6.Bölüm

177 21 2
                                    

Aklıma ilk gelen şeyi yaptım tabikide. Boşta kalan sağ elimde yanağının ortasına hızlıca tokat attım. Gözlerini büyük bir şaşkınla açıp ''ne oldu, yine ne oldu'' diye etrafa bakınmaya başladı. Sıkıca kavradığım elimi göstererek tekrar vurdum ''bırakmıycak mısın elimi!'' derken sesim bir hayli sinirli çıkmıştı. Nihayet elimi bırakbildiğinde iki elimle omuzlarından ittirip yere düşmesini sağladım.

''Sana dokunulmaktan nefret ettiğimi söylemedim mi ben! Sen ne cüretle.. Hangi yüzle elimi tuttun?!'' dedim yatağın üzerinde sinirden saçlarımı yolarken. O ise hala tam olarak uyanamamıştı. Suratına refleks olarak indirdiğim tokatlardan sonra bile.

Odanın duvarında asılı olan saate baktıktan sonra elleriyle saçlarını geri itti, hafif bir esneme haraketi yaptıktan sonra ''ben senin elini tutmadım, sen benim elimi tuttun'' dedi. Ayağa kalkıp üst bacağına hafifçe vurdum ''hem yüzsüz hem de yalancısın. Git şimdi'' dedikten sonra ebeveyin banyosuna doğru yürüdüm.

''Yalancı mı!'' diye bağırdı ayağa kalkarken, ''Seni yatağa yatırıp gidicektim ama elimden tutup gitmeme izin vermedin'' diyede ekledi üstünü düzeltmeye çalışırken. Aynada şişen yüzümü incelerken ayağımla ittirdiğim kapıdan kafamı uzattım ''Ne? Ne? Gitmene izin vermedim mi? Gerçekten profosyonel bir oyuncusun.'' Dedim ve banyodan tamamen çıktım. ''Minnettar olman gereken yaptığın şeye bak. Benim en büyük hayalim seninle uyumaktı sanki'' dedikten sonra kapıyı çarpıp gitti. Ben de arkasından gitmedim.

--

Yaşadığım büyük şokun, amcamın beni aramasının üzerinden bir hafta geçmişti. O olaydan sonra bir daha sesi çıkmamıştı. Fakat buna rağmen normal halime dönememiştim. Paranoyaklaşmaya başlamıştım. Okuldan eve yürürken arkamdan yürüyen bir insanın gölgesini görünce bile huzursuz oluyordum. Her ev telefonu çaldığında hızlıca odama koşup, kendimi yatağımın içine atıyordum. Dakikalarca kıpırdamadan orada bekliyor, babamın bana küçükken öğrettiği şarkıları söylüyordum.

Kai'ye gelince, okulda hiç konuşmadık. Hal ve tavırlarında hiçbir değişiklik olmadan okul hayatına devam etti. Benimde onunla konuşma gibi bir isteğim bulunmadığından buna sorun gözüyle bakmadım. Benim en korumasız halime iki kez tanıklık eden biri olması bendeki konumunu değiştirmemişti. Bunu merak edip deşmemesine sevinmiştim bile.

Çarşamba günüydü, saat 12'ye gelmişti. Çalan zilin ardından biraz müzik dinlemek için mp3 playerımı ve kulaklığımı alıp bahçenin ıssız bir köşesine inmiştim. Rahatça bir kör nokta bulduktan sonra istediğim gibi müzik dinlemeye başlamıştım. Gözlerimi kapatıp hayal dünyamın derinliklerime indiğim sırada koluma değen bir el sayesinde yerimden zıpladım. Gözlerimi açıp kulaklığımı kulağımdan çıkardığımda karşımda duran sınıf arkadaşım Elly'e ''ne oldu'' dedim. Arkamızda duran kalabılığı gösterdikten sonra ''Jenna seninle ilgili bir şey söleyecekmiş insanlara'' dedi. Sakince ayağa kalkıp mp3ümü ve kulaklığımı cebime koydum. Git gide artan kalabalığın arasına girmek için yürümeye başladım.

''Evet bugün size oldukça ilginç bir bilgi vereceğim'' dedi Jenna büyük bir keyifle. Mutlu gözüküyordu. ''Glory'' diye ekledi eliyle beni işaret ederken, ''lütfen buraya gelir misin.'' Hiçbir şey demeden yanına yürüdüm. Bel hizamda kollarımı birleştirdikten sonra ''ne anlatacağını merakla bekliyorum'' dedim emin bir tavırla.

''Prenses gibi davranan bir külkedisi olarak çok burnu havadasın'' diye kulağıma fısıldadı. ''Evlatlık olduğunu bizimle neden paylaşmadın bugüne kadar'' derken tüm gücüyle bağırmıştı. Bütün okulda ses kesilmişti. Herkes bana bakıyordu. Yanlış bir şey yapmamıştım, yalan söylememiştim, hırsızlık yapmamıştım, birine zarar vermemiştim oysaki. İnsanların bana bakmasının sebebi nerden geldiği belli olmayan bir evlatlık olmamdı.

Bunu Jenna'ya Kai anlatmıştı emindim. Ona söyledikten kısa bir süre sonra Jenna'nın bunu öğrenmesi tesadüf olamazdı. Belkide beni küçük düşürmek onun için haz verici bir şeydi, belkide insanların mutsuz olmasından zevk alan bir psikopattı.

Gözlerimin içine içine bakan kalabalığa karşı ağzımı açmak üzereydim ''Evet öyleyim. Ne var bunda'' diye bağırmak üzereydim Kai kolumdan çekiştire çekiştire beni kalabalığın içinden sürükleyene kadar. Söylemek istediğim cümleler yerine ağzımdan ''çek ellerini üzerimden'' sesleri çıkmaya başlamıştı.

Bana tekrar, tekrar ve tekrar dokunmuştu. Üstelik öyle hızlı çekiyordu ki beni canım yanıyordu. Diğer elimle tuttuğu elimi bırakması için onu ittiriyordum ama işe yaramıyordu. ''Sana kaç defa dokunulmaktan hoşlanmadığımı söyleyeceğim. Bırak beni!'' diye söyleniyordum insanların içinden geçerken. Boş bir sınıfın içine girdiğimde nihayet bileğim serbest kalmıştı.

''Ne var ne istiyorsun benden beni buraya neden getirdin?'' dedim acıyan bileğimi ovuştururken. ''Seni oraya rezil etmek için çıkardı'' dedi kapının kapandığına emin olduktan sonra, ''onun oyununa gelicek kadar aptal mısın sen?''

''Bu senin müdahale edebileceğin bir konu değil, benimle ilgili hiçbir şey seni ilgilendirmez'' dedim sınıftan çıkmaya çalışırken ama önüme kalkan yaptığı vücuduyla bunu engelledi. ''Ona bunu anlattıktan sonra beni koruyor tavırlarına girmen komik duruyor ayrıca'' diye ekledim. Sınıfı boydan boya kaplamış camdan bahçeye baktığımda kalabalığın dağıldığını gördüm.

''Bunu ona ben anlatmadım'' derken kaşları çatılmıştı ve bana doğru yürüyordu. ''Böyle bir şeyi neden Jenna'ya söylemek istiyim ki'' derken yanıma gelmişti. ''Senin düşünce tarzın bana o kadar uzak ki bu kestirebileceğim bir mesele değil. Zaten senin gibi insanların yaptığı şeylerde neden aranmaz'' dedim ve önünden sıyrıldım ''ve bir daha bana asla dokunma'' dedikten sonra sınıf kapısından içeri Jenna'nın girdiğini gördüm.

''Bu da ne demek oluyor Kai'' derken suratındaki tüm mutluluk gitmişti, bahçedeki halinin tersine sinirliydi. ''Ne b*k yemek için Glory'i götürdün?''

Kai'nin burun hizasında duran Jenna yaptığı birkaç haraket sonrasında gömleğinin içine saklamış olduğu not defterimi düşürdü. Sıramın altında bıraktığım not defterimi almıştı. Seri adımlarla not defterimin yanına gidip onu almak için diz çöktüm. Üzerine bulaşan tozları temizledikten sonra Jenna'ya baktım ''birinin eşyasını izinsiz almanın suç olduğunu biliyorsun değil mi'' dedim ve kontrol etmek için not defterimin sayfalarına baktım.

Defteri yeni aldığımdan içinde hiçbir şey yazmıyordu, ama içinde minik bir kağıt vardı. Kağıt benim burada tanıştığım ilk arkadaşımdan, Aria'dan gelmişti. İçinde, ''evlatlık olman önemli değil Glory, seni seviyorum'' yazıyordu.

Bakışlarımı seviye seviye arttırıp Kai'nin suratına getirdiğimde çok mahçuptum. Bu kez hata yapan taraf bendim. Hiçbir şey yapmadığı halde, ona bağırmıştım. Gerçekten iyi niyetli olabilme ihtimali vardı ve ben bu ihtimali düşünmeden onu suçlamıştım. 

Elimdeki kağıdı katladıktan sonra not defterimin içine geri koydum ve Kai'ye tekrar baktım.

''Özür dilerim.''

Little TouchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin