5.Bölüm

252 28 9
                                    

Annemin önerisi üzerine ''Bunu Kai'ye danışman lazım değil mi?'' demiştim yarım ağızla. Kai'ninde bunu istemediği redettmesinden belliydi. Ama tosladığımız kaya; annem. Şu dünyadaki en inatçı insanlardan biriydi.

Babam annemin fikrini onaylamıştı ki bulunduğumuz kavşaktan ani bir U dönüşüyle evimize gitmek için döndürdü arabayı. O çocuğun evimize girmesi düşüncesi beni deli ediyordu adeta. Zaten okul sınırları içinde görmeye katlanamadığım bir insandı ve kendi özel alanımı ihlal etmesi çıldırmam için harika bir sebepti.

Eve vardığımızda annemlerin gözünde oluşturduğumuz sahteden arkadaş rolumuzu yapıp odaya çıkmıştık. Odamın kapısını kapadığım an ''lütfen bu geceyi burda geçirmeyi düşünmediğini'' söyle demiştim burnumdan soluyarak. ''Annen ve baban uyuduktan sonra gideceğim. Ben de burda kalmayı düşünmüyorum'' dediğinde az da olsa rahatlamıştım.

Yapmak zorunda olduğum yalandan ev misafir perverliğime mutfakta yemek hazırlayarak başladım. Kai evimizin salonunu pür dikkat inceleyerek yürüyordu. Annemin aldığı objelere, babamın özel olarak getirttiği tablolara bakıyordu. Resim dolu olan komidinin üzerine geldiğinde ailemle özel günlerde çekildiğim resimlere odaklanmıştı. Hepsine tek tek baktıntan sonra eliyle işaret ettiği resimleri göstererek ''neden hiç küçüklük resmin yok'' dedi.

Okulda evlatlık olduğumu bilen kimse yoktu. Ailem dışlanıcağımı düşündüğünden özel olarak bunun kimseye söylenmemesini istemişti. Bu benim için önemli bir ayrıntı değildi. Ne olursam, nerden gelirsem geleyim içinde bulunduğum bu ailede olduğumu değiştirmezdi. Evlatlık olmak benim gocunacağım, beni kırıcak bir mesele hiç değildi.

Ben de bu yüzden soğuk kanlılıkla ''Evlatlığım çünkü. Aileye 15 yaşında girdim. Bu yüzden olabilir.'' Dedim. Suratına baktığımda oldukça şaşırmış olduğunu gördüm. Oysa uzaydan geldiğimi değil, sadece evlatlık olduğumu söylemiştim.

Evin içinde attığı adımlar bile okulda attığı adımlarla aynıydı. Elleri cebinde, her şeye tepeden bakmayı huy bilmişti sanki kendine. Bırakamadığı bad boy tavırlanın ne kadar itici olduğunu düşünmüştüm istemsizce. Hiçbir bayan yanında böyle bir erkek istemezdi. Sevdiği, yapmaktan hoşlandığı ve işe yaradığı hiçbir konu yoktu. Bunların aksine sorun çıkartmakta bir numaraydı.

Annemle babam eve girdiğimizde gözden kaybolmuşlardı. Bizi rahatsız etmemek için odalarına gittiğini düşünmüştüm. Bu yüzden arkalarından gidip onları rahatsız etmek istememiştim. Hazırladığım yemekleri tabaklara eşit dağıtmaya dalmışken annem ve babamın sırt çantalarıyla salona indiğini gördüm.

Suratında minik bir mahçupluk olan annem eliyle saçlarını kaşıdıktan sonra ''şey.. biz gitsek sorun olur mu? Lenny teyzen gelmemizi istiyor hala'' dedi. ''Sorun yok. Lütfen eğlenin'' dediğim sırada birbirlerine bakmışlardı. Dikkatli olmamızı söyledikten sonra gitmeleri düşündüğümden kısa sürmüştü.

Masayı hazırlamaya başladığım sırada ev telefonu çaldı. Lenny teyzenin annemle babamın çıkıp çıkmadığını merak etniğini düşünüp aradığını varsayarak sarsık bir gülümsemeyle telefonu açtım.

''Gabriel''

Amcamdı. Telefonda duyduğum ses amcamın sesiydi. Bana senelerdir duymadığım ismimle seslenmişti. Sesi hiç değişmemişti. Boğuk, kasvetli ve hala iç karartan türdendi.

Vücudum kas katı kesilmişti. Gözlerim bir noktaya odaklanmış, göz bebeklerim titremeye başlamıştı. Telefon elimden kayıp yere düşmüştü. Çıkan sese koltukta oturup babamın dergilerinden bir kaçına göz atan Kai dönmüştü.

''Hayır..'', ''imkansız..'' diyordum titrek ses tellerimle. Telefonu alıp yerine oturtturmaya çalıştım, ama yapamadım. Gözlerim sonuna kadar dolmuştu. Yanağıma süzülen yaşları elimin tersiyle silerken bir türlü kapatamadığım telefonun fişini çekip duvara fırlattım.

Kai ayağa kalktı, ''ne oluyor, kim o, bir sorun mu var'' diyordu afallamış bir ifadeyle. Üzerime attığı her adımda onu amcam olarak görmeye başladım. Ses tonu amcamın ses tonuna dönüşmüştü. Kulağımda Gabriel sesleri yankılanıyordu. Görüş alanım amcamın suratıyla çevrilmişti. O üzerime geldikçe arkamda kalan duvara yaslanmama rağmen geri adım atmaya çalışıyordum.

Aslında benim yaptığım hep buydu. Yeni ailemle olduğum süre içinde koştuğumu, uzaklaştığımı sandım ama ben aslında hiçbir zaman kaçamamışım. Her zaman aynı yerde sayıp durmuşum. Amcamın beni öldüğünü aramadığını düşündüğüm zamanlarda yanılmışım. Bir kapana kısılmış, olduğum yerde dönüp durmuşum.

''Dokunma bana. Yalvarırım dokunma bana.'' Bağırıyordum. Belkide tüm eyaletin duyabileceği güçlükte çığlıklar atıyordum. Yere kapaklanmıştım ve ellerimle suratımı kapamıştım. Tanrı'ya onun suratını görmemem için dualar ediyordum. Kulaklarımı tırmalayan sesi bastırmak için kendi çığlıklarımı kullanıyordum.

Kai telaşlanmıştı. Beni durdurmak ve susturmak için ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Olduğu yerde ileri geri gidip duruyordu. Sakinleşmem için sırtımı sıvazlamaya, bana yaklaşmaya çalıştığı zaman daha kötü oluyordum, bana dokunmasından korktuğum için ağlamam dahada kuvvetleniyordu. Yanımda olduğu zaman sakinleşemeyeceğimi anladığı için beni olduğum yerde bırakıp üst kata gitmişti.

Farketmeden kırdığım vazonun parçaları salonun her yanına dağılmıştı. Onların ortasında, suratımı dizlerime gömmüş pozisyonda kaç saat durdum bilmiyorum. Korkuyordum, o kadar korkuyordum ki tekrar kendimi öldürmek istediğim zamanlara gitmiştim sanki. Her an odadan çıkıp amcam gelicekmiş gibi hissediyordum. Ailem içinde ayrı endişelerim vardı. Amcamı tanıyordum, psikopattı. Ne yapacağı asla belli olmazdı. Onlara içinde bulunduğum durumuda anlatmam gibi bir şansım yoktu.

Düşüncelerimin arasında geçirdiğim saatler sonucu vücudum kaldıramayacağım kadar ağır hale gelmişti. Suratım şişmişti ve gözlerim ağlamaktan yanmaya başlamıştı. Ben yine korkularımla yüz yüze; onlarım tam ortasındaydım ve Kai benim bulunduğum sınırlar içerisindeydi. Ona asla güvenmesemde bu yine içimi rahatlatıyordu. En azından tek olmadığımı bilmek benim için ufak nefesler alabileceğim bir yoldu.

--

Suratıma vuran güneş ışığının etkisiyle sabah olduğunu anlamıştım. Dün gece yatmak için seçtiğim yer salondu aslında, ama uyandığımda annem ve babamın yatağının üzerindeydim. Kırpıştırarak açtığım gözlerimin ilk gördüğü şey yanımda uyuyan Kai olmuştu.

Kim Kai, kavradığı sol elimi tutarak uyuyordu.

Little TouchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin