Son yaşananlardan sonra biraz kendimi işe verip kafamı toparlamıştım. Ama Minjeong aklımı ele geçirmişti. Bir yere dalgın olduğumu da herkes fark etmişti. Kendimi toparlamış, Amerikanlarla toplantı yaptıktan sonra matarama duyu doldurup Minjeong'un yanına gitmeye karar vermiştim. Becerebilirsem ve o bir şey sormazsa hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım.
Deponun oraya gittiğimde kapıdaki askerler selam vermişti.
''Komutanım.''
''Burada kalabilirsiniz, depodan bir şey alıp çıkacağım.''
''Biz getirelim efendim.''
''Gerek yok.''
Bana açtıkları yoldan ilerledim ve cebimdeki anahtarı çıkarıp kapıyı açarken arkama baktım, istiflerini bozmadan duruyorlardı. Kapıyı açıp bu sefer içeriden geri kilitledim.
''Minjeong, benim.'' seslendikten kısa bir süre ışık yanmıştı. Onu gördüğümde gözlerimi kaçırdım istemsizce.
''Sana su bir de yemek getirdim.'' bir şey demeden bana yaklaşmış elimde tuttuğum matara ve konserveyi almıştı.
''Teşekkürler.'' Onun konuşmayı başlatmasını beklemiştim ama o bana bakarken ona bakmıyordum bile. Elimden aldığı mataradan suyu tamamen içtiğinde ona bakabilmiştim.
''Seni yukarıya çıkarmaya çalışacağım ve eğer savaş kızışırsa bir şekilde seni tekrar merkeze göndertmeme karşı gelme.''
''Tamam.''
''Şimdi gidiyorum aklımda bir fikir var eğer olursa buraya iki asker göndereceğim onların dediklerini harfiyen uygula.''
Depodan çıktıktan sonra kapıdaki askerlere benle gelmelerini söyleyerek Amerikan komutanının yanına gittim, buralar benden sorulsa da rütbeni benden yüksek ve sözü geçen biriydi. Tek sıkıntımda oydu zaten.
İçeri girdiğimde yalnız konuşabilir miyiz diye rica ettim ve kendisi kabul etti.
''Öncelikle nasıl anlatsam bilmiyorum, ama olumsuz bir cevap vermeden önce umarım bunu size açmamın size değer verdiğim anlamına geldiğini ve gizli bir şey yapmadığımı dikkate alırsınız. Merkeze yakın bir yerdeyken, kurtardığım bir sivil vardı ve onu tekrar merkeze gönderdim fakat bir şekilde buraya gelmiş. Şuan kendisini cephaneliklerin orada tutuyorum. İsteğim şudur, yardımcım olarak burada durmasını istiyorum. Hem kendisi merkezde aşçılıkla uğraştı askerlere yardımı olur hemde bir kadın olarak yanımda bir kadının olmasını isterim. Yine de size söylemek istedim.''
Beklemediğim bir şekilde adam gülümseyerek yanıma geldi,
''Buraya gelmeden önce senin hakkında çok şey öğrendim. Amerikan biri tarafından büyütülmene rağmen geldiğimden beri askerlerime ve bana soğuk davrandığını düşünmüş ve bir şeyler sakladığından şüphelenmiştim. Ancak, emir yetkisi bende olsa da buradaki askerlerin çoğu senin emrinde o yüzden bir sivilin sorumluluğunu alabiliyorsan beni ilgilendirmez. Ama aldığın sorumlulukları düşün. Onun dışında bir problem yok. Kararında kesinsen, kendisine askeri üniforma verin. En azından askerler bilsin.''
''Anlayışınız için teşekkür ederim. Öyleyse kalan işlerle ben ilgilenirim.''
Birbirimize selam verdikten sonra odadan çıktım. Yüzümde bir gülümseme vardı. Yanımda kalacağını ve bunun gizli olmayacağını bilmek rahatlatmıştı. Benle gelen askerlere durumu anlatıp deponun anahtarını verdim. Daha sonra odama gidip Minjeong'u bana getirmelerini bekledim. Yaklaşık yarım saat sonra odamın kapısının tıklatılmasıyla içeri, tam üniforma olmayan ama askeri yeşilde giyinmiş Minjeong'u görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
war| winrina
FanfictionGüneyli Yarbay Yoo Jimin'in hayatına büyük bir dert girecekti, kuzeyli Kim Minjeong. "Başka bir evrende en güzel halinle." - Tarihi bir fan kurgusudur. Dönem olarak Kore Savaşı dönemi 1950'leri konu alıyor.