Demin kaçıncı gözyaşımı döktüğümü bilmiyorum. 12 ocaktan bu yana yani yaklaşık 178 gündür bir şeyler değişebileceğini umduğum için içten içe kendimi aptal hissetmeye başladım. Ne yapsam olmuyor, tam kendime geldim diyorum; aniden bedenimi kaplayan huzursuzluk beni kötü ruh hali içine sokuyor. Bazen nefes alamayacakmış gibi hissediyorum.
Uzakta kalmanın veya zamanın bir şeyleri değiştireceğini söyleyenlere inanmak istiyor ve mutlu olmak için çabalıyorum. Ama üste de dediğim gibi ne yapsam olmuyor, bunu defalarca dile getirmekten sıkıldım ama ben çok yoruldum.
Bedenim üzüntüyü öyle bir benimsemiş ki üzgün olduğumda yakın bir arkadaşımlaymışım gibi hissediyorum. Bedenime tıpkı üzüntü gibi yakın olan bir başka şey daha var: Özlem.
Buraya geldim, bunları yazıyorum çünkü eğer aşağıya yazacağım şeyleri yazarsam iyi hissedeceğimin farkındayım. Çünkü biliyorum, ben en çok onu ve onunla alakalı olan anılarımı özledim.
İnsanlar zamanla geçeceğini söyledi ve haklılardı da. Zamanla duygusuz bir varlığa dönüşüp insan olmaktan çıkınca elbet geçmiş olacak. Zamanla geçecek, evet; beni de beraberinde bitirerek geçecek.
Ne anlatacağımı planlayarak gelmedim yine. Bu yüzden aklıma ilk gelen şeyi savuracağım.
Hayatım boyunca öyle çokta ön planda olan bir çocuk olmadım. Çoğu zaman dediklerim önemsenmezdi hatta küçükken. Şimdilerde durum bu kadar vahim değil, değişiyor, büyüyor ve kendimi daha da geliştirmeye başladığım için dikkat çekiyorum.
Bunu neden anlattı? diye düşünebilirsiniz. Sadece birazdan anlatacağım şeyin benim için önemini anlamanız için anlattım. Çoğu şeyi elde etmiş olsam da hâlâ en küçük şeye mutlu olabilen bir insanımdır ve bence çoğu insan daha iyi hissedebilmek için bu özelliğe sahip olmalı diye düşünüyorum.
İnkılap Tarih ve ATATÜRKÇÜLÜK yazılısı çıkışı direkt Asellerin sınıfının yolunu tutmuştum. Orada yatıp kalktığım bir gerçekti. Zaten kendi sınıfımı pek sevmiyordum ve orası da benim için bir kaçış noktası oluyordu.
Asel'i bulduğumda onula birlikte sınıflarına girmiş ve öğretmenler masasının oraya geçmiştik. Orada Asel'in yakın olduğu bir erkek arkadaşı bulunuyordu. Asel onunla konuşmaya dalarken benim gözüm onun üzerindeydi.
Kendisi bir süre sonra yanımıza geldiğinde heyecanlanmış ama normal durmaya çalışmıştım. Direkt karşımda olduğu için onunla bakışmaktan kaçınmıştım. Hadi ama bu utanç verici olmaz mıydı?
Yanımıza gelmesine rağmen pek konuşamamış, hatta genelde yere bakmıştı. Kısa süre içinde de yanımızdan ayrılmıştı ama bu ayrılık uzun sürmemiş, kısa süre sonra yanında arkadaşı ile yanımıza geri gelmişti.
O esnada yazılı kağıtları hakkında konuşuluyordu. bizim okulda tarih yazılıları A ve B olmak üzere ikiye ayrılır.
Asel ve arkadaşı her ne kadar konuşurken konuya dahil olmaya çalışsam da pek dediklerim dinlenmemişti. Ah hata onlarda değildi, genelde cevap veriyordum bir şeylere, cevabı da aniden verince söyleyecek bir şey bulamıyorlardı. Bende bunun üzerine susup onları dinlemiştim fakat o gelince işler değişmişti.
Hangi grubu almadığını bilmediğini söylediğinde ilk sorusunun ne olduğunu sormuştum. Sorumla birlikte bana dönmüş ve gözlerimin içine bakmıştı. Bu anda ne kadar gerildiğimi anlatamam. Aşırı yakınız ve göz gözeyiz, normalde göz göze geldiğimizde hep uzak oluruz.
İlk sorusunun ne olduğunu söylediğinde ona grubunu söylemiştim. O da "Öyle mi?" demişti. Bunun üstüne başımı sallamış ve onaylamıştım.
Yanımızda durmaya arkadaşı ile devam ederken arkadaşı bir soru sormuştu sınavla alakalı. Sorusunu saniyesinde cevaplayınca çocuk bana garip bir bakış atıp ona bakmıştı. Teşekkür dahi etmemesi sinirimi bozarken aniden o bana bakmış ve konuşmuştu.
Gülümseyerek dediğim şeyde yanıldığımı ve başka bir şey olduğunu söylemişti. Şaşırarak onun gibi gülümsemiş ve "Yanlış hatırlıyor olabilirim." diye açıklama yapmıştım.
Sonrasında ne zaman konuşsam diğerlerinin aksine beni dinlediğini fark etmiştim. Bu gerçekten hoşuma giden bir şey olmuştu.
Ondan hoşlandığımı anlamıştı hatta bundan yakın arkadaşlarına bile bahsetmişti. Bunu anlamama sebep olan bir şeyden bahsedeceğim. Diğerlerini sonraya saklayacağım, yeteri kadar yazı yazdım bu günlük.
Beden derslerimizden birinde Asel, ben ve sınıftan iki arkadaşım bahçedeki banklardan birine oturmuştuk. O da biraz ötemizde arkadaşları ile topla oynuyordu. Biz, fark etmemişti, çünkü tam olarak arkası bize dönüktü.
Öğretmenleri onları sıra olmaları için çağırdığında arkadaşım duymamıştı. Bunun üzerine diğerleri gibi toplanmaya giden ona seslenmiş ve sormuştu fakat ben ondan önce davranarak arkadaşımın sorusunu cevaplamıştım.
Bunu yaparak istem dışı beni fark etmesini sağlamıştım. Çünkü sesimi duyduktan sonra sıra olmak için biraz ilerimize giderken yol boyunca bana bakmıştı. Şans eseri bulunduğu konum neredeyse 4-5 metre ileri olacak şekilde tam karşım olunca mutlu olmuştum. Arkadan da olsa onu rahat rahat keserdim.
Kısa süre sonra bir şey olmuştu. Aniden tam olarak bana doğru dönmüş ve gözlerimin içine bakmıştı. Onu kestiğimden bende istemsiz gözlerinin içine bakmıştım. Ben neye uğradığımı şaşırırken o bana bakmaya devam etmişti. Bir anda gülümsemiş ve zafer kazanmış bir edayla önüne dönmüş ve görebildiğim kadarıyla gülümsemeye devam etmişti.
Saniyeler içinde yanındaki arkadaşları bir bir dönerek resmen beni kontrol etmişti ve ben her seferinde onlara ona bakıyor bir şekilde yakalanmıştım.
Yakalanmaya alışık biri olduğum için takmamıştım. Hem onun bana olan gülümsemesi her şeye bedeldi. O önceden de bahsettiğim için karakteri güzel biriydi ve bu güzelliği gülümsemesine aktarmıştı.
Ben özlemiştim, onun bana olan gülümsemesini geç bir bakışını dahi her şeyden çok özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmak İstenmeyenler
RomanceZihnimden silinip gitmesinden çekindiklerimi döktüğüm bir köşe. Kiminin gerçekten hissetmemiş olduğu o duygunun yolculuğu... Benim tanımımla aşk: