samimiyet

59 11 45
                                    

Jisung'tan~

Kocaman bir çığlık atıp hemen arkamı dönüp kapıya doğru koştum ve kapı koluna resmen tüm ağırlığımı verdim ama kapı yerinden oynamadı bile. Arkamdan gelen yürüme seslerini duyuyordum. Arada bir acı dolu çığlıklar ve cam kırılma sesleri geliyordu. Ama neden? Aniden ensemde bir nefes hissettim

"Siz benim acı çığlıklarımı duymadınız..."

Dedi bir ses ve elini saçlarıma daldırdı

"Seninde acı çığlıklarını kimse duymayacak"

Olduğum yere çivilenmiştim resmen. Ne yaşamıştı ki?

"L-lütfen... ailem beni eşcinsel olduğum için evden kovdu zaten lütfen bırak beni"

Bir anda saçlarımı çekmek için hazırlanan eli durdu

"Ne dedin bir daha söyle?"

"Ailem eşcinsel olduğum için beni evden kovdu"

Aniden omuzlarımdan tutup beni kendisine çevirdi ve gözlerime baktı. Gözleri çok korkunçtu

"Ben neyim biliyor musun?"

"N-nesin?"

"Eşcinsel olduğu için babası tarafından öldürülen ve attığı acı çığlıkları duyulmayan, intikam almaya yemin etmiş bir ruhum..."

R-r-ruh mu?

"Ama sende benimle aynı şeyi yaşamış gibisin, sadece ölmemişsin o kadar..."

"B-bana zarar verecek misin?"

Gülümsedi. Gülüşü çok korkunçtu. Kulaklarına kadar gülüyordu

"Benimle aynı şeyi yaşayan birini neden öldüreyim ki? Aksine çok sevdim seni aslında"

Derin bir nefes çektim. En azından zarar vermeyecekti

"O zaman ben gitsem?"

"Öyle gitmek falan yok"

Dedi ve bana sarıldı

"Burada kalacaksın Han Jisung..."

"Ne-neden?"

"Sevdim seni hoşuma gittin"

Gitmiyim işte hoşuna gitmiyim!

"Ben burda mı kalıcam?!"

Dedim ondan ayrılıp

"Evet? Kötü mü? İki katlı bir ev işte"

"Ne demezsin ya her yer yıkık ve çürük"

"Bence bunlar diğer sorunların arasında küçük kalır"

Dedi ve tüm evi dolduracak şekilde güldü. Bu adam çok korkunç gülüyordu

"Neden ki?"

"Bodrum katta 100 yıllık cesetler bile var"

Dedi ve gözlerime baktı. Gözleri kocamandı ve göz bebekleri neredeyse yok gibiydi

"Ya yanlış anlama ama bana öyle bakma cidden korkuyorum"

"Ciddi misin? Bu en korkunç yanlarımdan biri bile değil aslında"

"Neymiş en korkunç yanın?"

"Göstermemi ister misin?"

"Göster lan"

Güldü. Yine gülüşü tüm evi doldurmuştu. Aniden yok oldu. Aha bu sefer cidden öldüm ben. Merdivenlerden bir ses gelince korkuyla oraya baktım. Gözleri kocaman, ağzı resmen kulaklarını da aşmış bir şekilde bana bakıp gülüyordu

"Öleyim mi abe?"

Dedim yeri göstererek

"Ölme lan ölme"

Dedi aniden önüme gelip

"Sen ölme ben bir daha nerden bulacam senin gibi birini?"

Kalbimi tuttum korkuyla

"Yapma şöyle şeyler dayanamam"

"Peki"

Dedi ve yine kayboldu

"Nereye gittin?!"

"Mutfağa gel!"

"Mutfak nerede!"

"Dümdüz yürü orada"

Dediği gibi yapıp dümdüz yürüdüm ve önüme çıkan ilk odaya girdim. Evet buradaydı ve yemek yapıyordu

"O zaman birbirimizi tanıyalım?"

Dedim ve bir sandalye çekip oturdum

"Adın ne?"

"Minho..."

"Bende Jisung"

"Biliyorum..."

"Pekiii kaç yaşındasın?"

"Öldüğümde 17 yaşındaydım ama ruh olarak...."

Dedi ve duraksadı

"En az 2000 yaşım var"

"OHA!"

Bana soru sorar gibi baktı

"Noldu?"

"Ne bileyim yani çok..."

"Yaşlıyım değil mi?"

"E-evet biraz öyle yani..."

Birşey demeden tencereyi karıştırmaya devam etti

"Bende 16 yaşındayım..."

"Daha çok gençmişsin..."

"Evet öyle"

Biraz sessizlik oluştu. Ani bir cesaret ile nefes aldım

"Minho"

"Evet?"

"Sen nasıl öldün?"

𝙇𝙖𝙣𝙚𝙩 | 𝙈𝙞𝙣𝙨𝙪𝙣𝙜Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin