7

2.3K 107 29
                                    


sabah uyandığımda yanımda derin yoktu ve içeriden kısık konuşma sesleri geliyordu. karnımda başlayan ağrı kesinlikle reglimin geleceğinin habercisiydi. yüzümü buruşturarak ayaklandığımda telefonumu alıp saate bakmıştım. sabah 11 di. öğleden sonra ikide dersim vardı.

saçlarımı toplayıp oturma odasınsa sessizce konuşan kızların yanına geçtiğimde "günaydın," demiştim.

"ay çağlada uyandı. bence kahvaltıya gidelim. ondan sonra derine bavul alalım." dedi irem.

"ne bavulu?" diye sordum.

"almanyaya gidiyorum," dedi derin. "ablamın doğumu yaklaştı."

"aaa," dedim. "ne zaman gideceksin?"

"yarın."

içim biraz burkulmuştu. onsuz bir evde kalmak istemiyordum. "kaç gün kalırsın?"

"maks 10," dedi. "finallerden önce gelirim."

oturduğum koltuktan kalktım. "ben biraz daha uyuyacağım. kızlar görüşürüz." dedim ve onlara sarılarak vedalaşıp odama girdim.

derinin dün gece yattığı yastığa sarılarak biraz daha uyudum.

. . .

"ne zaman bu kadar çok hoşlanmaya başladığımı bilmiyorum," dedim. onu ilk gördüğümde ne güzel sarı saçları demiştim. o kesinlikle çok güzeldi.

çok akıllı, zeki bir kızdı. yetenekliydi. birkaç müzik aleti çalabiliyor, güzel resim yapıyor ve güzel fotoğraflar çekiyordu. ilgiliydi. anlayışlı... liste uzayıp giderdi böyle.

onu tanıdıkça ona çekilmiştim.

hamburgerimden ısırık aldım. dersten çıkmış lara ve açelya ile birlikte yemek yiyorduk. açelya yanlışlıkla derinden hoşlandığımı ağzından kaçırmıştı. lara ilk başlarda ona söylemediğim için küçük bir trip atmıştı. neyse ki çok uzun sürmemişti.

"o nasıl sana karşı?" diye sordu lara.

"kesinlikle benden hoşlanmıyor. beni kardeşi gibi görüyor olabilir. aramızdaki bir yaşla sürekli alay ediyor."

"ya kızım sende kardeşinmiş gibi davranıyorsun. biraz cilveli flörtöz ol." lara.

"net hoşlanıyor. sana olan bakışları çok farklı," dedi açelya.

"nasıl ki?"

"işte sanki dünyada sadece sen varmışsın gibi bakıyor."

ağzımdaki lokmayı zorlukla yuttum. "açelya abartma!" diye uyardım. asla öyle bakmıyordu.

"körsün. ayrıca unutacağını söylüyor." dedi açelya.

"sevgilisinin fotoğrafını cüzdanında taşıyor."

"unutmuş olabilir," dedi lara.

"uzun zamandır ondan bahsetmiyor aslında..." diye söylendim. derinin ağzını aramam lazımdı. belki de gerçekten unutmuştu.

"bora ile noldu?" diye sordu açelya. onlara en son boraya partiye gideceğimi söylemiştim. partide olanları bilmiyorlardı.

"partiye gittik. içeceğime ilaç atmış." dediğimde kızlar öfkeyle küfür etmişlerdi. hatta biraz yüksek sesle söylemişler birkaç göz bize dönmüştü.

"ne ilacı ya?" açelya.

"azdırıcıymış. neyse ki derin geldi fark etmiş. beni kurtardı." daha sonra eve geçtiğimizde olanları anlatmak ve anlatmamak arasında kalmıştım. anlatmayı seçtim. "taksiye bindiğimizde ilaç etkisini göstermeye başladı. anlık bir baygınlık geçirdim sanırım bilmiyorum. derin beni duşa sokmuş."

"yuh! eee..."

"işte o ara biraz ayıldım ve ona bana dokunmasını söyledim. ilacın etkisinde olduğumu söylüyordu bende susturdum onu ve öptüm."

"ne!" açelya bağırarak konuştuğunda lara hemen uyarmıştı.

"karşılık verdi mi?" lara.

"hayır, bende çok kötü hissettim ve geri çekildim."

"peki sonra? konuştunuz mu bu konu hakkında?" açelya.

"hayır konuşmadık. ona hatırlamadığımı söyledim inandı. ben öpüp geri çekildiğimde yarın pişman olacağız gibi bir şey söyledi. daha sonra ise beni öptü."

"siktir çağla. gerizekalısın. neden ona hatırlamadığını söyledin?"

"eğer ondan hoşlandığımı öğrenirse yüzüme bile bakmaz."

"ya yine neler kurdun o kafanda? neden yüzüne bakmasın?"

yüzüm düşerken telefonuma gelen bildirimle ekrana baktığımda derinin yazmış olduğunu görmüştüm.

derin: arkana bak.

hızla arkamı döndüğümde yemek siparişi vermek için sırada olduğunu görmüştüm. göz göze geldiğimizde tebessüm ettim. kızlara döndüm "derin burada. konuyu kapatalım." dedim.

"yengem ya..." dedi açelya.

derin siparişini alıp geldi ve yanıma oturdu.

"selam naber?" diye sordu.

lara ve açelya tebessüm etti. "iyiyiz senden naber?" diye sordular.

"iyi bende," dedi derin. bana dönüp göz kırptı ve ketçabını açıp benim tabağıma bıraktı. tebessüm edip bende mayonezimi ona verdim. ben mayonezi sevmiyordum o da ketçabı. tırnaklarım uzun olduğu için paketin ambalajını açarken zorlanıyordum o yüzden açmadan bırakmıştım.

"bavul almışsın. nereye gidiyorsun?" diye sordu açelya.

"almanyaya," dedi derin patates kızartmasından yerken. "ablamın doğumu yaklaştı."

"aaa," dedi açelya mutlulukla. "teyze olacaksın.cinsiyeti ne peki?"

"kız."

"analı babalı büyüsün." dedi lara. "çağla sen evde tek kalabilecek misin?"

"kalırım. neden kalamayayım?" diye söylendim huysuzca. küçük çocuk muydum ben? "hem eva var..."

derin gülerek yanağımı sıktı.

gülerek başımı eğmeden önce lara ile göz göze geldiğimizde gözlerini kısmış bizi izliyordu. yemeklerimiz bittiğinde kalktık ve kızlarla vedalaştık. derinle birlikte eve geçecektik.

"sana fazlasıyla ilgili. flörtleş onunla."
lara kulağıma fısıldayarak güldü ve geri çekildi.

. . .

çağla biraz özgüvensiz birisi. o yüzden hep böyle geri durması.

derine (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin