Merhabaaaağğ ❤
Pamuk parmaklar yıldıza, gül güzellerim
KEYİFLİ OKUMALAR!
🌹🌹🌹
Elini alnına siper edip tepedeki güneşten biraz olsun gözlerini korumaya çalışırken bakışlarını etrafında dolandırıyordu, Narin. Otobüse binmeden önce posta hane telefonuyla Belma ablasını aramış olanı biteni kısaca anlattıktan sonra otobüsün varacağı tahmini saati bildirmişti kuzenine. Eniştesi onu almaya gelecekti ama kavurucu sıcağın altında yirmi dakikadan fazla bekleyip duruyordu. Ne gelen vardı ne giden.
"Hey Allah'ım," dedi kalktığı banka gerisin geri otururken. "Yolda zaten iflahım kurudu, birde şu gavur sıcağında beklemekten illallah geldi. Yani saati bildirmesem tamam diyeceğim de, ula saati de bildirdim!" Alışkın olmadığı Adana sıcağı genç kadını fazlasıyla boğarken elini yelpaze niyetine kullanıp yüzünün önünde salladı. Kendi kendine konuşuyor olması bazı bakışları üzerine çekse de pek oralı olmuyordu, Narin.
Önünden geçip giden insanları izliyor, kıyafetleri inceliyordu. Değil almak elini bile dokunduramayacağı kadar pahalı kumaşlarla dikilmiş kıyafetleri yan bakışlarıyla süzerken, bakışları kendi elbisesine kaydı. Acı kahverengi tonlarında oldukça uygun fiyata aldığı kumaşla, annesine diktirdiği ve en sevdiği elbisesiydi. Önünde boylu boyunca uzanan büyük beyaz düğmeleri, yaka kısmında ise yine beyaz bir dantel vardı. Uyumlu olsun diye başına bağladığı yazmayı da beyaz tercih etmişti. Kadınların kıyafetlerini incelemeyi bırakıp yüzlerine sürdükleri boyalara sıra verdi, Narin.
"Bu sıcakta o boyalar akmıyor mu acaba?" Önünden geçen, kendi yaşlarında olduğunu tahmin ettiği ve fazlasıyla kokoş genç kızın kıvırarak yürümesini karşılık elini dudaklarının üzerine siper ederek gülüşünü gizlemeye çalıştı. "Bu da bizim Ayşe'nin zengin hâli." Aralarında kilometreler olmasına rağmen Ayşe'ye laf dokundurmaktan kendini alamıyordu.
Saatler süren araba yolculuğundan dolayı tutulan beli varlığını bir kere daha belli ederken yüzünü buruşturdu, Narin. Parmaklarıyla ağrıyan noktayı ovalarken, "Uy nenem," dedi, sıkıntıyla. "Bu nasıl şeydi? İyi ki anacığımı dinlememişim izin vermemişim onun gelmesine. Kadın helak olurmuş yollarda vallahi." Annesini anmasıyla birlikte bir huzursuzluk çöreklendi yüreğine. İki kadını yalnız başlarına bırakmak hiç hoşuna gitmemişti. Onlardan ayrı bir gün geçirmemişti nerede kaldı bir ay? Derince ofladı Narin.
Karşıdan aceleci adımlarla ona gelen adamı fark ettiğinde, "Sonunda be enişte!" diyerek oturduğu banktan kalktı. Recep eniştesi alnında biriken terleri elinin tersiyle silip yanına vardığında, "Kusura kalma bacım," dedi mahcup bir tavırla. "Sabah Belma'nın sancısı tuttu çıkamadık bir türlü hastaneden. Çok bekledin değil mi?"
"Bekledim ama sorun değil enişte," dedi Narin. "Ablam nasıl, İnşallah bir sıkıntı yoktur?"
Genç adam, Narin'in derisi eskimiş valizini aldı. "Çok şükür bir sıkıntı yok, yalancı sancılarmış bunlar. Doğum yaklaştıkça sıklaşırmış." Kolunu kaldırıp eliyle otogarın ilerisini doğru işaret etti. "Haydi gel araba şu tarafta." Daha fazla sıcağın altında kalmayacağı için keyifle yürümeye başladı genç kadın. Beyaz cildi güneşten dolayı kızarmaya başlamış, yanakları al al olmuştu. Kısa süre içerisinde arabaya binip Çukurova'nın sokaklarında ilerlemeye başladıklarında, Narin'in meraklı bakışları etrafında geziyordu. Gidebildiği en uzak yer Rize iken şimdi evinden kilometrelerce uzaktaki bu memleketi merakla seyrediyordu.
"Mine anneye çok üzüldüm," diyerek sessizliği bozdu, Recep. "İnşallah tez zamanda toparlar."
Narin bakışlarını eniştesine çevirip, "He ya enişte," dedi. "Fena düşmüş. Bir süre üzerine basmasın dediler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL GÜZELİ
ChickLitDönem hikâyesidir. 🌹 Bir köprüde iki inatçı keçi. Biri Çamlıhemşin yaylalarının Laz kızı Narin, diğeri Çukurova'nın güzide Bey'i Ferman. 🌹 Narin, teyzekızının yapacağı doğum için hiç bilmediği Çukurova'ya gittiğinde bir anda kendini içinde buld...