6. BÖLÜM

62.9K 4.4K 6.4K
                                    

80k için teşekkürler, 100k olduğumuzda size bir sürprizim olacak :)

Yıldıza basmayı unutmayın, yorumlarınız yeni bölüm yazmak için benim en büyük motivasyonum. Keyifli okumalar!

❄️⛓️

6 | ATEŞTEN KALBİ YANANLAR

Gidişler sebepsiz ve karanlıktan doğmuş
Unutulmuş anılar vardı, zihinleri boğmuş
Kalplerde tam, ruhlarda eksik hisler
İnsan yaşarken de ölürmüş,
Hayatın gerçeği buymuş.

🔗

"Kurter Alacakan. Biz seninle daha önce karşılaştık mı?"

Yıllar önce, tıp eğitimim sırasında ve psikiyatri stajı yaparken, yüzlerce hastalık isminin geçtiği yerde bir tek kendi hastalığımın adını bulamamıştım.

Yaşanan bir çocukluk fakat kesik kesik hatırlanan bir geçmiş.

Ona bu ismi koymuş ve bunu kimseye anlatmamıştım. Sınıfın en yüksek notlarını alırken bile, o notlarla değil bunun burukluğuyla sınanmıştım.

Şimdi karşımdaki yüze baktıkça sanki yılların emareleri dizilmişti boğazıma ve ben yutkunamıyordum. Onun gözlerinde bir şey vardı, beni tarumar eden bir şey, fakat bunu anlamlandıramıyordum. Onda beni mahveden şeyin ne olduğunu anlayamıyordum.

"Kimsin sen?" diye sordum aniden ve elim, haddini aşarak yüzünü dokundu. Baş parmağım, yanağını okşarken kalbimi tuhaf bir his ele geçirdi. Kanımda bir damla alkol yoktu belki, fakat onun gözlerine bakarken yüz şişe içmişim gibi sarhoştum.

"Ben sanki..." Yüzlerimiz birbirine o kadar yakındı ki nefeslerini yüzümde hissediyordum. Başımı kaldırıp açık kahve gözlerine baktım. "Ben sanki seni tanıyorum, Kurter."

O an, gözlerinde bir ateş yanıyordu. Yüzüme çarpan nefesinden bile daha sıcak bir ateş. Adem elmasının aşağı doğru hareketlendiğini fark ettim ama gözlerim, gözlerine öyle bağlanmıştı ki ondan başka yere bakamadım.

"Dejavu..." diye fısıldadı. Sesini çıkması için zorluyordu sanki. "Yaşamışsındır."

"Belki de." dedim mırıldanarak. "Olabilir tabii. Birine benzettim belki, bilemiyorum." Ardından pişmanlıkla kendimi geri çekip hızla ondan ayrıldım.

Başımı tekrar karlı zemine yasladığımda bu sefer o doğrulmuştu yattığı yerden. Birkaç soluk döküldü dudaklarından, dalgın bir ifade vardı yüzünde. Ay ışığının patlattığı o nefes kesici yüzünde, bütün manzaralardan daha güzel olan o sûretinde.

"Gidelim mi artık, üşüyeceksin."

"Biraz daha kalalım." dedim. Burada mutluydum ve nadiren yaşadığım bir duyguyu daha yaşıyordum. Huzur. Huzurluyum burada. Onunla.

Elime uzandı eli. Uzun parmakları, elimin üzerinde durduğunda sıcaklığı yüzünden irkilerek ona baktım. Bir tane kalın kazak ve iki ceket giymiş, hâlâ üşüyordum. O ise bir kazak giymişti ve eli hâlâ sıcaktı.

"Gel, gidiyoruz. Biraz daha kalırsak hasta olacaksın."

Sesi sanki biraz tuhaf çıkıyordu. Kendi gibi değildi. Onu birine benzetmem nedenini anlamadığım bir şekilde canını sıkmıştı.

ALACAKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin