giriş

5.7K 222 91
                                    

  Pencereye yaslı yatağında biraz daha kıpırdandı. Soğuk bir Ankara akşamıydı. Odasında uzanıyor, en son 1 hafta önce konuştuğu sevgilisinin kendisine neden cevap vermemiş olabileceğini düşünüyordu. Maçlar vardı, yoğundu, yenilmişlerdi. Belki kendini konuşabilecek kadar iyi hissetmiyordu. Ama 1 hafta çok değil miydi? 4 yıllık ilişkilerinde hiç bu kadar uzun süre ayrı kaldıklarını hatırlamıyordu. İyilerdi. Gerçekten. Anlaşıyorlardı, mutlulardı. Birbirlerine destek oluyorlar, seviyorlardı. Tüm bu çöküş Barış, Galatasaray'a transfer olduktan sonra başlamıştı.

  Oysa ilk haberi aldıklarında ikisi de nasıl mutluydu! Leyla, onun için bir pasta yapmış arkadaşlarıyla birlikte kutlamışlardı. Bu 3 sene önceydi.  O günkü mutlulukları paha biçilmezdi. Çünkü ikisi de hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyordu. Bir kez olsun görseydi bu geleceklerini acaba o gün aynı sevinçte ve mutlulukta olur muydu? Herkesten gizlenen bir ilişki. Kendi yakın çevrelerine bile ayrıldıklarını söylemişlerdi. Senede sadece 2 kez yüz yüze görüşebiliyorlar, Barış çoğu zaman 2 gün bile yanında kalmadan kendi ailesinin yanına dönüyordu. Tekrar lig başlıyor, aylarca bir kez olsun görüşmüyorlardı. İstanbuldaki ilk senesinde her fırsatta yanına kaçan çocuk artık yoktu. İkinci sene bu kaçışları Leyla yapmaya başladı. Ancak bu sene... her şey o kadar sarpa sarmıştı ki! Barış ona iki kez gelme demiş, bir kere de Leyla'nın uçağa bineceği gün acilen Rize'ye dönmesi gerektiğini söyleyerek onu ekmişti. 10 ay olmuştu! 9 aydır bir kez olsun görmemişti yüzünü. Sesini duymak da artık yetmiyordu. Ancak fazlasını istemeye korkuyordu.

  Milli maçlar bitmişti. İnternete düşen fotoğraflardan Barış'ın tatilde olduğunu anlamıştı. Sevgilisi soluğu hemen Rize'de almış, sonra da Bodrum'a geçmişti. Leyla'ya ayıracak bir dakikası bile mi yoktu ki mesajlarına hiçbir cevap vermemişti? Çok değil, 1 dakika. Leyla dolmuştu, kimseye de hiçbir şey anlatamadığından hüngür hüngür ağlamaya başladı.

  Telefonu çaldı. Bir hevesle Barış'tır diye eline aldı. Ama yanıldı, fakülteden arkadaşı Nazlı'ydı.

"Tus sonuçları açıklanmış!" Arkadaşı telefonu açar açmaz bağırdı. "Hadi bak! Ben baktım. Allahım inşallah aynı hastanedir."

"Ne?" Leyla önce algılayamadı. Sonra yataktan fırladı, geçen ay Barış'ın ona doğum günü hediyesi olarak aldığı bilgisayarı açtı. Giriş sayfası açıldı. Hızla bilgilerini girdi. Sonuç ekranına baktı. Bakakaldı. Yanlış görmüyordu.

"İstanbul Kalp Damar Cerrahisi!" Heyecanla bağırdı. Tam da tahmin ettiği ve istediği gibi! Sevinçle zıpladı yerinden Leyla.

"Ben de İstanbul Derma!" Nazlı ile ağladılar. Bu gözyaşları sevinç gözyaşlarıydı. Çok çalışmış çok çabalamışlar, tercihleri birlikte yapmış, birlikte inanmışlardı.

"İnanamıyorum!" Dedi Nazlı. "Hemen bize gel. Annemler pasta almaya gitti, kutlayacağız. Sen de gel."

  Bir de bu durum vardı. Aile. Leyla'nın annesi, babasını o daha ortaokuldayken terk etmiş Leyla da hem annesinin hem babasının yeniden evlenmesini kabullenemediğinden liseyi yatılı okuyarak ikisiyle de arasına olabildiğince mesafe koymuştu. Üniversitede de bu durum devam etmiş, ikisinin kendisine yolladığı harçlık dışında bir iletişimleri olmamıştı. Tıp Fakültesini bitirince o iletişimleri de kopmuştu. Kendileriyle en son ne zaman görüşmüştü hatırlamıyordu. Herhalde Barış ile bile daha sık görüşüyorlardı.

"Yok siz şey yapın, ben salça olmayayım şimdi."

"Saçmalama!" Nazlı kızdı arkadasına. Leyla öyle tatlı, cana yakın bir kızdı ki onu tanıyıp da sevmeyen kimse yoktu neredeyse. "Bak babam diyor ki gelip alayım mı onu? Hem şu ev işlerini falan konuşuruz diyor."

  Leyla düşündü. Aslında daha sınava hazırlanırken Barış ona İstanbul'u yaz, beraber yaşarız demişti ama hala aynı fikirde miydi bilmiyordu. Çünkü bu aylar önceydi ve o zamandan beri araları her zamankinden daha kötüydü.

"Zahmet olmasın?"

"Olmaz olmaz."

  Nazlı ve babası Ahmet Bey gelip aldılar onu kaldığı apartmandan. Neşeli bir sohbetle Nazlı'lara vardılar. Annesi Sibel Teyze, güzel bir sofra hazırlamıştı. Leyla'yı görür görmez sımsıkı sarıldı, tebrik etti. Leyla'nın şanslı olduğu konulardan bir tanesi Nazlı'ydı. Öyle iyi bir dosttu ki, Leyla'yı öyle kardeşi olarak görüyordu ki ailesi de Leyla'ya aynı sevecenlikle yaklasıyordu. Leyla'nın yapayalnız kaldığı mezuniyette, Barış'ın o sırada İtalya'da tatilde olduğu zaman diliminde Leyla ile o denli ilgilenmişlerdi ki insanlar gerçekten de Leyla ve Nazlı'yı kardeş zannetmişlerdi.

  Yemek yediler, pastayı kestiler. Ahmet Bey'in onlara okula yakın gösterdiği birkaç eve baktılar. Eşyaları nasıl ayarlayacaklarını konuştular. Sonra Nazlı, Leyla'yı kahveleriyle birlikte odasına çekiştirdi.

"Yazmadı mı hala?" Barış'ı soruyordu. Barış ile ilişkisini bilen tek kişiydi. Bir de Barış'ın çekirdek ailesi. Onlarla da ne zamandır bir iletişimi yoktu. Belki ayrıldıklarını bile düşünüyor olabilirlerdi.

"Yok." Leyla bakışlarını yere indirdi. Yapısı gereği ketum ve utangaç biriydi. "İşi var herhalde."

  Nazlı bir şey demedi. O da farkındaydı Barış'ın son zamanlarda Leyla'yı boşladığının, parmağında oynattığının... Arkadaşını da uyarmıştı ama Leyla bir saniye olsun kopamıyorpdu Barış'tan. Çünkü ilk sevgilisiydi. Tüm ilkleri onunla yaşamıştı. Uzun zamandır birliktelerdi. Ailesi olmuştu. Yalnızlığını onunla törpülemişti. O kadar bağlanmıştı ki onsuz bir hayat düşünemez olmuştu. Yapamıyordu. Nazlı'nın dediği gibi öyle kolay kopamıyordu.

"Neyse. Bozmayalım keyfini. İstanbul'a gidince düzelir aranız."

"Umarım."

  2 gün sonra geldi beklediği mesaj. Yani tam 9 gün sonra. Üstelik öyle savsak bir mesajdı ki Leyla ne dese ne yapsa bilemedi. Konuştuğu kişi sanki onun sevgilisi değil, herhangi bir yabancıydı.

Sıkma canını
Çok güzel oynadın

Teşekkürler.

     Buydu. Bu kadardı. 9 gün sonra verdiği cevap gerçekten bu muydu? Sonuçları bile sormamıştı. Gurursuzluk yaptı, bir daha yazdı. Neyse ki cevap bu sefer gecikmedi.

Sonuçlar açıklandı
İstanbul'a geliyorum

Sevindim senin adına
Hayırlı olsun

Teşekkür ederimmm
Nazlı birlikte eve çıkalım
Diye tutturdu
Daha cevap vermedim ona ama

İyi fikir
Bir şeye ihtiyacın olursa yaz

  Leyla omuzlarını iyice çöktürdü. Barış göz göre göre ondan uzaklaşıyordu. Ama Leyla'nın buna dayanacak gücü yoktu. Ailesinden sonra Barış'ı da kaybedemezdi. O yüzden ne kırgınlığını belli etti ne de adamın verdiği sözleri hatırlattı. Sadece bir tamam yazdı.

   

cold as you // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin