Leyla, Barış'tan fiziki olarak uzak durabilmenin bu kadar zor olacağını düşünmemişti. Kendine hakim olabilecek kadar iradesi olduğunu varsayardı hep. En azından gece rüyalarına girecek kadar zorlamazdı adam onu. Ama pek düşündüğü gibi olmadı. Barış öyle güzel, hoş ve tatmin edici bir erkekti ki hiçbir şey yapmadan sadece evin içinde dolanıyor olmasi bile Leyla'ya işkence gibi geliyordu. Adam her ağzını açtığında, bir şeyleri kaldırıp indirdiğinde, sadece iç çamaşırı ile gezmeyi alışkanlık haline getirdiğinden Leyla'nın akıl sağlığıyla oynuyordu. Bilerek yapıyordu. Kesinlikle bilerek yapıyordu. En son duştan sonra Leyla'nın gözünün önündeyken alt bedenine sarılı havlunun düşmesi komik bir piyesti. İşini çok iyi biliyordu."Yavrum seni biraz gergin görüyorum bu sıralar." Geçen haftanın maç özetlerini izlerken omzundan ensesine giden büyük eliyle gözlerini kapatmış, birdenbire en son ne zaman seks yaptıklarını düşünmüştü. Korkunçtu çünkü hiç yoktan 1.5 sene olmuş olması lazımdı. Bir zamanlar aktif bir seks hayatı olan herhangi biri için dayanılabilecek zaman diliminin çok ötesindeydi.
Şimdi Wanda ile Mauro'nun barışma partisi için hazırlanırlarken makyajını yaptığı boy aynasından Barış'ın altında sadece bir pantolon olan bedenine bakmadan duramıyordu.
"Beyaz tişört mü siyah mı?" Barış kafasını komik bir şekilde kaşırken sordu. Leyla adamın elindekilere bir bakış attı, gözlerini devirdi. Dolabı açıp geçenlerde birlikte aldıkları haki gömleği çıkarıp uzattı. Barış gömleği alıp kızın daha yeni fırçayla allık dağıttığı yanağını öptü. Leyla bu temasla huzursuzca kıpırdandı. "Yanaktan öpmek de mi yasak?" Kız omuz silkti. Yasak değildi de böyle dokunuşlar onu mahvediyordu. Barış'ın kollarına atlamaktan hiç uzakta değildi. Ama inat etmişti bir kere. İstediğini vermeye hiç niyeti yoktu. Rimelini son kez kirpiklerinde gezdirdikten sonra çıktılar evden.
Takımın tamamı ile tanışmış sayılmazdı. Her ne kadar yarısından kan alıp ekg çekmiş olsa da kim nedir bilmiyordu. Futbola da ilgisi yoktu netice olarak. Ama Barış'ın kendini mutlu hissettiği her yere adapte olmaya çalışıyordu. Parti Wanda ve Mauro'nun evinin bahçesine kurulmuş küçük bir organizasyondu. Bir davetten ziyade bir ev buluşmasını andırıyordu. Leyla bir anlığına giydiği croptan rahatsız olsa da altındaki düz siyah flare pantolonun durumu kurtarmasını ümit ediyordu.
Barış, Leyla'yı herkesle tanıştırmaya çalıştı. Ayaküstü sohbet ettiler. Leyla en çok Abdülkerim ile sohbet etmeyi sevmişti. Kerem'i zaten tanıyordu. Hastanedeki patavatsız tavrından ötürü Mauro'dan uzak dursa da Wanda ona pek sıcak ve keyifli davranmıştı. Mertens ve eşini de çok sevdi. Oğulları Ciro da Leyla'yı sevmiş olacak ki yarım saatin sonunda Barış'ı taklit ederek Leyla'ya "Lülü..." diye seslenmeye başlamıştı. Akşamın geri kalanında da, annesi onu uyutmak için büyük bir çaba sarf edene kadar inmedi Leyla'nın kucağından.
"Ben seni böyle tüm erkeklerden sakınacak mıyım?" Leyla birasını içerken onun beline sarılmış halde söylendi Barış. Uzun zaman sonra kendini ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordu.
"Toksik kıskançlık yok dedik iyi ki... bir de olsa."
Diğerlerinden çok ayrı durduklarını fark edince Barış kızın elinden tutup kalabalığın ortasına çekti. Tatsız bir şekilde birkaç saniye sonra İlkin'in bahsi geçmeye başladı. Tekrar sakatlandığı ile ilgili bir şeyler konuşuluyordu. "Yazık oldu kıza ya... iyi oyuncu. Ama sakatlık öyledir abi bir yakaladı mı seni böyle yakışıyor yakana." Dedi Berkan. Herkes onu onaylarken Barış da kendisi gibi sessiz kaldı. İlkin meselesinde hala Leyla'nın canının sıkkın olduğunu biliyordu. İçten içe Leyla'nın kendini onunla karşılaştırdığının farkındaydı. Oysa öyle anlamsızdı ki! Leyla'nın yanına bile yaklaşamazdı. Ne güzelliğine ne zekasına ne iyi huyuna... Bu Barış için böyleydi. Leyla'ya her baktığında aklı uçuyordu. Bunu herhangi bir kadında hissetmesi mümkün değildi.
