Kerim, masaya tabakları yerleştirirken içindeki sıkıntıdan kurtulmanın bir yolunu bulamıyorlardı. Rüya ile aralarındaki gerginlik, tabiri caizse kadının delirmiş gibi tavırları onu çileden çkarıyordu. Marinaya Leyla'yı almaya gittiği günden beri karısının boşanma tehditleriyle ugraşıyordu. Peki haksız mıydı Rüya?
Kerim, Leyla'ya karşı hiçbir şey hissetmediğini söyleyebilir miydi? Bu hastaneye geldiğinden beri gözlerini ondan ayıramaması sebepsiz miydi? Leyla'ya bakarken hissettiği o sevgi ve merhameti kime göstermişti ki şimdiye kadar? Kızın her ricasını yerine getirip bundan zerre gocunmazken? Nazlı onu aradığında delirmiş gibi arabayı kullanırken?
Rüya haklıydı. Maalesef haklıydı. Kerim inkar etmiyordu ama itiraf da edemiyordu. O Barış denen herifin evine onu bırakırken ölecekmiş gibi hissetmişti. O ahmak, sik kafalı adam böyle bir kızın değerini nasıl bilebilirdi? O gece ne olmuş olacağına dair hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Barış ile barışmış olmalıydılar. Leyla'yı aklından çıkarmanın bir yolunu bulmalıydı.
"Sen yemek hazırlar mıydın?" Rüya masaya hayretle baktı. Zeki bir kadındı, ne döndüğünü hemen anlayıp müdahale etmeye çalışmıştı. Ama kocası onu hiç mi hiç dinlemiyordu.
"Gel otur, düzgünce konuşalım."
"O kızı kovmadıysan konuşacak bir şeyimiz yok Kerim."
Kerim iç çekti. Karısı hiç makul bir kadın değildi. Hem de hiç. "Ben öyle kafama göre asistan kovamam. Yetkim yok, olsa da yapmam. Neye takıldın bu kadar bir anlasam?"
"Gecenin köründe yanımdan kalkıp o kızı almaya gitmene? Soruyor musun bir de?"
"Bak," Kerim, Rüya'nın elini öptü. Evet onlarınki bir mantık evliliğiydi, sevgi yoktu. Ama birbirlerine saygı duyuyorlardı. "Ben o gece kızı sevgilisinin evine bıraktım. Düşündüğün gibi bir şey yok."
Rüya kaşlarını çattı. Kızı stalklamıştı. "Sevgilisi falan yok, yalan söyleme." Dedi dürüstçe. "Olsa öğrenirdim."
"Saklıyorlar da ondan." Evet bundan sonrası tamamen Kerim'in hayal ürünüydü.
"Kimmiş sevgilisi?"
"Bir futbolcu. Kim olduğunu sorma." Dedi. Rüya sormadı. Ama inanmış gibi de değildi. Gözü Kerim'in üzerinde olacaktı, adam farkındaydı. Leyla'dan uzak dursundu da, gerisi önemli değildi.
Haziran 2021
Barış kendisine gelen maili defalarca okudu. Defalarca... Yanlış görmüyorsa Galatasaray onu istiyordu! Galatasaray! Emin olmak için bir daha baktı.
"Leyla!" Diye seslendi mutfağa doğru. "Leyla bir şey oldu!"
Sevgilisi elindeki kahvesiyle aceleyle girdi salona. "Noldu?" Diye sordu endişeyle. "İyi misin?"
"Galatasaray beni transfer etmek istiyor."
Leyla neredeyse elindeki kahveyi dökecekti. Son anda tuttu. "Ciddi misin?"
Barış telefonu kıza uzattı. Leyla atılan maili okudu. Hafif bir sevinç çığlıyla Barış'ın boynuna atıldı. Barış da onu sarmalayıp havaya kaldırdı. Öpüştüler.
"Barış çok mutlu oldum! Tebrik ederim sevgilim!"
"Hala inanamıyorum. Şaka gibi geliyor." Bu anı, başarıyı o kadar uzun süredir bekliyordu ki gerçekliği onu şüpheye düşürüyordu. İnanılmazdı. Gerçekten inanılmaz. "Haftasonu İstanbul'a gideceğim görüşmeye. Sen de gel."
Leyla bu teklifle afalladı."Bilemedim ki şimdi."
"Gelmen lazım." Barış onu kucağına çekti. Çenesini kızın göğsüne yasladı. Öpücüklerini bekletmeden bıraktı kızın boynuna. "Sensiz ne anlamı var ki?"