Tövbe haşa bölüm atmışım 😭
Valla konu bulamıyorum fikir salın beynim sıcaktan yok oldu 😉😭—
Önümdeki yemeği hapur hupur yerken karşımdaki Duygu'ya bakmaya tenezzül edebilmiştim. "Ya diyorum ki," ağzımdaki lokmayı tamamen yutmak için bir süre işaret parmağımı dudaklarıma doğru götürürken Duygu bakışlarını bana çevirmişti. "Buradan sonra bir Londra mı yapsak?" Duygu bir süre sessiz kaldı. Götüm hiç rahat durmadığı için illa bir yerlere gidesim vardı.
"Bilmem ki," dudağını peçeteyle silip arkasına yaslandı. "Bir burada kalalım da, sonrasına da sonra bakarız." Omuz silkip bende arkama yaslandım. Benim için aslında hava hoştu. Burada da tatil yapıyordum, eğleniyordum da. Herhangi bir sıkıntım yoktu. Barış dışında. İçimdeki boşluğu hala daha yeterince hissediyordum. Hissetmemek mümkün değildi zaten. Bu boşluğu dolduracak kişi ise kendisiydi. Ama kırgın ve kızgındım. Nasıl geçecekti bu sinirim?
"Daldın yine." Koluma dokunan Duygu gerçek dünyaya dönmemi sağladı. "Ne düşündüğünü anlayabiliyorum." Omuz silktim. Çok da şaşırmamıştım bu duruma. "Akşam Hakan abilerle yemeğe gidicez, ben şimdi odama gidiyorum biraz uyuyayım," konuşurken çoktan ayaklanmıştı bile. Masada duran çantasını omzuna aldı. "Uyandır beni çok geç olmadan." Başımı sallamakla yetindiğimde hızlı adımlarla yanımdan ayrıldı. Tek kalmıştım.
Telefonumu alıp bakasım bile gelmezken burada daha fazla sıkılacaktım. Masada duran telefonumu çantamın içine attım fakat tam ayaklandığım sıra Duygu'nun yerine oturan Barış Alper bana engel olmuştu. "Selam." Sırıtışı göz devirmemi sağlamıştı. Lanet adam.
"Ne var yine?" Ben kendimi geriye yaslarken o da aynısını yaptı. "Çok ayıp, insan sevgilisini yanından kovar mı?" Dudaklarımdan ani dökülen kahkaha onun şaşıp kalmasını sağlarken ben kendimi sakinleştirmek için elimi kalbimin üzerine koydum.
"Şakamatik misin nesin?" Gülüşlerim aniden soldu. "Benimle dalga mı geçiyorsun Barış?" Kaşlarını havaya kaldırıp öne doğru eğildi. "Ne? Sevgilim değil misin yoksa?" Benimle resmen taşşak geçiyordu.
Bu oyuna daha fazla katlanacak sakinliği kendimde bulamayacağımı fark edip hemen ayaklandım. "Lale!" Arkamdan hareketlenen Barışı bir gram umursamadan hızlı adımlarla merdivenleri tırmandım. Bana yetişeceğini gayet de iyi biliyordum. Yetişmişti de.
"Dursana." Bileğimi yakalayan elini sertçe itip biraz daha hızlandım. "Siktir git! Sapık var diye bağırırım." Kıkırdadı. "Bağır." İçimden bir sabır çekip odamın bulunduğu koridorda resmen koşar adım yürüdüm.
"Barış yürü git." Dinleyesi yoktu. Odamın kapısına kadar benimle beraber gelmişti. "Konuşmadan şurdan şuraya gitmiyorum." Odamın kapısını açıp ona doğru döndüm. "Ama ben konuşmak istemiyorum." Kapıyı yüzüne dan diye vurduğumda yüksek sesli bir küfür çıktı dudaklarından. Beter olsundu.
"Lale!" İlk başta yavaşça yaptığı vuruşları yumruğa döndüğünde irkildim. "Aç şu kapıyı sinirleniyorum!" Kahkaha attım. Daha da delireceğini çok iyi biliyordum.
Kapının arkasından bağırdım. "Paşama bak bir de sinirleniyormuş, yürü git aratma bana güvenliği."
Bu sefer yavaşça tıklattı. "Lalecim, hayatım," sırıttım. Salak adam kesin koridordan birine yakalanmıştı. "Açar mısın sevgilim şu kapıyı?"
"Biraz daha yalvarır mısın? Baya bir hoşuma gitti de." Sesli çektiği sabırlara gülmeden edemedim. Ağladığım günlere saysındı. "Hadi ama bekliyorum." Biraz daha kapıya yanaşıp kulpu tuttum.
"Lale, açar mısın?" Yavaşça kulpu indirdiğimde kıpkırmızı bir Barış Alperle karşılaştım. Çok hızlı bir hareketle beni içeriye ittiğinde kapı kapanmış sırtımı da kapıya yaslamıştım. Bir elini sağ yanıma koyup üzerime eğildi. Aşık olduğum koku ciğerlerime dolarken sırıtmadan edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘾̧𝙖𝙠𝙩ı𝙧𝙢𝙖,𝘽𝙖𝙧ı𝙨̧ 𝘼𝙡𝙥𝙚𝙧 𝙔ı𝙡𝙢𝙖𝙯
Fanfiction𝐁𝐚𝐫𝐢𝐬𝐚𝐥𝐩𝐞𝐫𝐲𝐢𝐥𝐦𝐚𝐳 𝙉𝙚𝙙𝙚𝙣 𝙨𝙖𝙣𝙖 𝙜𝙪̈𝙫𝙚𝙣𝙚𝙮𝙞𝙢? 𝐋𝐚𝐥𝐞𝐤𝐨𝐜𝐚𝐤 𝘾̧𝙪̈𝙣𝙠𝙪̈ 𝙗𝙚𝙣 𝙨𝙚𝙣𝙞𝙣 𝙨𝙚𝙫𝙜𝙞𝙡𝙞𝙣𝙞𝙢...