𝟷𝟼

1.5K 84 17
                                    

Koca karnımın üzerine ellerimi koyarken karşımda babasıyla koşuşturan oğluma seslendim. "Annecim bak terliyorsun hasta olacaksın." Nefes nefese durup ellerini babası gibi beline yerleştirdi. Ayrıca şortunun bir tarafıda yukarıdaydı. İkizini mi doğurmuştum yanlışlıkla? "Anne biraz daha lütfen."

"Annecim hasta olursun." diye bir kere daha tekrarladığımda üflenerek bana doğru yürüdü. "Of anne ya." Yanıma oturduğunda elimi terli saçlarına atıp geriye doğru ittim. "Anneye of denmez."

Bize doğru gelen babası kahkahayla gülerken oğlum da ona katıldı. "Tipik Türk annesi olmaya mı başladın sen acaba?" Ellerini çevreme yaslayıp alnıma bir öpücük kondurdu.

"Barış hasta olunca sen uğraşırsın ama." Diye kızdığımda benim aksime o gülüyordu. Elleriyle yanaklarımı kavrayıp bir öpücük de yanaklarıma kondurdu. "Fazla sinirlenme, şaka yapıyorum." Tek elini karnıma yaslayıp okşadı. "Kızımıza iyi gelmez."

Ben gülümserken o da yanımıza oturup oğlunun saçlarını okşadı. "Annen doğru söylüyor, çok terlemişsin." Elleri arasında duran küçük oğlu mızmızlandığında onu kolaylıkla oturduğu yerden ayağa kaldırıp hafifçe kalçasına vurdu. "Koş, hemen üstünü değiş ve gel."

Yanımdan geçen oğlum yanağıma bir öpücük bırakıp eve doğru koşarak gitti. Annesine de aşık olduğu aşikardı. Baş başa kaldığım Barış bana biraz daha yaklaşıp kucağımdaki ellerimi tuttu. "Rahat mısın?" bir elini karnıma yasladı. "Rahatım Barış, bu bugün ki ellinci soruşun." Daha yedi aylık hamileydim. Çocuğumun doğmasına bir buçuk ay vardı fakat Barış benden daha telaşlıydı, sanki ilk çocuğumuzmuş gibi. Hatta evde olmadığı zamanlarda her molasında arayıp iyi olup olmadığımı soruyordu.

"Ne yapayım? Endişeleniyorum işte." Bir elimi yanağına yaslayıp okşadım. "Ben gayet iyiyim sevgilim, hiçbir sorun yok merak etme." Yanağına yasladığım elimin içine bir öpücük kondurup bal rengi gözlerini gözlerimde gezdirdi. Kaç yıl olmasına rağmen bana bakışları asla değişmemişti, hep aynıydı. Benim beş yıl önce tanıdığım Barış ile şu an da iki çocuğumun babası olan Barış aynıydı.

"Anne! Baba!" Bize doğru koşan oğlumuz yüzünden liseli çift bakışmamız sona ermiş gerçek hayatımıza geri dönmüştük. "Ben acıktım." Babasının kucağına otururken yavaşça diklendim. Barış bu ani hareketim yüzünden bir elini hızla koluma sararken kaşlarını çoktan çatmıştı. "Ne yapıyorsun?"

"Oğluma yemek hazırlamayayım mı?" Beni yavaşça geri yerime yaslayıp oğlunu kucağına alarak ayağa kalktı. "Biz yemek yeriz şimdi oğlumla." Barış bir uçakmış gibi oğlunu döndürüp eve doğru götürürken gülümseyerek arkalarından bakmakla yetindim.

"Ayy!" Yüzümü ekşitip sırtımı yasladığım göğüsten ayırdım. "Bismillah Barış ya, ne ara evlendik de iki çocuğumuz oldu?" Arkamda oturan sevgilim yaklaşık yarım saattir bana hayallerinden bahsediyordu. Kariyerini daha iyi yerlere götürmek, birkaç yıl içinde benimle evlenmek, bir oğlumuz ve bir kızımızla güzel bir yerde mutlu mesut yaşamak.

"Ne var kızım? Bal gibi hayal işte." Kafamı olumsuz anlamda salladığımda kaşlarını çatmıştı. "Sen benimle evlenmek istemiyor musun yoksa?" Diye sorduğunda gülüşüm soldu.

"Ne alakası var hayatım?" Kendimi ona doğru çevirdim. "Sadece çok hızlı olmadı mı? Kocaman karnım olacak ayrıca bir tane de erkek çocuğum olacak." Gözümün önüne geldikçe resmen fenalaşıyordum. İki çocuk felaket demekti. "Hem ben daha çok gencim."

"Ne var işte beraber büyürdük." Omuzuna yavaşça vurup gülümsedim. "Şişmanlayacağım ve kocaman yanaklarım olacak." Dediğimde bir bebekmişim gibi ellerini yüzüme yaslayıp yanaklarıma öpücükler kondurdu. "Ben seni öyle de severim, her şekilde severim."

𝘾̧𝙖𝙠𝙩ı𝙧𝙢𝙖,𝘽𝙖𝙧ı𝙨̧ 𝘼𝙡𝙥𝙚𝙧 𝙔ı𝙡𝙢𝙖𝙯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin