Yorum sınırı (belirsiz) (yorum olsun yeter)Yanımda oturan bedene çevirdim bakışlarımı. Gülüyor, etrafındaki kalabalıkla iştahlıca sohbet ediyordu. İçten içe kendimi rahatsız hissettim. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak zordu. Kendimi nasıl olur da rahatsız hissetmezdim ki?
"Sen de gelirsin değil mi Lale?" Adımı duyduğum gibi gözlerimi sarı saçlı adamdan çekip kızlara döndüm. Çok kalabalıktık. Galatasaray'ın şampiyonluğundan sonra büyük bir yemek veriliyordu. Bu davete de her ne kadar aramız bozuk olsa bile davet edilmiştim.
"Özür dilerim, dinlemiyordum." Çaprazımda kırmızı elbisesiyle oturan Aylin ablaya zorlukla gülümsedim. Buraya geldiğimizden beri kendimi bir an olsun bile yalnız hissetmemem için çabalamışlardı.
"Haftaya hep beraber güzel bir kahvaltı yapalım dedik, herhangi bir planın var mı?" Diye soruyu tekrarladığında başımı salladım. "Hayır, hayır. Seve seve eşlik ederim size."
Herkesin yüzünde bir gülümseme belirirken Aylin abla gözleriyle beni onayladı. Gözlerimi bir kere daha yanımdaki adama çevirdim. Buranın kapısından girdiğimiz gibi tutmuştum elini. Ona karşı olan kırgınlığım bir türlü azalmamıştı. Arabada baş başa kaldığımız süre zarfında ne kadar konuşmak istese de onu sert bir tavırla geri çevirmiş ve bu konuyu şu an konuşmaması gerektiğini söylemiştim.
Neyse ki herhangi bir sorun çıkartmamıştı. Geldiğimiz gibi beni herkesle tanıştırmış, elini bir an olsun belimden ayırmamıştı. Kısaca götünün dibinden ayırmıyordu. Sıkılmıştım. Onun için özel bir gece olduğunu bilmesem çoktan terk edip gitmiştim burayı diye defalarca kes düşünmüş, defalarca kez de kendime kızarak bu düşüneyi kafamdan savmıştım.
Yavaşça ayaklandım. Elbisemi düzeltip başımı kaldırdığımda meraklı bakışları üstümdeydi. "Lavaboya gideceğim." Diyerek kısa bir bilgi verip çantamı da alarak yanından ayrıldım. Bana gülümseyen kişilere aynı tavırı sergileyerek lavaboyu bulmuştum. Şansıma içerisi boştu. Çantamı bir köşeye koyup içinden parfümümü ve rujumu çıkarttım. Kırmızı rujum dudaklarımda yeni tazelememin etkisiyle parlarken, parfümümden de birkaç fıs sıkarak kendimi toparladım.
Lavabodan çıktığım gibi içecek bir şeylere ihtiyacım olduğunu anlayarak bara doğru yürüdüm. Ortam cidden kalabalıktı. Futbolcular, onların ailesi, menajerler, tanıdıklar derken mekan dolup taşmıştı. Kalabalık alanlara alış olmanın verdiği cesaretle buna pek de tepki göstermiyordum.
"Konyak." Barmen içeceğimi bardağıma dökerken sırtım insanlara dönüktü. Yeterince herkesin yüzünü görmüştüm zaten.
"Biraz ağır değil mi?" Sesin sahibine döndüm. Berkan. Kendimi kötü hissettiğim her an ortaya çıkan o mistik çocuk. İyilik meleği ya da kurtarıcım falan mıydı?
"Sende iç." Diyerek bardağımı gösterdim ardından da bir yudum aldım. Acılığı ve ağırlığıyla boğazım yanarken, karşımdaki adam bana gülümseyerek bakıyordu.
"Eğlencesine mi ciddi mi?" Diye sorduğunda elimdeki bardağı yavaşça masaya bıraktım. Bakışlarımı kaldırıp bana bakan kahverengi gözlere baktım. Benden bir cevap bekliyordu ayrıca endişeleniyordu da.
"Neden kendimi kötü hissettiğim an da bir yerlerden çıkıyorsun?" Alması gereken cevaptan ziyade farklı bir soruyla karşılaştığında bir süre afalladı ancak hala daha gülümsüyordu.
"Hissediyorumdur belki de." Elini ritim tutarak bir kaç defa masaya vurdu ardından da derin bir nefes alarak barmene döndü. "Aynısından."
Gülümsedim. Bardağımdan son yudumumu aldığımda barmene uzattım ve bir tane daha vermesi gerektiğine dair bir işaret yaptım. "Hızlı gidiyorsun, sevgilin kızmasın?"
Dalga geçtiği yeterince belliydi. Kaşlarımı çattım. "Dalga geçiyorsun." Ben gülmesem bile onun o komik gülüşü bir şekilde sırıtmamı sağlıyordu. "Pisliksin."
İkimizde bardaklarımızı tokuşturup birer yudum aldık. "Lale!" Yüksek bir ses ikimizi de o tarafa çevirirken Barış sert adımlarla bize doğru geliyordu. "Ben sana uzak duracaksın demedim mi lan!" Diye Berkan'a doğru bir adım attığında önüne geçtim.
"Saçmalama, herkes burada." Dişlerim arasından resmen tıslamıştım. Rezil olmaktan başka bir şey olmayacaktı.
"Sen sus! Seninle daha sonra konuşucam." Göz devirdim. Hala daha ateş çıkan gözleri Berkan'ın üzerindeydi. "Seni defalarca kez uyardım. Bir kere uzak duracaksın dediysem," yumruğu sertçe masaya çarptı. "Uzak duracaksın!" Masanın üzerinde duran bardaklar titrerken Barış'ı itmeye çalıştım ama nafile, hareket dahi etmiyordu.
"Ne bu?" Diye soran Berkan'a baktım. "Erkeklik mi yapıyorsun?" Barış'ın yüzü kıpkırmızı olurken sıkıca tuttum bedenini veya tutmaya çalıştım.
"Ağzını burnunu kırmadan çekil git gözümün önünden!" Berkan birkaç adım geri gitti. Gözleri benim üzerimdeyken yerin dibine girdiğimi hissetmiştim.
Ellerim arasında sıkıca duran bedene çevirdim başımı. Ortam kalabalık olmasa tokadı çoktan yüzüne geçirmiştim ancak ortam müsait değildi. "Sahip çıkmadığın kıza sahip çıkılınca nasıl da sinirin bozuluyor." Ellerimi üzerinden çektim. Bu sefer ateş saçan bakışları bendeydi.
"Sana bu orospu çocuğunun ne bok olduğunu söyledim. Resmen beni deli etmek için hala daha burnunun dibinde bitiyorsun." Sesi alçak değildi. Yanımızda birileri olsa çoktan duymuşlardı.
"Ne o Barış?" Bedenimi tekrar ona çevirdim. "Elden ele gezmem doğrulandı işte, bırakıp gitsene!" Sesim yükseldi. Barış'ın açılan gözleri gözlerimi deşmek istermişçesine bana tutuldu.
Sinirle aldığı nefesim ardından eli sertçe bileğimi kavradı. Ona çarpan bedenim acıyla sızlarken elim gömleğinin açık bıraktığı göğsündeydi.
"Dua et," sıcak nefesi kulağıma çarptı. "Dua et baş başa değiliz." Sessizce bekledim. Bileğimdeki eli belime değdiğinde soğukluğu yüzünden titredim. "Yoksa bu lafların cevabını çok iyi verirdim sana."
Berkanım üzümlü kekim bu arada belki sonra ilham perilerim gelirse ona kurgu yazarım yani bir elli yıl sonra falan HAHAHHSKXBSHWJSH
![](https://img.wattpad.com/cover/372095390-288-k753481.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘾̧𝙖𝙠𝙩ı𝙧𝙢𝙖,𝘽𝙖𝙧ı𝙨̧ 𝘼𝙡𝙥𝙚𝙧 𝙔ı𝙡𝙢𝙖𝙯
Fanfiction𝐁𝐚𝐫𝐢𝐬𝐚𝐥𝐩𝐞𝐫𝐲𝐢𝐥𝐦𝐚𝐳 𝙉𝙚𝙙𝙚𝙣 𝙨𝙖𝙣𝙖 𝙜𝙪̈𝙫𝙚𝙣𝙚𝙮𝙞𝙢? 𝐋𝐚𝐥𝐞𝐤𝐨𝐜𝐚𝐤 𝘾̧𝙪̈𝙣𝙠𝙪̈ 𝙗𝙚𝙣 𝙨𝙚𝙣𝙞𝙣 𝙨𝙚𝙫𝙜𝙞𝙡𝙞𝙣𝙞𝙢...