𝟷𝟽

1.5K 92 72
                                    


3 Ağustos

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

3 Ağustos. Kötü bir farkla biten maç. Sahada kazanmalarının gururunu ve sevincini yaşayan bir takım, onları hüzün ve dolu gözlerle izleyen diğer bir takım. Benim sevgilim ise dolu gözleriyle izleyen taraftaydı. Elini belinin arkasına atmış, şimdiden değersiz olarak gördüğü madalyayı sıkıyor, oradan oraya çeviriyordu. Onun bu hali kalbimi sıkıştırmaya yetti. Daha fazla dayanamadım. Ellerimi önümde duran demirlere yaslayıp destek aldım ve dikkatli adımlarla benim için ayrıldan locadan ayrıldım.

Barış bir kaç gün önce sana yer aldım ayırdım derken locadan bahsetmişti. Buraya geldiğimde haberim olmuştu. Kocaman, resmen bir otel odası gibiydi. İçerisinde yemekler, içecekler ve daha bir sürü şey vardı. O koca odada yalnız olmam ise komikti. Elimde tuttuğum sevgilimin şapkasını başıma geçirip otoparka geçtim. Soyunma odasında çok duracağını düşünmüyordum bu yüzden otoparka gidip beklemek benim için şu an en mantıklısıydı.

Arabamın yanına vardığımda elimdeki çantayı arka koltuğa atıp geri arabanın önüne ilerledim. Kalçamı kaputa yaslarken ellerimi çoktan göğüsümün önünde bağlamıştım. Onlar için gerçekten çok kötü bir performans ve skordu bu. 5-0 da neyin nesiydi?

Sessizce geçen on dakikanın ardından en gelen vardı ne giden. Yalnızca araba sahipleri gelip gidiyordu. Barış'tan herhangi bir iz yoktu. Cebimden telefonumu çıkartıp numarasını tuşladım. Bir süre çaldı fakat açan yoktu. Bunu bir kaç kez daha denedim ancak herhangi bir sonuç alamamıştım.

"Lale," tanıdık sesi duyunca hızla başımı kaldırdım. Berkan elindeki çantayla bana doğru geliyordu. "Soğuk değil mi, niye bekliyorsun burada?" Hava sıcak olmasına rağmen bu kapalı otopark cidden serindi. Üşüdüğünü bile yavaş yavaş idrak ediyordum.

"Ben Barış'ı bekliyordum ama gelmedi, aradım açmadı da." Berkan'ın kaşları havalandı. "Barış gitti ki." Dediğinde şaşkınca suratına baktım. "Ne demek gitti?"

Aramızda bir süre bakışma yaşanırken kalçamı yasladığım kaputtan ayırdım. "Bizimkilerle beraber çıktı, kafa dağıtacaklarmış."

Ona hak vermek istedim. Evet kötü bir maç olmuştu, kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı ama neden bana herhangi bir şey söylememişti. Beni umursamadığının nir göstergesi değil de neydi bu?

"Teşekkür ederim en azından haber verdiğin için." Zoraki gülümseyip bana bir şey demesini beklemeden kendimi arabaya attım. Daha fazla burada durmamın bir manası yoktu. Beni resmen yok saymıştı. Telefonumu elime alıp hızla bir mesaj yazdım.

Lale
Ne kadar düşüncelisin sen öyle
Ben de salak gibi bekliyorum seni
Keşke bir haber verme girişiminde bulunsaydın
Canın cehenneme

Sinirle yazdığım mesajlar telefonu yan koltuğa fırlatmamı sağlamıştı. Bir kaç defa direksiyona sert yumruklar atıp küçük bir çığlık attım. Lanet herif! Bana her seferinde kötü hissettirmeyi nasıl başarıyordu?

𝘾̧𝙖𝙠𝙩ı𝙧𝙢𝙖,𝘽𝙖𝙧ı𝙨̧ 𝘼𝙡𝙥𝙚𝙧 𝙔ı𝙡𝙢𝙖𝙯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin