Mumlarla süslenmiş büyük bir masa, hoş ışıklar ve arkada çalan hafif müzik. Romantikliğin de dibiydi. Geldiğimiz andan itibaren mükemmel bir şekilde karşılanmıştık. Elimizdeki hediyeleri bizzat Karan'a takdim etmiş, ondan beğendiğine dair mırıltılar duymuştuk. Bu bile bizim için yeterliydi. Barış zaten geldiğinden beri Karan'ı oynatıyor, öpüyor, oradan oraya koşturtuyordu. Çocuk sevgisi beni öldürecekti. Bir insan nasıl olur da bir kere bile nefret etmezdi çocuklardan.
Bir anlığına onun çocukları olsaydı diye düşünmeden edemedim. Nasıl mutlu olacağını, onlara nasıl bakacağını düşünürken gülümsediğimi bile fark etmemiştim. "Bence sen çocuk işini bir düşün." Arkamdan gelen ses yüzünden olduğum yerde irkilip hızla arkamı döndüm. Aylin abla gülerek bana bakıyordu.
"Yok abla, ne alakası var?" Hemen yanına gidip tezgahta duran tabakları elime aldım. "Çocukla oynayan sevgiline bakıp gülümsersen herkes aynı şeyi düşünür." Eline aldığı salata tabağıyla bahçeye çıkarken bir süre olduğum yerde kaldım. Gözlerim tekrar Barış'a dönmüştü. Karan'ı kucağına almış bir uçak misali etrafında döndürüp koşturuyordu. Yine gülümsedim, yine gülümsedim!
Kendimi bahçeye attığımda Aylin abla içerdeki erkeklere seslendi ardından da son bir şey almak için geri içeri girdi. Kaan abi ve Kerem abi eşlerinin yanındaki yerini alırken Barış da benim yanımdaydı.
"Biraz daha oynayacak mıyız?" Kelimeleri zar zor seçerek konuşan ve koşarak buraya doğru gelen Karan'a döndü herkes. Ancak onun soruyu yönelttiği kişi Barış'tan başkası değildi.
"Tabiki de oynarız ama şimdi karnımızı doyurmalıyız." Barış uzanıp saçlarını sevdiğinde Karan utanarak annesine doğru koştu.
Masada duyulan kıkırtıların arasından konuşan Kaan abiye çevirdim başımı. "Darısı başına Barış'ım." Bugün aldığım kaçıncı bebek imasıydı bu sayamamıştım. Doğurmayacaktım işte daha çok gençtim ben.
"İnşallah abi, zamanı var daha." Kendisinin yaşı yaklaşsa da, eğer benden isteyecekse bekleyecekti. Yirmi bir yaşında anne sahibi olacak kadar kafayı sıyırmış değildim daha.
"Ee tatil planınız ne?" Diyerek farklı bir konu açtı Aylin abla. Minnettardım.
"Biz Bodrum yapacağız." Diyen Melina ablaya gülerek baktı Kerem abi. "Siz Lale?" Lanet ben. Bilmiyordum.
"Daha düşünmedik." Diyerek konudan kaçmak istemiştim ancak Barış devam etmişti. "Her zaman ki gibi ilk önce Rize yapacağız, Lale de oraları görmüş olur. Sonrasını bilemem, onu da Laleye bırakıyorum." Önündeki yemekle uğraşırken tepkimi görmek için göz ucuyla bana baktı. Ailesi beni istemezken benim onların evinde ne işim olurdu? Böyle bir salaklık yapacak değildim herhalde.
Hiçbir şey belli etmedim. Yalnızca gülümsedim ve konunun kapanması için dua ettim. Kapandı da. Çok geçmeden yeni konulara geçiş yapılmış, erkekler arasında futbol muhabbeti açılmıştı.
"Konserlerine yazın da devam ediyor musun?" Diye bir soru aldığımda başımı yemeğimden kaldırdım. "Çok özel bir konser olmadığı sürece kabul etmiyorum. Bu sene bir tane var ama."
"Hemen yerimizi ayarlatalım o zaman." Diyen Melina ablaya gülümsedim. "Seve seve, menajerimle paylaşıcam bu durumu."
"Bodrumda değil mi?"
Erkekler de konuya dahil olmuştu. "Evet, açıkhava tiyatrosu."
Konulardan konuya atlanmış. Futbol meselelerine bile dahil olmuştuk. Şimdi ise Karan'ın isteğinden dolayı Barış'la beraber salona geçmiş Karan'ı oynatıyorduk. Diğerleri ise hala daha bahçede oturuyordu.
"Bana sinirlendin mi?" Diyerek sessizliği bozan Barış'a baktım. İkimiz de yere çömelmiş yan yana oturuyorduk.
Kaşlarım çatıldı. "Neden?"
"Sana danışmadan Rizeye gideceğiz dediğim için?" Uzun uzun gözlerine baktım. Benden bir cevap bekliyorlardı. Telaşlıydı. Olumsuz bir yanıtım kendisini üzecekti.
"Hayır, sinirlenmedim." Desem de işaret parmağını çeneme dokundurup yüzümü çevirdi. "Yalan söylemiyorsun değil mi?"
"Gerçekten sinirlenmedim Barış, sadece oraya gelip gelmeyeceğimi sormanı bekliyorum." Çenemdeki elini çekti.
"Bu hep böyle mi sürecek?" Telaşlı bakışlarını bir hüzün kaplamıştı. Benden iyi şeyler bekliyordu.
"Barış," derin bir nefes aldım. Elimin altındaki oyuncağı stresten oraya buraya savuruyordum. "Sorun ailenin bana karşı olan tavrı. Bu saatten sonra değiştirebileceğimizi mi sanıyorsun?"
"Yaşlı insanlar Lale, eminim değişecektir." Hızla ellerime uzandı. "Yeter ki yanımda ol, herhangi küçük bir sorunda elimi bırakma, benimle beraber kalmaya devam et."
Tepkisizce baktım gözlerinin içine. "Ya değişmezse? İleride evlenmeye kalktığımızda neler olacağını tahmin edebiliyor musun?" Elimi daha da sıkı tuttu.
"Seni üzecek bir şeyin olmaması için elimden ne geliyorsa yapacağım." Beni yavaşça kendine çekip saçlarım arasına bir öpücük bıraktı. "Bence şimdi evlenmeliyiz." Onu sertçe kendimden itip ofladım.
"Yine başladın, ne oluyor bugün?" Gülmeye başladığında ben onun aksine kaşlarımı çatmış ona bakıyordum. "Ne yani evlenmeyecek misin benimle? Barış Alper Yılmaz'la?"
"Hayır Barış, evlenmeyeceğim seninle. Bekar kalırsın umarım." Dediğimde ani bir hızla kaşları çatılmış yüzü düşmüştü. "Tövbe de kızım, bekar kalırsın falan. Ben bekar kalırsam sende bekar kalırsın."
Ani bir kahkaha attım. "Nedenmiş?" Yüzüme doğru eğildi. "Benden sonrası yok da o yüzden." Göz devirip parmak uçlarımda uzaklaştırdım koca bedenini kendimden. "Abartıyorsun."
Daha fazla uzaklaşmamam için tek elini belime atıp beni kendine yasladı. "Göreceğiz abartıyor muyum, şaka falan mı yapıyorum."
Finali nasıl yapsam diye düşünürken benno
Daha var tabi de bitsin artık ne uzadı aq
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘾̧𝙖𝙠𝙩ı𝙧𝙢𝙖,𝘽𝙖𝙧ı𝙨̧ 𝘼𝙡𝙥𝙚𝙧 𝙔ı𝙡𝙢𝙖𝙯
Fanfiction𝐁𝐚𝐫𝐢𝐬𝐚𝐥𝐩𝐞𝐫𝐲𝐢𝐥𝐦𝐚𝐳 𝙉𝙚𝙙𝙚𝙣 𝙨𝙖𝙣𝙖 𝙜𝙪̈𝙫𝙚𝙣𝙚𝙮𝙞𝙢? 𝐋𝐚𝐥𝐞𝐤𝐨𝐜𝐚𝐤 𝘾̧𝙪̈𝙣𝙠𝙪̈ 𝙗𝙚𝙣 𝙨𝙚𝙣𝙞𝙣 𝙨𝙚𝙫𝙜𝙞𝙡𝙞𝙣𝙞𝙢...