1.BAŞLAYAN YOL

13 4 4
                                    

" Çıktığımız yol bizi ya Cennet'e ya Cehennem'e yada Arafa götürecek "

Çıkamadığın bir ev düşün, kullanamadığın eşyalar, çıkamadığın bahçe, göremediğin mahalle, gezemediğin İstanbul...

Peki ya yaşayamadığın bir hayat desem.
Tanımadığın insanlar ve tanımadığın ailen.

Çok tuhaf değil mi... Bir insanın tanımadığı ailesi olur mu... Olur.

Eva Karasu' nun yani benim tanımadığım bir ailem var.

Tanıdığın bir ailen varmı diye sorarsanız; kendimi bildim bileli kaldığım yetimhane bana asla ev içindekiler de aile olmadı...

Hep karanlık odalar, saati gelince yemek zorunda kaldığın tatsız yemekler, hiç çalmayan telefon ve sorulmayan bir kız size neyi çağrıştırıyor...

Bana kocaman bir hiçliği...

Akrep ve yelkovan'ın tam gece on ikiye geldiğini görünce ekranında bu yetimhaneden kaçış sebebim yani Eyfel kulesi'nin resmi olan telefonumu kapattım ve yanıma aldığım sırt çantamın içine koydum.

Pencerenin yanına yaklaştığımda sönmüş olduğunu fark ettiğim bahçe ışıkları içimi bir nebze de olsa rahatlattı.

Paraya kıyıpta yaptırmadıkları pencereyi açtığımda olmayan demirlik ilk kez işe yaradı.

Aşağıya eğildiğimde bekçinin olmadığını görünce ön kapının kulübesinde olduğunu anladım.

Sırt çantamın kulpundan kollarımı geçirdim ve sağ ayağımı pencereden sarkıttım. Sağ ayağımı takip eden sol ayağımda pencereden sarktığında korkunun kırıntıları tekrar avuç içlerime battı.

Sakinim, yapabilirim kanatlarımı açıp bu kafesten kurtulabilirim...

Sonunda ölüm olsa da bir kafes değil çoğu insanın ayak bastığı bir sokak olsun mezarım.

Vücudumu pencereden bıraktığımda yere değen dizlerimin ağrısı göz kapaklarımı kapatmama neden oldu .

Dizlerimdeki ağrının hafiflediğini hissedince göz kapaklarımı usulca araladım ve etrafıma bakınarak ayağa kalktım.

Karanlıkta önümü göremediğim için telefonumun fenerini açacak kadar aptal olmadığıma karar verip ay ışığı eşliğinde arka bahçeye doğru adımladım.

Tutunduğum duvar bana yardımcı olurken şakağımdan boynuma doğru süzülen ter damlası bana hiç yardımcı olmuyordu.

Arka bahçenin kapısının kilitli olduğunu gördüğümde içimden olmayan şansıma iyi bir küfür savurdum.

Zaten ne bekliyordum ki . Kapıyı açık koyup bir de benim kaçmam için kırmızı halı sermeyeceklerdi herhalde.

Geriye başka çaremin kalmadığını anladığımda soyulan diz kapaklarımdan özür dileyip pürüzlü duvarı tırmanmaya başladım.

Sırtımdan aşağıya süzülen ter damlası, daha fazla soyulan dizler , sızlayan eller eşliğinde tırmandığım duvardan sokak lambasının aydınlattığı sokağa attım bedenimi.

Özgürlüğe attığım ilk adım...

🗼🗼🗼

ÖZGÜRLÜĞE SON ADIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin