Selamm! Nasılsınız?
Ben çok iyiyim, umarım hepiniz iyisinizdir.
Bölüme başlamadan önce oy verip, satır aralarına yorum yaparsanız çook mutlu olurum.
---
"Vatan için can veren bütün şehitlerimiz anısına, saygı ve minnetle anıyoruz..."
---
"Bu da ne demek şimdi?" Hepsi gözlerini kaçırdı. "Siz tamamen iyi olup, tekrardan Timinin başına geçebilecek duruma gelene kadar, komutan Alpay Yüzbaşı, demek komutanım." Koray, yanındaki Uras'ı dürttü.
Geçici bir durum, Asos. Geçici bir durum. Yaygara çıkartmamızı gerektiren bir olay yok, relax olalım. Hastanedeyiz. Relax olalım.
Evet, Bayan Çok Bilmiş. Geçici bir durum.
Derin bir soluk verip kollarımı serumun izin verebildiği kadar açtım. Bıkkınlıkla konuştum. "Normalde kıyameti koparırdım ama bu halimle yapacak bir şeyim yok sanırım, izin bitene kadar mecburen sabredeceğiz." Dediğimde herkes rahatlıkla nefesini verdi.
Aniden aklıma takılan bir gerçekle durdum. Bu tim, beni kurtarmak için kurulmuştu. Yani şu an dağılması lazımdı. Neden hâlâ bir ekiptik?
"Yeni bir görev mi var?" Alpay öne çıktı. "Evet, bu timin kurulmasının ilk amacı, sizi teröristlerin elinden geri almaktı. Lakin, şu an başka bir görevimiz var."
Kaşlarımı çattım. "Nedir?"
"Kor'u bulmak." İki kelime, boğazımı kurutmaya yetmişti. "Bu ismi daha önce duydunuz mu, yüzbaşım?" Alpay son derece dikkatli biriydi anlaşılan. Yüzümde oluşan en ufak mimik değişikliğini fark edebilecek kadar dikkatli.
"Araziye çıktığım gün. Etrafımı saran terör adamlarından duymuştum. Kor denilen adamın emriymiş, bu." Koray ayaklandı.
"Hay, yüreğini sikip tarhana çorbasına baharat yerine koyduğumun namussuzu!" Koray, en ufak duygu değişikliğinde küfreden biriydi. Kötü bir huydu ama onu o yapan huyuydu. Küfürleri her zaman değişik olurdu. Alışmıştık artık biz ama Senem ve Alpay şaşkınlıkla aralanan bakışlarını ona çevirince kızararak başını eğdi.
Bakışları bana ve Alpay'a döndü. "Kusuruma bakmayın, komutanım." Başımı sallayarak sorun olmadığını belirttim. Alpay da aynı şekilde karşılık verdiğinde Koray yerine oturdu ama tek dizini sallaması, hâlâ sakinleşmediğinin bir göstergesiydi.
"Koray, sakin ol." Desem de uyarımı pek ciddiye aldığı söylenemezdi. "Aklım almıyor, Asel." Dedi. Bana komutanım demediği anlardan biriydi. Görevdeyken her an komutanım derdi ama görev dışında bazen ismimle hitap ederlerdi.
"Seninle ne derdi olabilir? Neden seni esir almalarını emretti, neden? Aklım almıyor. Delireceğim!" Kürşad Abi ellerini Koray'ın omzuna koyup omzunu sıktı. Bu onu biraz da olsa sakinleştirmeye yetmişti.
"Bir birinize bu kadar çok mu bağlısınız?" Bu soru Alpay Yüzbaşı'dan gelmişti. Omzumu silkip normal bir şeymiş gibi başımı salladım. "Bizim mesleğimiz zaten dostluk ve kardeşlik üzerine kurulu değil mi, yüzbaşım? Öğrencilik zamanlarımızda hocalarımız bize boşuna mı 'Hayatta iki şey çok önemlidir. Vatan ve yanınızdaki adam. Bu ikisi için ölür ve öldürürsünüz.' dediler hep?" Açıklamam yüzbaşının dudaklarında çarpık bir gülümseme bıraktı.
"Biz çıkalım, Asel sende dinlen." Kürşad Abi bütün çocukları alıp odadan çıktı. Odada bir tek Senem kalmıştı. Kaşlarımı çatıp neden burada olduğunu sorgular gibi bir şekilde onu süzdüm.
YOU ARE READING
YÜREK SEVDA
Romance"Yolun, ay yıldızlı bayrağımızla aydınlansın, kızılcığım." Son sözleriydi bunlar. Gözlerim ellerime doğru indi. Kan içindeydiler. Onların kanı... Annem ve babamın kanı... "Anne," kuru bir sesle mırıldandım. Babama döndüm. "Baba." Bu gerçek değildi...