Subin kin dolu bakışlarını abisinin üzerinde gezdirdi. "Tiksiniyorum senden ağabey." Kapının önünde tesadüfen konuşmaları duyan Jeonghan hiçbir şey söyleyemedi kardeşine. Haklıydı, nişanlısıyla gönül ilişkileri olmuştu.
"Nasıl bir büyü yapıyorsun da o yarım halinle bile etkileyebiliyorsun herkesi?"
"Üzgünüm..."
"Kapa çeneni! Hiçbir şey duymak istemiyorum."
Bu konunun annesi ve kız kardeşinden sonra Joshua'nın da kulağına gitmesi kaçınılmazdı. Joshua kız kardeşinin üzüntüsünü görünce her şeyi ondan öğrenmişti. Çok geçmeden olanlar amcasının kulağına kadar gitmişti. Joshua, kardeşine yapılan ihanetten ötürü Mingyu'yu normal bir yemeğe çağırır gibi çağırmıştı. Jeonghan dışında bütün aile o gün akşam yemeğindeydi. Hepsi malum olayın konuşulacağını biliyordu. Jeonghan evin hizmeyçisiymiş gibi o sofrayı bırakın odadan içeri bile girmiyordu. Bir şekilde o sofradan kalkılmadan önce kafasında kırılacak tabakların hesabını yapmaya başlamıştı bile. En azından Mingyu, Jeonghan'ın Yoon ailesinin oğulları olduğunu bilmediği için itibarlarına fazla zarar getirmeyeceğini biliyordu.
Joshua mendiliyle ağzına bulaşan görünmez sosu sildikten sonra "Ee, nişan nasıl gidiyor?" diye sordu Mingyu'ya keskin bakışlarıyla. Mingyu o ceylan gözlerin bile üzerindeki ağırlığını kaldırmakta zorlanıyordu. Birinin onları gördüğünü biliyordu. Ama sakin kalmayı sürdürdü. "Harika gidiyor. Subin'le evlenmek istiyorum."
Jeonghan yemek yenilen odanın kapısında Mingyu'nun laflarını dinlerken dudaklarını ısırdı. Doğruyu söyleyecek hali yoktu ya...
"Subin seni görmüş." dedi Joshua birden bire. Mingyu'nun elleri titrediği için tabağa elindeki çatal sertçe çarparak ses çıkarmıştı. Bu paniklediğinin belirtisiydi. Masadaki herkes sakindi, bu demek oluyordu ki Subin'in ailesinin her şeyden haberi vardı. Bu aileye çamur sürmek istemiyordu ama bir şekilde Jeonghan aklını çelmişti. Kendine hakim olamadığı için bir kez daha kızdı benliğine. Anlaştıkları evlilik aynı zamanda iş üzerine kuruluydu. Ailenin yapacağı yatırımın ellerinden kayıp gitmesine izin veremezdi.
"Gördüğü şey her ne ise bu, o hizmetçi parçasının hatası. Beni o baştan çıkardı."
Joshua'nın babası Jeonghan'ın suçsuz olduğunu savunuyordu ama şimdi söylenenler mantıklı geliyordu. Ayrıca bu evlilik olduğunda Mingyu'nun ailesinin onlara iyi bir gelir getireceğini de aklında bulunduruyordu.
"Anlıyorum, sadece bir hataydı. Bir daha yaşanmamasını sağlayacağım."
Jeonghan gözyaşlarını tutmaya çalışarak yumruklarını sıktı. Sivri köpek dişleri ağzının içindeki etlere batarak kanatıyordu. O sofrada ne tabak kırıldı ne de Mingyu geri çevrildi. Jeonghan, kız kardeşine ihanet etmişti. Şimdi de Mingyu, Jeonghan'a ihanet ediyordu.
Mingyu evden gittikten sonra Jeonghan başına gelecekleri bildiğinden ötürü yalnızca susuyordu.
"Bizi rezil ettin... Seni ahlaksız!" Annesinin havalanan eli yüzüne sertçe çarptığında hatasını kabul ederek başını çevirdi. Bir tokat da amcasından gelmesini bekledi. Annesinin aksine sözleri tokattan daha ağır olmuştu. "Kardeşim oğlunun böyle biri olduğunu görseydi çok büyük hayal kırıklığına uğrardı. Aynı şekilde beni de hayal kırıklığına uğrattın Jeonghan."
Jeonghan'ın dolu gözlerindeki yaşlar süzülmeye başladı. "Özür dilerim..." diyerek hıçkırıyordu. Dizlerinin bağı çözülür gibiydi. Tuttu kendini. Tuttukça dizlerinden aşağısı daha da fazla titriyordu. Ardından amcası daha fazla bir şey söylemeden gitti oradan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beautiful Monster - Jeongcheol
FanficYeg denilen şeytani varlıkların içinden bir grup yeg büyük orman yangınından sonra başlayan kıtlık nedeniyle et yiyebilmek için insanların köylerini basar. Gözleri dönen bazıları insanların etini bile tatmıştır. İnsanlar bu duruma bilenir ve yegleri...