-----------
"Hyung."
Chan, Hyunjin'in fısıltısıyla eşofmanın belini bağlayarak bakışlarını kendisini izleyen gence çevirdi.
"Güzelim?"
"Benim dudaklarım çok kirlendi, onları da temizler misin?"
***
"Bizimkiler gelene kadar biraz dinlen."
Chan, Hyunjin'in sorusunu görmezden gelip elindeki tişörtü giydirdi ona.
"Hyung, öpmeyecek misin beni?"
Güneş yeni yeni doğarken güneşin ilk ışıkları Hyunjin'in bembeyaz tenine vuruyordu. Chan önünde diz çöktüğü Hyunjin'in yüzüne bakarken sorusuba nasıl bir cdvap vereceğini bilemedi önce.
"Şimdi değil, sonra öperim tamam mı? Hadi gel biraz dinlen."
Chan ayağa kalkıp Hyunjin'i de belinden tutarak ayağa kaldırdı.
"Dudaklarımı o öptü diye mi öpmüyorsun? Bana dokunduğu için sen bana dokunmayacak mısın artık?"
Hyunjin, Chan'in yan tarafına geçip öyle konuştuğunda konuşurken Chan'i göğsünden ittiriyordu. Chan, Hyunjin'in dediklerine afallarken Hyunjin fırsattan istifade Chan'i itip yatağa oturmasını sağladı. Kendisi de Chan'in baldırlarına oturdu. Ellerini altındaki gencin omuzlarına koyarken yüzlerini yakınlaştırdı.
"Neden öpmüyorsun, çirkin miyim ben, sevmiyor musun beni, kirli miyim yoksa, o adam dokundu diye dokunmuyorsun bana di mi?"
Hyunjin üst üste sorular sorarken Chan şaşkınlıkla onu izliyordu. Hyunjin'in bu tavırlarına anlam veremiyordu. Hangimiz verebiliyorduk ki?
"Hyunjin, ne oluyor?"
"Tamam, anladım ben. Sen beni sevmiyorsun demek ki. O zaman ben de kendime başka birini bul-"
Chan, Hyunjin'in cümlesini tamamlamasına izin vermeyerek dudaklarını Hyunjin'in dudaklarına bastırdı. İkili bu ani hareketle şoka girerken Chan çok geçmeden geri çekildi.
Hyunjin, Chan'in omzundaki ellerinden birini onun ensesine dolarken diğerini de doğal hâline döndn kıvırcık saçlarının arasıns koyarak ikisini derin bir öpüşmeye çekti.
Chan, Hyunjin'in alt dudağını büyük bir iştahla emip ısırıyorken Hyunjin, Chan'in üst dudağıyla ilgileniyordu. Chan yatağa yasladığı ellerini Hyunjin'in beline koyduğunda bir eli tişörtün içine sızmıştı. Hyunjin belinde hissettiği sıcak elle mırıldanarak kılırdandı.
Tam o sırada kapı hızla açıldığında Minho telaşla içeri girmişti. Kardeşinin iyi olup olmadığını kontrol etmeye gelen Minho, onu bu kadar iyi beklemiyordu.
"LAN! LAN, SİZ NE YAPIYORSUNUZ?"
"Minho'nun bağırışıyla aynı katta olan diğer ev halkı da içeriyr girdiğinde yatakta öpüşen ikili hemen ayrılmıştı.
"Abi." Hyunjin'in kısık çıkan sesiyle Minho içeriye girip onlara doğru yaklaştı.
"Abi ya, abi. Ulan biz diyoruz kardeşimiz kötü, eve gitsin. Onun evde yaptığına bak."
Hyunjin, Chan'in kucağından kalkıp yatağın üzerinden öbür tarafa atladığında Chan ayağa kalkıp Minho'yu kolundan tuttu. Hyunjin bu fırsatı kaçırmayarak hemen odadan kaçtığında Jeongin ve Jisung arkasından koşmuştu.
Hyunjin en uygun olan odaya yani Jeongin'in odasına girdiğinde diğer ikili de arkasından odaya girmiş ve Jeongin, Minho'nun gazabına uğramamak için kapıyı kapatıp kilitledi.
"HEMEN ANLATIYORSUN LEE HYUNJİN!"
Hyunjin kendini yatağa attığı esnada Jisung'un bağırışıyla yüzünü buruşturdu. İçinden geldiği gibi davranmıştı sadece neyi anlatacaktı ki?
Jeongin yanına gelip yatağın ucuna otururken Jisung ayakta durmak yerine şifonyerin önündeki pufa oturdu. "Neyi anlatayım?"
"Dalga mı geçiyorsun sen? Chan hyung ile öpüşüyordunuz ya, onu anlat."
Jeongin, Hyunjin'in salağa yattığını fark edip onu cimciklediğinde Hyunjin hemen doğruldu.
"Of ya! İçimden geldi öptüm işte."
"NE?!"
"SEN Mİ ÖPTÜN?"
Jisung ve Jeongin aynı anda bağırdığında Hyunjin hızla arkasındaki yastığı alıp ikisine de vurdu.
"Bağırmasanıza, abim duyacak."
"Daha fenası oldu, duysa ne olur?"
Jisung alayla gülerken Hyunjin elindeki yastıkls bir daha vurmuştu ona.
"Detaylara gir, detaylara."
Hyunjin utangaç bir şekilde gülümseyip başını aşağı eğdi. "Aigo, şuna bak Jeongin. Öperken hiç utanıyor gibi durmuyordu."
"YAH! ANLATMIYORUM BE." Hyunjin sinirle yerinden kalktığında Jeongin ve Jisung kahkaha attı. Hyunjin onları umursamadan kapıya gittiğinde dışarıda kızgın bir boğa olduğunu hatırlayınca geri dönüp kalktığı yere oturdu.
"Of tamam, susun anlatayım." Jisung ve Jeongin aynı anda sustuğunda Hyunjin nereden başlayacağını düşünüyordu.
"İşte eve geldik sonra ben öpmesi için biraz ısrar ettim ama o yapmadı işte."
Jeongin ağzını açacaktı ki Hyunjin'in ters bakışıyla susup dinlemeye devam etti. "Ben onu yatağa oturttum işte sonra da o pozisyona geldik. Öyle yani, bu kadar."
Hyunjin üstü kapalı bir şekilde anlattıktan sonra Jisung ve Jeongin ikilisi birbirine bakıp aynı anda çığlık atmaya başladılar. Hyunjin bu sefer onları susturamayacağanı fark edince Jeongin'in yatağına yüzüstü uzanıp başını yastığa gömdü.
Jisung ve Jeongin hâlâ sevinç çığlıkları atarken Jeongin aklına gelen şeyle durup Hyunjin'in yanına uzandı. Jisung da Jeongin'in durduğunu fark edince durup kalktığı pufa geri oturdu.
"Hyunjin.."
Hyunjin başını yastıktan kaldırıp Jeongin'e baktı. "Hastande olanlar, yani Felix,"
"Sorun değil Jeongie, sadece o an fazla sinirliydi."
"İstediği kadar sinirli olsun Hyunjin, bu durum sana böyle şeyler demesini gerektirmiyor."
Jisung'un konuşmasıyla Hyunjin başını ona çevirdiğinde Jisung yerinden kalkıp Hyunjin'in yanına oturdu.
"Biz yolda gelirken Felix ile konuştuk Hyun, çok pişman."
"Ben sadece kırgınım, biliyorsunuz Felix buraya ilk geldiğim günden beri bana hep yakın davrandı. Dün öyle deyince biraz kırıldım işte."
Hyunjin'in açıklamasıyla Jeongib gülümseyerek sarıldı Hyunjin'e. Kim olsa Felix ile o konuşmadan sonra asla konuşmazdı. Fakat Hyunjin söyledikleriyle sadece kırgınlığının geçmesini beklediğini dile getiriyordu.
Jisung da sarılan ikiliye sarılmak istediğinde Hyunjin ve Jeongin yana kayarak uzanması için ona da yer açmıştı.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
close my eyes - hyunchan
أدب الهواةHyunjin sessiz ve sakin bir çocuktu, babası ise onun hayatı mahvetmişti. yarım bırakıldı.