⊹7⊹

25 9 36
                                    

"Büyük annenle ilgili bir gelişme yok mu hâlâ?" diye sordu Haruto, Jimin'le yatak odasında yatağa bağdaş kurarak oturmuş bir şekilde.

Jimin önündeki üzümlerden birkaç tanesini ağzına tıkıştırırken başını iki yana salladı. Yanakları kocaman şişmişti ve sincaba benziyordu.

Bir hafta sonuydu ve Bayan Yoo yine işi için şehir dışına gitmişti. İkili ve Minjeong evde baş başa kalmışlardı. Üçü beraber harika vakit geçiriyorlardı. İki kız da aralarındaki tek oğlanı perişan ediyorlardı. Eunsoul'e çalıştığı için Jimin, Soobin'i aralarına almak istemiyordu, eğer o da gelebilseydi mükemmel bir dörtlü olabilirlerdi. En azından Haruto öyle düşünüyordu.

Minjeong kucak dolusu abur cuburla yanlarına geldi. Giydiği bol pembe hırkası yüzünden olduğundan daha minik duruyordu. "Film gecesi!!"

Cipsleri, çikolataları ve şekerleri gördüğü zaman Jimin yutkundu. "Ben bunları hayatta yiyemem. Kilo alırsam modellik yapamam."

Minjeong göz devirip Haruto'nun boş tarafına oturdu. Kıçıyla ona vurup kuzeninin yanına ittirdi. Haruto, düşmemek için Jimin'e tutundu nazikçe. İkisi arasında kısa bir bakışma gerçekleşti. Haruto göz kontağını kesip cebinden USB belleğini çıkardı, bilgisayara yerleştirdi.

Kızlar film seçimini ona bırakmışlardı, bu yüzden
korku/gerilim seçmişti. İki yetişkin kızın da bundan korkacağını düşünmeyerek hayatının en büyük hatasını yapmıştı.

Minjeong her gerilim sahnesinde hıçkırıp kucağındaki yastığa sarılıyor, Jimin ise arada çığlık atıyordu. Haruto ise esneyip duruyordu. Aralarında korkmayan tek kişiydi ve kızların çığlıkları onu sinir etmeye başlamıştı. Korkulacak bir yanı yoktu filmin (The Exorcist) ona göre.

Filmin can alıcı noktasında Jimin, başını Haruto'nun omzuna gömdü. "Ben daha fazla izleyemeyeceğim."
Minjeong filmi durdurdu. "Ben de. Haruto, film seçimine sıçayım ben senin."

Jimin başını çocuğun omzundan kaldırıldığı gibi kafasına vurdu. "Harbi, sen niye korku filmi seçiyorsun özürlü gibi?"

"Haydi ama kızlar," dedi Haruto. "O kadar da ürkütücü değildi..."

Minjeong yastıkla vurdu ona. "Haydi oradan! Dünyanın en korkutucu filmlerinden birini indirmişsin. Şimdi kurtulamazsın elimizden."

İki kız da çocuğa yastıkla saldırdılar. Haruto ikisine karşı tamamen savunmasız bir şekilde sırt üstü düştü. "Jeong, Rina! Yeter-"

Jimin yastığıyla sert bir darbe indirdi. "Yetmez sana!"

Derken Haruto'nun telefonu çaldı. Çocuk bu bahaneyle yastık dayağından kurtulup kimin aradığına baktı. Tanımadığı bir numara...

"Alo?"

"Haruto, benim Yoshinori."

Yoshinori'nin sesini duyunca Haruto yatakta adam akıllı oturdu, içini bir sevinç dalgası sardı. "Yoshi-san, nasılsın?"

"Ben iyiyim. Sadece şey için aramıştım... Biraz boş zamanın var mı?"

"Evet, elbette var. Ne için sormuştun?"

"Biraz konuşmaya ihtiyacım var... Meselenin ne olduğunu bir sen biliyorsun."

Bay Shin'e içinden küfürler saydırdı.
"Neredesin? Konum at, geliyorum."

"Çok özür dilerim, rahatsız ettim bu saatte."

"Hiç sorun değil, istediğin her zaman arayabilirsin beni Yoshi-san, unutma."

Necklace ¦ Harina ¦ TREASURE x AespaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin