⊹5⊹

13 9 28
                                    

Sabah saatleriydi, güneş çoktan doğmuş her yeri aydınlatıyordu. Haruto, sırt ağrısıyla uzandığı koltuktan kalktı. Uykulu gözlerle etrafına baktı ve birden nerede olduğunu hatırladı. Yoo malikanesindeydi.

Dün gece Jimin onu öptükten sonra üstüne kusmuştu. Sonra da sızmıştı. Haruto da bu şekilde dışarı çıkamayacağı için öylecr kalmıştı. Soobin yardımına koşmuştu hemen, kendi kıyafetlerini vermişti çocuğa. Jimin gecenin bir vakti olur da kalkıp bir şeyler yaparsa diye de salonda nöbet tutmuştu. Nöbet esnasında uyuyakalmıştı anlaşılan fakat ne zamana koltuğa geçtiğini hatırlamıyordu.

"Tanrım, ben gene şişe dolusu mu içtim?!"

Jimin odasından çıkmış gümbür gümbür merdivenleri inerek geliyordu. Haruto hemen duruşunu düzeltti, üzerinde iş kıyafeti yerine Soobin'in pijamalarını giydiğini unutmuştu bir anlığına. Jimin onu gördüğü zaman dehşete düştü, son basamağı inmeden durdu.

"Senin burada ne işin var? Geceyi burada mı geçirdin?"

"Dün siz boyuna sarhoş olunca kalmak zorunda kaldım, efendim."
Haruto üzerimdeki pijamaların ağırlığını hissetmeye başlamıştı. Utanarak ensesine götürdü elini. Jimin biraz yumuşamıştı. "Ha, ondan desene... O zaman... Seninle uygun bir yerde konuşalım lütfen."

"Nasıl isterseniz."

Koruma, kadının peşine düştü. Küçük bir çalışma odasına girdiler. Jimin derin bir nefes alıp verdi. "Düm olanlar hakkında... Bir kısmını hatırlıyorum. Kolyeyle ilgili bir şeyler dedin. Bana detaylı bir şekilde söz eder misin bundan?"

Haruto kollarını kavuşturup sırtını duvara dayadı. "O boynunuzda taşıdığınız kolye, bir tarihi eser. Milyarlar ödeseniz dahi elde edemeyeceğiniz bir değeri var. Çalınmış bir şekilde, Bond koleksiyonuna ait bir parça o. Uzun zamandır aranıyor. Müze müdürü kuzenim Park Jihoon kolye için özel dedektif tuttu ve sizin evinizde olduğu ortaya çıktı. Jihoon hyung benden kolyeyi almamı ve sizi olası tüm saldırılara karşı korumamı istedi. Bu yüzden evinizde korumanız olarak işe başladım."

"Yani... Kolyeyle beraber beni korumak için mi geldin?"

"Evet."

"Ama neden?"

"Kolye uğuruna bir insanın canını hiçe sayacak biri değil kuzenim."

"Pekala, ben kolyeyi sana verdiğim zaman burada işin kalmayacak o zaman..."

Haruto onaylar şekilde salladı başını. Jimin iç çekti. Ellerini yavaş yavaş kaldırdı, boynuna götürdü. Kolyeyi çıkarıp karşısındaki adama teslim etti. Haruto şaşkınlıkla izledi onu.

"Veriyor musunuz yani?"

"Benim olmayan ve başıma bela açan bir takıyı ait olması gereken kişilere vermem daha doğru olur."

"Efendim-"

"Haruto, bana efendim dersen bir daha çakarım ağzına. Jimin de. Ya da Karina."

"Pekala... Bu söylediklerime çabucak inandın. Sana kanıt sunmam gerekmez mi?"

Jimin başını eğdi hafifçe. "Kanıta gerek yok, sen o güveni veriyorsun zaten."

"Şey... Teşekkür ederim." Haruto kolyeyi dikkatlice eline aldı. "Onu taşıyabileceğim herhangi bir kutu ya da poşet alabilir miyim?"

"Evet, tabii... Ama önce bir şey sormam lazım. Kolyeyi aldığına göre, artık bu evde bir işin yok mu?"

Haruto hafifçe gülümsedi. "Evet, yok. Artık koruman değilim. En azından istifamı verene kadar."

Necklace ¦ Harina ¦ TREASURE x AespaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin