⊹12⊹

11 6 13
                                    

Evet, Jennie ve Yoshinori'nin anlattıkları her şeyden sonra Haruto, Jimin'in başından beridir haklı olduğunu anlamıştı. Biraz duyguları incinmişti, biraz da onlar için üzülmüştü. Blury Face'e karşı yer almak istedikleri için de bunu şimdilik bir kenara bırakıp Jihoon'la konuşarak halletmeyi seçmişlerdi.

Jimin, Jennie'yi sevmişti. Hâlâ Yoshinori'ye karşı içinde kötü hisler olsa da kız arkadaşı kesinlikle içindeki tüm iyiliği, ışığı ortaya koyduğu için kendini ona daha yakın hissediyordu. Kızlar konuşmak için bahçeye çıktıklarında Haruto ve Yoshinori odada baş başa kalmışlardı.

Şimdi odada garip bir sessizlik vardı. İki taraf da oldukça suskundu. Haruto, duyguları fazlasıyla incindiği ve iyi niyeti tamamen suistimal edildiği için konuşmak istemiyordu. Oturduğu ofis sandalyesinde rahatsızca kıpırdandı. Kızların iyi anlaşmasına sevinmişti. Şu an zaten Jennie sayesinde buradaydılar. O olmasaydı kim bilir daha neler olacaktı...

"Haruto..." dedi Yoshinori alçak bir sesle. Bütün cesaretini toplamış, nihayet göz teması kurmayı başarmıştı. "Özür dilerim, yeniden..."

"Ziyanı yok." dedi Haruto. Sesi ne kadar soğuk çıksa da buna engel olamıyordu. Her ne kadar Yoshinori, Seonghwa'nın emirlerine göre hareket etmiş olsa da bu onu üzmüştü yine.

"Bak..." Yoshinori göz temasını kesti, elindeki sargılarla oynamaya başladı. Yarası sızlıyordu. "Başka seçeneğim yoktu. Seonghwa çok kötü biri, ben de gençken bulaştım bir şekilde bu işe... Jennie olmasaydı çoktan adama siktiri basıp gitmiştim ama Jennie'ye zarar gelir korkusuyla hiçbir şey yapamadım. Seonghwa'ya boyun eğmek zorunda kaldım. Jennie defalarca kez gitmek istedi buradan. Dün ve bugün olanlar da bardağı taşıran son damlalar oldu onun için. Abisiyle ters düşmesini istemedim fakat bu sefer hiçbir şey onu durduramazdı, onu anlamıştım. Karşı koymadım, geldik... Çocukluk travmandan faydalanmak istemezdim. Şerefsizlik oluyor bu..."

"Yoshi, bana biraz zaman ver sadece... Benim açımdan ne kadar kırıcı olduğunu anlayamazsın. Düşünüp toparlanmam, hislerime bir çeki düzen vermem lazım. Şu an seninle iletişimde bulunmak beni çok kırıyor."

"Anlıyorum... Ben kızların yanına gideyim o zaman. Her şey için teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Yoshinori odadan çıktığında Haruto sıkıntıyla iç çekti. Seonghwa bunca zamandır aralarına hem Aeri'yi hem de Yoshi'yi sokarak onlardan bilgi edinmeye, kolyeyi alabilmek için bir yol çizmeye çalışmıştı. Başarısız olmuştu elbette.

Telefonunu çıkarıp kuzenini aradı. "Alo, Jihoon hyung... Sana anlatmam gereken şeyler var."

♟️♟️♟️

"Tanrı aşkına, bütün bunları burnumuzun dibinde olup biterken biz ne yapıyorduk?"

Jihoon ilk uçakla Seul'e dönmüştü. Jimin ile Haruto da onu karşılamak için hava limanına gelmişlerdi. Jihoon yol boyunca söylenip durdu.

"Gerçekten... Şüphelenmem gerekiyordu aslında, biliyor musunuz? Aeri de Yoshi de en alakasız insanlardı bu hikayede... Seonghwa pisliğini de ifşalamak için mükemmel bilgiler geçti elime. Büyükanne Yoo çok değerli şeyler söyledi bana."

"Büyükannem nasıl?" diye sordu Jimin endişeyle.

"İyi, merak etme yenge." diye cevap verdi Jihoon. "Seni özlediğini iletmemi istedi benden. Kolyeyle ilgi uzun bir muhabbete giriştik, sapasağlam maşallah."

"Tanrım, şükürler olsun..."

"Kolyenin hikayesini dinlemek için sabırsızlanıyorum açıkçası." dedi Haruto arabanın kapılarını açarken.

Necklace ¦ Harina ¦ TREASURE x AespaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin