"GECE"

182 23 67
                                    

Her ne kadar birinci ağız yazmayı sevmesem de... Kurguya birinci ağzın yakışacağını düşündüm.

Bölüm 7k kelime içermektedir. Eğer herhangi bir aksaklık olmazsa bölümleri yazdıkça atarım. Zaten en fazla 20 bölüm olur.

İyi okumalar dilerim ✨
~

(Ücra: Her Hükümet'in başkentinde bulunan özel hastaneye verilen ad. Buradaki insanların hepsi de farklıdır ve bu yüzden toplumdan ayrıştırılır.

Delik: Kaldıkları odaya verilen ad.

Hücre: Hükümetlerin en ürkütücü ceza odasına verilen ad.)
~

~Kitabın büyük çoğunluğu psikolojik sorunlardan oluşmaktadır. Eğer hassassanız lütfen okumayın.
~

Bu gece kaçacaktım.

Birkaç düğmesi bilerek açık bırakılmış beyaz önlüklü ve siyah yakalı Hükümet hemşiresi, şırınganın içindeki grimsi sıvıyı ajutaja kadar yükseltip koluma enjekte ederken düşündüğüm tek şey buydu.

Kaçmak.

"Bugün neler söyleyeceğini biliyorsun, değil mi?"

Hen, enjekte sonrasında bana kısa bir bakış attı. Göz altlarındaki çukurlara bakılırsa bütün gece neredeyse hiç uyumadığı belliydi.

Küçük pamuk parçasını koluma bastırdım. Hen, her ne kadar yüzünü yüzümden çekse de benden bir cevap beklediğini biliyordum.

"Evet," dedim sakince. Hormonları her an tavan olan hemşire eğdiği başını kaldırdı ve gözlerini tabağını bitirdiğim pirinç lapasına götürdü. Lapa tatsız tuzsuz, sırf yaşama tutunalım da aman ölmeyelim diye verilen sözde yemek gibi bir şeydi. Yine de arada sırada sıcak suyun içinde kusmuk kıvamına bürünmüş yulaftan da veriyorlardı. Yani Ücra'nın bu konudaki seçenekli hakkını yiyemezdim.

Cevaptan önce başıma binbir dert açan gri renkteki gözlerim, siyah yakadaki küçük kameraya kaydı:

İzleniyordum.

İzleniyorduk.

Bakışlarımı değiştirdim. Eğer uzun bir süre bakarsam benden şüphenebilirlerdi.

Hen'in hâlâ cevabını beklediği kelimeler doğduğum andan itibaren zihnime mıh gibi çakılmıştı. O altı cümle insanlığın her şeyiydi. İnsanlık denen bir kavram artık var olmasa bile...

"Yaşasın Hükümet. Kahrolsun cumhuriyet. Yaşasın Dogmatik. Kahrolsun pragmatik. Yaşasın Kölelik. Kahrolsun özgürlük."

Hen'in yüzündeki belli belirsiz gülümseme genişledi. "Aferin," dedi daha sonra. "Ücra'daki en akıllı kişi sensin."

Bu, en cahil bendim, demek oluyordu.

İçimdeki gururun ve anı kurtarmaya çalışan yüzsüzlüğümün beni eleştirdiğini hissettim. Buradan kurtulmak için rol yapmam aslında diğer insanlardan farkım olmadığını ve gittikçe onlara benzediğimin göstergesiydi.

Fakat yüzsüzlüğü bir kenara bırakırsak eğer faydaları da vardı. İtaatkâr ve uysal bir köpek olmam Delik'ten bahçeye çıkmamı sağlıyordu. En büyük artısı da buydu ya zaten, dışarı çıkmak ve bunu fırsat bilip aylar boyunca plan yapmak.

O plan bu gece gerçekleşecekti.

Hen küçük odaya göz attı. Odada bulunan üç beş eşyanın ve elektrik tellerle çevrili açık pencerenin bana sağlayacağı hiçbir şey yoktu. Çünkü buraya kapatılmış delinin tekiydim. Benim hayatımın benim için hiçbir önemi yoktu.

PULSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin