"ZEHİR"

52 12 29
                                    

Üç bölümdür unutuyorum ama artık ekleyeyim: Bu kitaptaki isimlerin neredeyse hepsi, hiçbir şekilde başka ulusların güçlerini kastetmemektedir. Ben sadece kafama göre takılıyorum. Her kültüre ait isimler buluyorum. Zaten isim bulmakta kıtlık çeken birisiyim jskdkskdkkd. O yüzden kurgu haricinde başka bir anlamları bulunmamaktadır. (Rütbe, ırkçılık, üstünlük, vb.)

Ayrıca Hükümetlerde (dünyada üç hükümet var) millet, ulus kavramları ortadan kalktığı için herhangi bir topluma ait isimler karmaşıktır. Yani isimlerin telaffuzları, kulağa hitap şekilleri farklıysa bunun sebebi Dünya Savaşı'ndan sonra farklı milletteki insanların toplaşmasındandır. Zaten bu milletler de ortak yeni bir dil kullanır. Her neyse, bunları detaylı bir şekilde yazacağım. İlk birkaç bölüm giriş bölümü olduğu için sadece başrol karakter üzerinden ilerliyoruz. Daha sonraki bölümlerde kişi sayısı arttığı gibi evrene bağlı kurallar da artaracaktır.

Son diyeceğim şey ise daha Hücre'nin tam anlamıyla ne demek olduğunu bilerek açıklamamamdır. Vakti ve zamanı geldiğinde zaten söyleyeceğim.

Onun dışında da,

İyi okumalar dilerim ✨
~

"Lütfen!"

"Lütfen, lütfen, lütfen..."

"Sakin ol."

Linda'nın yatıştırıcı sesini duyuyordum ama bilincimi elimde tutup ona doğru bir tepki veremiyordum. Çünkü şu an yaptığım tek şey can havliyle kanadı kırık kuş gibi çırpınmaktı.

"N'olur beni oraya götürmesin," dedim. Sesim ağlamaklı, boğuk ve  yalvarırcasına çıkmıştı.  Parmaklarımla sıkıca tuttuğum Linda'nın kolları ise bununla beraber kasılmış ve huzursuzlaşmıştı.

"Lütfen," dedim son çare kırıntısıyla. "Orada yapamam ben..."

Biliyordum, yapamayacaktım.

Odanın matem havasına doğru süzülen hıçkırıklarım karşısında iyice ufalmış, küçülmüş, en sonunda da paramparça olup kendimi yitirmiştim. Bu geceki atak öyle yoğun ve ağır geçmişti ki... İçimden sürekli, Tanrı varsa ve beni duyuyorsa eğer lütfen bana yardım etsin, demiştim.

Yaşlara boğulmuş yüzümle Linda'nın bana acıyan ifadesine - ondan onay beklercesine, belki izin verir de gitmeme yardım edercesine - baktım.

Ne var ki onay vermedi.

Susmayı tercih etti.

"Sen de aynısın," dedim hayal kırıklığıyla.

"Ben sadece bana verilen görevi yerine getirmeye çalışıyorum," dedi Linda. Çatallı sesini gizlemek amacıyla ördüğü buzdağına sığınmış, donukça karşılık vermişti. Fakat onun da bu konu karşısında isteksiz olduğu belliydi.

"Konuş," dedim inatla. "Belki seni dinler."

"Denemedim mi sanıyorsun?" dedi ellerimden tutup. Parmaklarım gevşeyerek Linda'nın kollarından düştüğünde omuzlarım da aynı tepkiyi göstermişti.

"Birkaç saat daha uyu," dedi. Sonra da beni yavaşça geri yatağa yatırmaya çalıştı. Sırtımın ağrısı birden soğuk yumuşaklık hissedince irkilmeden edemedim.

"Gözlerini kapat Marisa... Uyu lütfen."

İyi geceler Marisa, sen uyuyana dek buradan gitmeyeceğim.

PULSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin