Ruhsuz Adam

75 4 0
                                    

-Anlamıyor musun Selim ? Feraye'yi kullanıp Sinan'dan para almak iyi bir fikir değil. Hem seni istemediğini söyledi.
- Özcan yaptığım plan işe yaramadı. Dün Necati abinin adamları sıkıştırdı. Bir haftaya kadar borcunu ödemezsen canını alırım dedi. Feraye olmadan o parayı bulamam.
-Ne halt yersen ye Selim ama ben bu işte yokum. Esra ile senin planların yüzünden bu hale geldik. Onu sevdiğimi bile söyleyemedim. Her şeyi eline yüzüne bulaştırdın. Esra'ya gerçekleri anlatacağım.
-Sen sevdinde ben sevmedim mi Özcan. Ama başka çarem yok. Feraye'ye gidip ben sana para için seviyorum dedim ama sonra sana deli gibi aşık oldum desem bana inanır mı?
Hadi inandı diyelim ben bu borcu nasıl ödeyeceğim. Tek yol var öleceğimi bile bile o dövüşe katılmam. Ama sende biliyorsun o adam öldürmeden bırakmaz.
-Ben gidiyorum Selim sen de iyi düşün.
-Bir kere de yanımda ol Özcan dedim.
-Ben bu zamana kadar hep senin yanındaydım. Ama artık yeter dedi.
Kapıyı çarpıp çıktı. Ne yapacağım ben şimdi diye düşünmeye başladım. Sinan'ı aradım.
-Ne var ? Diye telefonu açtı.
-Mesaj attıği yere gel konuşmamiz lazım
Tamam dedi.
Üstümü değiştirip sahile doğru yürümeye başladım. Sinan hemen yanıma geldi.
-Ne istiyorsun ? dedi.
-Sinan bak borçlarımı ödeyemedim sen haklıydın. Planlarım da tutmadı. Zor durumdayım dedim.
-Feraye 'yi oyunlarına alet edemeyeceğini söyledim. Dövüşlere katıl sanki yapmadığın şe dedi. Alay ederek.
-Yapamam bu sefer çok tehlikeli.
-Beni ilgilendirmez Selim. Sana yardım etmeyeceğim. Yakında Feraye'yide alıp buradan gideceğim dedi. Ve çekip gitti.
Söyledikleriyle sinirlerim iyice bozuldu. O dövüşe katılacağım ve onu götürmene izin vermeyeceğim ! Sinan.

****
-Feraye kalksana kızım iki saat sonra uçaktan inecek adam ya!
Ne oluyor Esra kim uçaktan iniyor. Gözümü açınca nerede olduğumu anlayıp ışık hızıyla yataktan kalktım.
Tamam Esra kalktım işte kaçta gelecekmiş ki?
-İki saate burada olurmuş.
Ben duşa giriyorum.
-Tamam bende gidip kahvaltıyı hazırlayayım.
Duştan çıkınca üstüme siyah bir elbise giydim. Saçlarımı da dağınık topuz yapıp kahvaltıya indim.
Esra ve Süreyya hanım masada kahvaltı ediyorlardı.
-Günaydın dedim gülümseyerek.
Süreyya hanım hemen beni görüp gülümsedim
-Günaydın.
Kahvaltıda fazla konuşmamıştık. Arada Süreyya hanım bir şeyler tembih edip bana yapmam gerekenleri söylüyordu.
Masa toplandıktan sonra Esra ile bahçede oturmaya başladık. Zilin sesiyle ben heyecandan titremeye başladım. Esra bu halime gülüp
- Sakin ol Feraye dedi. Kapıya doğru yürümeye başladık. Süreyya hanım kapıyı aralayıp hemen Mahir bey'in boynuna sarıldı. Bende incelemeye başladım.
Babaannemin tabiriyle kara kaşlı kara gözlü, uzun boylu, yapılı biriydi. Yüzünde sempatiklikten eser olmayan yüz kasları hareket etmeyen bir tipti. Saçları dağınık özensizdi. Kot pantolon ve üstüne tişört ceket giyinmişti. Süreyya hanım ne kadar sarılsada Mahir karşılık verip sarılmamıştı. Bizi tanıtacakken umursamayıp odasına doğru yürümeye başladı.
Ne yani ben bu ruhsuz adama mı yardımcı olacaktım ? Acaba hemen istifa mı etsem hiç tanışmamak belki daha iyidir.
Esra'nın cırtlak sesiyle kendime geldim.
-Feraye mutfaktaki sabah hazırladığım çorbayı ısıtıp tepsiye koy Mahir bey aç olabilirmiş.
Mahir bey beni odasından kovmasında ben mantı yapar götürürüm. Mutfağa gidip hazırlamaya başladım. Tepsiye su, ekmek ve çorbayı da koyup yukarı çıkmaya başladım. Bir taraftan da kovulmamak için dua etmeye başladım. Odanın kapısını çaldım. Ses yok. Bir daha çaldım. Kapı birden açıldı. Karşımda eşofman takımlı bir Mahir bey beklemediğim için şaşırdım. O ise bana bakmayıp başka tarafa bakıyordu.
-Ben şey açsınızdır diye konuşamayıp kekelemeye başladım.
Umursamaz bir şekilde
-Değilim dedi. Kapıyı yüzüme kapatıp arkasında gözleri dolmuş ve hayal kırıklığına uğramış bir Feraye bırakmışti.
Mutfağa tepsiyi bırakıp bahçeye çıktım. En azından kovulmadım diye kendimi avutmaya başladım. Ya da kovulmuştum tam olarak emin değilim. Esra mutfakta yemek yapmaya başlamıştı. Süreyya hanımda bir arkadaşına gitmişti. Bende kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Yarım saat olmuştu. Yukarı odama çıkarken onun odasınin kapısında durmaya başladım. Bunu neden yaptığımı bende bilmiyorum. Kapıyı çaldım. Ses yok. Bir daha çaldım. Yine ses yok. Kapı yine birden açıldı.
-Ben belki bir şey istiyorsunuz diye cümle kurmaya başlarken heyecandan kekelediğimi farkedememiştim.
-İstemiyorum dedi. Ve yine kapıyı yüzüme kapattı. İkinci darbemide yiyip odama gittim. Telefon çalmaya başlayınca hüzünlü halimden kurtulup telefonu açtim.
-Feraye nasılsın kızım?
İyim anne siz nasılsınız? dedim. Sesim sessiz ve yorgun çıkmışti.
-Bizde iyiyiz senin sesin niye öyle geliyor hasta mısın yoksa?
-Yok anne iyiyim herkesi öpüyorum .
-Tamam kızim bizde seni öpüyoruz kendine iyi bak dedi.
Yatağıma uzanıp düşünmeye başladim. Moralim resmen çökmüştü.
Esra kapıyı çalıp iceriye girdi.
-Feraye bu ne hal kendine gel dedi.
Git başimden Esra dedim.
-Tamam diyince şaşırdım bu kadar kolay pes etmesini beklemiyordum.Yatağıma birden zıplayınca yanılmadığı anladım. Kolu altında ezilirken gıdiklamaya başladi. İkimiz de kahkahalarla gülmeye başladık. Başımı ayaklarına koyup
-Ah Ferayem zor olduğunu biliyorum ama sabretmek zorundayız bir şeylerden taviz vermezsek nasıl hedefimize ulaşırız.
Böyle konuşunca hakli olduğunu anladım. Sonuçta o da aşcilık yapıyordu. Dayan Feraye dedim içimden.
Aşağiya inince Süreyya hanım kahvesini içiyordu.
-Feraye Mahir'e yemek götürdün mü? Sanki yiyecek de!
Götürüyorum dedim.
Gülümsedi. Bende ona gülümsedim.

Yine tepsim elimde yollara düştüm. Kapıyı çaldım ses yok. Yine çaldım kapı aniden açılınca artık alıştıgım için şaşırmadım. Yine yüzüme bakmıyordu.
-Ben yemek getirdim dedim. Bende ona bakmıyordum.
-Yemeyeceğim dedi. İçimden Zıkkım ye! Demek gelsede tabiki diyemedim. Tek kelimeden oluşan cevabımı aldığıma göre kapının suratıma kapanma vakti gelmişti. Ve kapandı. Tepsim elimde yine aşağı inerken Esra üzgün bir şekilde bana bakti. O yemeyince bende yemedim odama gidip uyudum. Daha doğrusu uyumaya çalıştım.
Sabah olunca yine günüm aynı geçmişti. Tek fark artık alışmıştim. Bir haftadır burdaydım. Ve Mahir bey ile hiçbir şeklide iletişim kuramamıştım. Gündüzleri arada bir yere gidip gelirdi. Belkide yemeğe gidiyordur. Süreyya hanimın emriyle bugün markete gidecektik. Hazırlanıp aşağiya indim. Esra ile markette eğlenmiş sıkıntımı biraz olsun üstümden atmıştım. Eve gidince elimde tepsiyle yine kapısını vurdum. Ses yok her zaman ki gibi ikinci çalısımda açtı.
-Yemek getirdim dedim. Bugün çok sinirliydim. İki haftaya yakındır buradaydım.
-Yemeyeceğim dedi. Bende kapı kapanmadan içimdeki tüm cesareti kullanarak
-Ama yemelisiniz ! Dedim sert bir sesle. İlk defa yüzüme bakti. Ama kaşları çatılmış sert bir ifadeyle.
-Sana yemeyeceğim dedim.
İyice sinirlenmiştim. Gözlerimi ondan ayırmadan tepsiyi kapısın önüne bırakıp aşağıya indim. O kadar sinirlidim ki bahçeye çıkıp salıncağa kendimi bıraktım. Kulaklığımı takıp gözlerimi kapattım. Sakinleşmek için yaptığım bu hareket Mahir'in bana bakışı aklıma geldiginde son buldu. Bana baktı. İlk defa göz göze geldik. Gözümü açtığımda salıncakta uyuyakaldığımı anladım. Odama çıkarken odasının önüne koydugum tepsiye baktım. Yine yememişti. İnatçı, ruhsuz adam ne olacak. Yatağıma yatıp telefonumla uğraşmaya başladım. Sinan mesaj atmışti. Cevap yazıp uyudum. Sabah Mahir bey yine yoktu. Kahvaltımi yaptım. Süreyya hanımdan izin alıp dolaşmaya başladık. Akşam olunca eve gittik. Süreyya hanım Mahir'in iki günlüğüne bir yere gittiğini söyledi. Bende umursamadim zaten yüzüme baktığı yoktu. Ama nereye gittiğini içten içe merak etmiştim. Kitap okuyup uyudum. Sabah işleri yapmaya başladik. Mahir beyin üstünü ütüledim. Evleri süpürüp sildik. Yemek de hazır olunca dinlenmek için Esra ile salıncakta oturduk. Mahir bey zile basınca kapıyı ben açtım. Yine yüzüme bakmadan odasına çıktı. Bende yemek yiyip odama çıktım. Tepsimi alıp umutsuz bir şekilde kapıyı çaldım. Açan yok bir kaç kere çaldım açmayınca mutfağa bırakıp odama gittim. Önce Faruk ile sonra annemlerle konuşup kapattım. Camdan dışarıyı izlemeye başladım. Sen inatçıysan bende inatçıyım o yemeği yiyeceksin ruhsuz adam.

***
Esra

İşe başladığımızdan beri hiç vaktim yoktu. Feraye olmazsa bu evi tek başıma halledemezdim. Mahir bey Feraye'yi umursamayıp istemiyordu. Beni de istemiyordu ama benim onunla pek işim yoktu. Çaresiz kalması beni çok üzüyordu. Umarım her şey yoluna girerdi. Süreyya hanım bize çok iyi davranıyor bir aya yakındır burada olamamıza rağmen çok iyi anlaşıyorduk. Odama çıkınca annemlerle telefonda konuşup kapattım. Yatağıma uzanınca yine aklıma Özcan geldi. Gozlerimden yaşlar akmaya başladı. Kendime ne kadar itiraf edemesemde onu hala seviyordum. Feraye'nin odasına girip ona sarıldım.
-Onu çok seviyorum Feraye dedim.
O da boynuma sarılıp saçımı okşadı.
Biliyorum canım dedi. Bütün gece sohbet ettik. Geç yattığım için sabah çok zor uyansamda kalkıp duşa girdim. Aşağiya inip kahvaltıyı hazırladım. Sonra da Feraye 'yi uyandırmak için odasına gittim. Bu kız bir kere de benden önce uyansa keşke diye düşünmeye başladım.

"Bölüm Sonu "

AŞK YAKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin