2. Bölüm

20 2 1
                                    

Hayat bir uçurumdan ibaretti aslında.Çok derindi ama içine aldığı herkesi bitirirdi.O uçuruma bir adım atınca,uçurum sana daha çok yaklaşırdı.Ve yavaş yavaş dibe batmaya başlardın.Çırpınmak için geç olurdu.Ve sen sadece duygularını kaybederdin.Hergün kaybederdin,o enkazın altında hergün can verirdin.Ben her gün düştüm o uçuruma.Sağ çıktım ama ruhum hep ölüydü.Ben böyleydim çünkü.Bata çıka bir şekilde yaşamıştım bu sefil hayatı.En zoru yalnız olmak değildi aslında hayatta.En zoru yalnızlığa alışmaktı,zordu çünkü hayat gerçekleri bir tokat gibi yüzüme çarparken beni toparlayan ne annem,ne de babam olmuştu.Olmazdı çünkü Mucize bu hayatı kolay kazanmamıştı,kolay da kaybetmezdi.

Bedenim yorgundu.Bilmiyorum nasıl yaşıyordum.Nefes almak hala zor gelirken,normal bir insan gibi davranmak acı veriyordu.Bedenim ve ruhum buna alışıktı ama alışkın olmak istemiyordu.İçimdeki küçük çocuk ağlıyordu,ve ben onu susturamıyordum.Gülüyordum,ama konuşmuyordum.Geceleri hep aynı rüyalar,hep aynı yüzler,hep aynı karanlık.Ev temiz olmasına rağmen burnum hala kan soluyordu.Çünkü küçük çocuk kan kokusuyla ölmüştü.

Mucize'yi,Eylül öldürmüştü!

Arabamı büyük evin önüne park edip inmiştim.

Şuan iki katlı,mütevazi bir evin,büyük kapısının önünde duruyordum.Bulunduğu alan bolca villa bulunduran sessiz bir yerdi.Bu iki katlı ev ise onların yanında sönük kalmış,sade ve bahçeli bir evdi.Dikkat çekmeyecek,tek başına yaşayan bir kadın için normaldi.Dışı beyazla boyanmıştı ve siyah camlar evin içini göstermiyordu.Bir an önce eve girmek ve yeni hayatıma başlamak istiyordum.

Biraz daha çevreye bakındım,çok fazla komşum var gibi görünüyordu.Ayrıca villadakilerin ortak kullandığı ortak çardaklar vardı ve bence bende oraları kullanabilirdim.Pahalı bir yerdi,bense bu pahalı yerdeki en ucuz şeydim.Fazlasınada gerek yoktu.Başımı sokacak bir evim yemek pişirecek bir mutfağım varsa gerisi pekte mühim değildi.

Oyalanmak istemedim,evin bahçesinden içeri bavulumla girdim.

Bahçe çok büyüktü,duvar kenarlarında meyve ağaçları vardı.Biçilmemiş çimler ve köşede duran yıkık dökük kömürlük fazla göz yoruyordu.İyi bir tadilat yaptırıp bu bahçeyi daha sevilesi bir hale getirmek için can atıyordum.

Sonbahar ayında olduğumuz için kurumuş yapraklar yere dökülüyordu.Bastığım her yerden çıtırdılar çıkıyordu.Süslenmesi ve düzemlenmesi gereken bir bahçeydi.Ayrıca iyi bir ışıklandırmada yoktu.

Bahçeyi yavaş adımlarda dolanırken,kömürlük dikkatimi çekti ve girip bakmak istedim.Çünkü yıkılacaktı ve içinde almam gereken birşey varmı diye kontrol etmek istedim.Kömürlüğe doğru ilerledim.
Biraz daha yaklaşıp kırık camdan içeri baktığımda,hiç beklemeyeceğim bir manzara beni karşıladı.Bir kedi ve dört yavrusunu göreceğimi beklememiştim.Kapıyı açtım ve içeri girdim.

Buraya bakmak iyiki aklıma gelmişti.Fakat bir aksilik vardı,anne kedi yerde hareketsiz yatarken,başındaki dört yavru,aç olduğu için annelerinin başında küçük küçük bağırıyordu.
Biraz daha yaklaştım,tahminimce yavrular doğalı daha bir hafta olmamıştı.Ayakta zor duruyolardı ve çok küçüklerdi.

Anneleri ölmüştü yavruların,ve biz sonbahardaydık.Burda üşümüş olmalıydılar ve yemekde yememiş gibiydiler.Kömürlüğün etrafına baktığımda bir kaç kasa gördüm.Ayağa kalkıp kasalardan bir tanesini aldım.Köşelerde bulduğum birkaç kumaş parçasıylada yavruların rahatsız olmaması için rahat bir hal aldırdım.Daha sonra yavru kedilere ilerleyerek tek tek kasanın içine koydum.

Daha sonra bavulum ve kedilerle eve ilerledim.Cebimdeki anahtarı çıkarıp,kapının kilidini açıp içeri girdim.Bavulumu bir köşeye bırakıp, evi seyretmeye başladım. Seyretmekle kalmayıp evi gezmeye başladım.Elimdeki kedi yavrularını hemen ilerimdeki koltuğa bırakarak mutfağa yöneldim.

Yeminim VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin