Salı, Semih'ten.
Akşamüstü serinleyen havayla denize gidiyorum. Kalabalağın azalmış olmasını fırsat bilerek denizde yüzüyorum ve güneş ışıklarını denize iyice yönelttiğinde çıkıyorum. Şezlonguma oturuyorum ve sırtımı yaslayıp bacaklarımı kendime çekiyorum. Dizlerime başımı yaslıyorum ve düşüncelerimle başbaşa kalıyorum. Düşünürken aklıma geliyor, sahi ben bugün Alper'e niye rastlamıyorum?
Sırtımdaki garip hisle doğruluyorum. Sağıma bakıyorum ve küçük 3 tane çocuk görüyorum. Bir tanesi baloncukları üflerken, diğer ikisi onları kovalıyor. Bu görüntüye gülümsüyorum ve farkında olmadan onları izliyorum. Baloncuklar gözümün önünde patlıyor ama gözlerimi çocuklardan çekmiyorum. Huzurlarına ve mutluluklarına imreniyorum. Aralarındaki tek kız olan kızıl saçlı kız bana sesleniyor.
"Ağabey, yakalasana!" diye neşeyle şakıyan kız çocuğuna bakıyorum. Neden bilmiyorum ama bana beklentiyle bakan 3 çocuğa gülümsüyorum, beyaz tişörtümü üstüme atıyorum ve çocuksu bir heyecanla yanlarına gidiyorum. Güneş batana kadar baloncuklarla oynuyoruz ve sonra aileleri geliyor. Bana samimi bir teşekkür sunuyorlar ve çocuklar bana sarılıp gidiyorlar. Çantamı almak için döndüğümde kızıl saçlı kız tatlı bir telaşla yanıma geliyor, ismimi soruyor. Onun da ismini öğreniyorum ve aparta dönüyorum.
Çarşamba, Semih'ten.
15 Ağustos.
Duş aldıktan sonra uyuyakalıyorum ve sabah 4 sularında uyanıyorum. Etrafa bakıyorum ve yapacak bir şey olmadığına kanaat getiriyorum. Üstüme yeşil bir tişört ve beyaz bir pantolon giyiyorum ve hırkamı alıp çıkıyorum. Ara sokaklarda dolaşıyorum, sokakları loş lambalar aydınlatıyor. Tepeye çıkıyorum ve bir evin önünden geçerken balkonda yanan bir ışık dikkatimi çekiyor. Kafamı o yöne çeviriyorum ve seni görüyorum. Balkonun ışığı da olsa uzağımda olduğundan kahvelerini net görmüyorum.
Sonra gülümsüyorsun. Öylece gülümsüyorsun. Tüm gün etrafımda olmayan seni özlediğimi fark ediyorum. Seni özleyecek kadar tanıyor muyum?
Hiç hesapta olmayan bir yağmur bastırıyor bir anda ve balkona baktığımda seni göremiyorum. Kendi kendime gülümsüyorum ve gökyüzüne bakıyorum. Çoktan sırılsıklam oluşumu umursamıyorum ve yere bakarak adımlıyorum.
Birkaç adımdan sonra bileğimde bir el hissediyorum. O el beni kendine çeviriyor ve senin kahvelerini görüyorum.
"Gel" diyorsun bana ve büyülenmiş gibi elinden tutarak peşinden gidiyorum. Eve giriyoruz ve kapıyı kapatıyorsun. Sade ve krem renk ağırlıklı olan eve bakıyorum. Hâlâ bırakmadığım elin beni banyoya sürüklüyor, benim için küveti dolduruyorsun ve cebinden çıkardığın çakmakla mumları yakıyorsun. 'Bekle' işareti yapıyorsun ve elinde kıyafetlerle geri dönüyorsun.
Yağmurun sesi eşliğinde banyodan çıkıyorum ve ıslak saçlarımla evin etrafında seni arıyorum. Gelen kurutma makinesi sesiyle aralık kalmış kapıya gidiyorum. Hafifçe ittiriyorum ve kapı açılıyor, ciddiyetle saçlarını kurutyorsun ve ben başımı pervaza yaslayıp bir tebessümle seni izliyorum.
Makineyi kapatıyorsun, beni fark ediyorsun ve yanına çağırıyorsun. Beni yatağın olduğunu düşündüğüm yatağa oturtuyorsun ve nazikçe saçlarımı kurutuyorsun. Saçlarımla işin bittiğinde makineyi kaldırıyorsun ve odandaki büyük camın perdelerini açıyorsun.
Sırtını yatağın başına yaslıyorsun ve başımı göğüsüne koyuyorum. Elin, saçlarımda dolaşıyor ve odayı sadece açtığımız camdan gelen yağmurun sesi dolduruyor. Üşümemden korkarmış gibi üstümü beyaz pikenle daha da örtüyorsun.
Uyumadan önce son kez sesini duyuyorum. "Çocuklarla oynarken çok sevimliydin." diyorsun nazik bir sesle. Bir büyüymüş gibi hissettiren sesinle, kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bırakıyorum.
Merak ediyorum, 3 gün ve 1 yıldır yüzünü bildiğin bir yabancıya aşık olmak mantığa ne kadar sığıyor?
------
COCUKLARRR SLMMM🙋♀️🙋♀️🙋♀️😍Yazin hasta olunca benniko diyebilir miyiz🙏🏿🤩
Hadi cok opuyorum gozlerinizdennn🤍🤍🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dilerim ki
Fanfiction1 yıl önce gittiği adada gördüğü Barış'ı unutamayan Semih 1 yıl sonra aynı adaya gitmek için bindiği gemide onun yanına oturacağından habersizdi. karakterlerin gerçekle alakası yoktur!