Saat 05.13 ve ben böyle bir kitap yazmak istedim pat diye dıkekdkemd
Kitabın keşfedilmesi için OY ve YORUM yapmayı unutmayın1. BÖLÜM
SORUGözlerim, yıpranmış fincanın içine döktüğüm ılık kahvedeydi. Gecenin bir yarısında ısıtmaya ya da yeni bir kahve hazırlamaya üşengeç kişiliğim izin vermiyordu. Cızırtılı lambanın aydınlattığı mutfakta, tezgahın başında dikilmiş kahveye bakarak kara kara düşünüyordum.
Saatin gece 03.48 olması umurumda bile değildi. Yaz sıcağında buharlaşmamak için açtığım camdan hafifçe esen serin hava şuanki tek mutluluk kaynağım olabilirdi.
Bardağa boşalttığım kahveye son bir kez göz ucuyla bakıp derin bir iç çektim. Kahve içmeyi boşverip hemen arkamdaki buzdolabına döndüm. Kapağını açtığımda otomatikman yanan ışık gözlerimi kısmama sebep oldu.
Sanki alışveriş yapmışçasına buzdolabını yoklarken viski şişesine doldurduğum soğuk su ve süzme yoğurt dışında hiç bir şeyin olmaması canımı sıkmaya yetmişti.
Bir işte takılı kalan bir insan değildim. Maaşımı aldıktan sonra işi boşlar bir şekilde kovulurdum. Param bitene kadar hayatımı sürdürmeye çalışırdım ancak param bitince iş arama serüvenim tekrardan başlardı. Tıpkı yarın ki gibi...
Daha fazla elektrik faturasına abanmak istemediğim için buzdolabının kapağını kapatıp başka seçeneğim olmadığından tezgahın üzerindeki kahve dolu fincanı elime aldım. Mutfağın ışığını kapattıktan sonra yatak odama doğru ilerledim.
Masa lambası küçücük odanın sadece yarısını aydınlatabiliyor olsada çok dert etmeden fincanı yatağıma yaslı olan çalışma masasının üzerine koydum. Ayağımdaki terlikleri gelişigüzel fırlattıktan sonra yatağa uzanıp telefonumu elime aldım. Günlük rutinime dönüşmüş olan hobim ile uğraşma vaktim gelmişti.
İnstagram'a girip önüme gelen boş videolara gereksiz yere anlam yüklemeye çalışarak geçirdiğim saatler ardından karşıma çıkan videoyla duraksadım. Kameranın karşısına oturmuş olan adamın cümleleri oldukça dikkatimi çekmişti.
"Bazı insanlar ölümü dileyerek uyur. Bazıları ise sabah sağlıklı bir şekilde gözlerini açma dileğiyle gece başını yastığa koyar." Kaşlarım yavaşça çatılırken izlemeye devam ettim. "Ölememek için yalvaran onlarca insan varken aldığınız her bir nefesin kıymetini bilin arkadaşlar. Dua edin ki rahata erin. Size verilen bu canın kıymetini bilin. Eğer ölüme karşı en ufacık bir yakınlık duyarsanız bu sizin cahilliğiniz, aptallığınızdır!"
"Hayat devam ediyor, günler geçiyor! Kendinizin farkına varın artık! Eğer 14 günde kendinizi geliştirmek istiyorsanız bizleri takip edip yorumlara 'gelişim' yazın Dm üzerinden sizlere yazacağız."
Dudaklarım aralanmış tekrarlanan videoyu izlerken ölmeyi dilemenin ne demek olduğunu bilmediğini anladığım bu adamın cümlelerini birkaç defa düşündüm. "Primci piç!"
Sinirle adamın sayfasına girdiğimde hakkında kısmındaki numara dikkatimi çekti. İnsanları bir kalıba sıkıştırması sinirlerimi altüst ederken hiç düşünmeden masanın üzerindeki kağıda telefon numarasını not ettim.
Hafiften bastıran uykum yüzünden birkaç kere gözlerimi kırpıştırsamda kahvemden aldığım acı tat beni ayakta tutmaya yetmişti. Saatin kaç olduğunu bile umursamadan yaşadığım ani parlamayla mesajı yazmaya başladım.
Madem insanların ölümü dilemelerine karşı böyle tahminler yapabiliyordu, bakalım ölüm hakkında kendisi ne kadar bilgi sahibiydi!
Siz: İnsanlara boş ümit satan birisi olduğunu duydum.
Siz: benimse böyle saçmalıklarla uğraşacak bolca zamanım var.
Siz: Şimdi sana soruyorum...
Siz: Bana ölümü anlatır mısın?
Yazdığım mesajdan sonra tekrardan İnstagram'a geçtim ve kaldığım yerden videoların arasında dolaşmaya devam etmeye başladım. Yaklaşık on dakika sonra telefonuma gelen bildirimle durakladım. Saate baktığımda 05.13 olduğunu fark ettim.
Bildirime tıklarken küfür edeceğini, anlayışlı cümleler yazacağını ya da mesajım ile yakından uzaktan ilgilenmeyeceğini düşünüyordum lakin beklentilerimde yanılmıştım.
558: Gecenin bir yarısında ne iş?
Bu muydu gerçekten?
Siz: Videonuzda kullandığınız cümlelerin hiç birine katılmıyorum.
Siz: önceden birkaç tane daha videonuzu izlemiştim ağır boş yapmışsınız.
Siz: Bir insan canının dayanabileceği bir sınır vardır. Ruhun da candan ne farkı var?
Siz: Peki ruh olmadıktan sonra bu hayatın ne anlamı kalır ki?
Siz: Yani siz motivasyon konuşması yapmak yerine "annenizi seviyorsanız beğenin!" Diyerek prim kasmaya devam edin!
558** çevrimiçi.
558** yazıyor...
558** çevrimiçi
558** yazıyor...558**: Güzel konuşma ancak bir yanlışınız var.
558**: Ben insanlara boş ümit satmıyorum.
558**: Aksine tek bir ümit kırıntısına muhtaç olan ruhlarını bedenlerinden ayırıyorum.
558**: Ve senin bu saatte bana cesaret hapı yutmuş gibi böyle mesajlar yazman dikkatimi çekmedi değil...
Okuduğum mesajlar karşısında nutkum tutulurken İnstagramdaki sayfaya girip kağıda yazdığım numarayla karşılaştırdım.
**56
**46Tanımadığım birisine öylece atıp tutmuştum. Hata benimdi evet ama özür dilemek yerine engellemek şu an için daha cazip geliyordu. Bu saatte birde kafasını sıyırmış bir herifle uğraşamazdım. Sağ elimle masanın üzerimdeki kahveye uzanıp bir yudum aldım.
Ruhlarını bedenlerinden ayırmak öyle mi? Burundan güldüm. 16 yaşında ergenliğin dibini yaşayan bir çocukla daha fazla muhatap olmayacaktım.
Siz: Psikoloğa gidin.
558** numarasını engellediniz.
BÖLÜM SONU
Çok havalıyız adamım ajsjskxk
Şaka maka güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum.Pekala benden size bir soru!
Bana ölümü anlatır mısınız?
———————
558** Numarasının sahibi hakkında ne düşünüyorsunuz?Motivasyoncu abi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bizim kız hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kitabın keşfedilmesi için OY ve YORUM yapmayı unutmayın
Görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA ÖLÜMÜ ANLAT
Teen FictionÖlüm bir insan olabilir miydi? Onun gözleri mavinin en koyu tonuydu. Kurbanlarının ölmeden önce son bir kez gördüğü gözler o boğucu mavi gözleriydi. Belkide onları öldüren şey keskin bıçaklar, kurşunlar ya da vücutlarına aldıkları öldürücü darbeler...