8.Bölüm

292 15 10
                                    

Neva Saraçoğlu

Pars'ın Mardin'den Saraçoğlu konağın dan ardına dahi bakmadan gitmesinin üzerinden tamı tamına bir hafta geçmişti bu süre zarfında ne burayı arayıp ailesini sormuş nede bana bu konu hakkında bir açıklama yapmak için beni arama zahmetin de bulunmuştu.

Sadece bir korkak gibi kendisine yaraşır bir şekilde bana bir mektup yazıp babasına teslim eder etmez İstanbul'a gitmişti onun bana bıraktığı mektubu ilk başta yırtıp atmak istesem de son anda kendime bu konuda hakim olup okuduğum da ise tamamen gözüm kararmış bir anda soluğu onun giyinme odasın da alıp adeta ona ait ne varsa hiç düşünmeden elime alıp sağa sola doğru fırlattığımda ise elime bir kutu gelmişti.

Tamamen varlığından habersiz olduğum kutuyu elime aldığım gibi tüm merakımla içini açtığımda ise Pars'ın yıllarca bana karşı beslediği aşkın kanıtlarını acıda olsa sararmaya yüz tutmuş sayfaları her çevirdiğimde gerçekler adeta yüzüme bir bir çarpmış onun bizzat el yazısı ile yazdığı kelimeleri acıda olsa okumak zorunda kalmıştım.

Başka bir defteri elime aldığım da ise benim için yazdığı şiirlerin yanı sıra kara kalem ile bana ait çizdiği resimlerime şahit olmuştum her ne kadar ona yaptıklarım ve yaşattıklarım dan dolayı pişman olsam da yine de ona bu konuda çok öfkeliydim.

Bu aşkın tamamen ardında durmak yerine o kendisine göre en kolay olan yolu seçip bir anda verdiği kararla İstanbul'a gitmişti bana yazdığı satırlar da ise artık beni azat ettiğini , onu tamamen öldürdüğümü ,artık burada duramayacağını yazmıştı.

Peki neden beni abimin düğünün den benim rızam olmadan getirip kendi nikahına alıp benimle birlikte olmuştu madem beni azat edecekti ilk başta karşıma çıkıp tüm gerçekleri bana söyleyip beni öyle azat etseydi keşke daha iyi olmazmıydı.

O bunun aksine kendince yıllarca içinde adeta benim için bir hırsa bürünüp bu uğurda gözünü dahi karartıp beni hiç düşünmeden sorgusuz sualsiz bir şekilde kendisine ait Saraçoğlu konağına getirip beni kendi nikahına alır almaz tüm bencilliği ile koynuna aldıktan sonra kendisi için kolay olan yolu seçip bu konuda her hangi bir şekilde tereddüt dahi etmeden İstanbul'a gitmişti.

Bu uğurda kimsenin duygularına dahi önem vermeden yine kendi istediği olsun diye böyle hareket etmişti bu süreçte Pars'ın yatak odasında vakit geçirdiğim için çok sık dışarıya çıkmıyordum zaten çıksam da canımın çok fazla yanacağını biliyordum.

Bu süreçte sürekli konağa gelenler olmuş Pars ile olan evliliğimizi tebrik etmek için sayısız eşyalar ve takılar getirip beni görmek istemişlerdi bir iki defa her ne kadar onların karşısına çıkmak istemesem de Pars'ın annesinin tüm ısrarlarına daha fazla dayanamayıp sonunda pes edip beni görmeye gelen Mardin'in ileri gelen ağaların eşlerinin karşısına çıkmıştım.

Herkes Pars ile ne kadar birbirimize yakıştığımızı mutluluğumuzun ise daim olmasını söylediklerin de ise onlara sadece bu konuda tebessüm etmek zorunda kalmıştım bazıları ise adeta beni Pars'a yakıştırmamacasına hiç gocunmadan sivri dillerini devreye sokup beni tamamen yaralacağını bildikleri soruyu sorup Pars'ın nerde olduğunu sorup beni adeta ordan vurmaya çalışmışlardı.

Açıkçası bu umrumda dahi değildi ne onu merak ediyordum nede şuan onun yanımda olmasını istiyordum dilediği kadar bu süreçte İstanbul'da kalabilirdi sonuçta bu konuda suçlu olan birisi varsa oda tamamen kendisiydi.

Her ne kadar Pars'ın annesinin bu konuda üzüldüğünü ve oğlunu özlediğini bilsem de elimden ne yazıkki hiçbirşey gelmezdi bir kaç kez abim Cihan ve babam beni Saraçoğlu konağına gelip ziyaret etmek isteselerde onları görmek dahi istemediği mi kesin bir dille Reşat ağa'ya söylemiştim.

YEMİNİN HÜKMÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin