7

203 25 18
                                    

Konaktan ilk adımlarını attı, taş duvarlara baktı. Büyük avluya göz gezdirdi. Ayakları daha fazla ilerlememek için diretiyordu. Sanki ilerlerse dünya başına yıkılacaktı. Düşmanının konağına, evlenerek girmişti. Yanında hissettiği nefesle gözlerini yumdu.

"Evine hoş geldin." Bu kelimeler yeşil gözlü adamın kafasında yankılanmaya başladı. Keskin bakışlarını yanındaki adama çevirdi. Esmer adamın gözlerinin içine baktı. "Kendime ve namusum üzerine yemin ederim ki, ne burası benim evim olacak ne de bu savaş sona erecek." Tehditkar bir şekilde tısladı. Devran onun gözlerine baktı. "Bu savaş çoktan bitti Berken Miranoğlu."

Berken'in yüzünde büyük bir öfke belirdi. Adının yanına getirilen soyadıyla yüzünü buruşturdu. "Benim damarlarımda Karagül kanı akıyor, bu kan sizi öyle bir boğacak ki pişman olacaksınız." Devran onun elini tutmak istediği anda Berken hemen sinirle bağırdı. "Çek o ellerini!" İkisinin arasındaki gerilim gözle görülür şekilde belli oluyordu. Terasta onları izleyen aile üyelerini hiçe sayıyorlardı.

"Sen benim dedemi öldürdün, hemde haksız yere. Ne yapmamı istiyorsun, kucağına mı atlayayım?" Hızla bavulunu aldı ve ilerledi. Avludan içeri girer girmez hizmetliler koştu. "Ağam buradan." Berken hizmetliyi takip etmeye başladı, birlikte üst kata çıktılar. Taş ve uzun koridoru geçtiler. "Berken." Arkasında duyduğu sesle gözlerini devirdi. Devran ona yaklaştı.

"Sinirini anlıyorum ama ileri gidiyorsun."

"Ne olur ileri gidersem beni de mi öldürürsün?"

Devran başını salladı. "Hayır tabi ki." Berken daha fazla dinlemedi, içeri girdi. "Yatakta ben yatacağım, sen de nerede yatarsan yat." Devran bunu olacağına şaşırmamıştı ama en azından filmlerdeki gibi ben koltukta yatarım kavgası beklemişti. "Ne var? Bununla ilgili bir sorunun varsa odaları ayırabiliriz." Sanki kendi konağıymış gibi konuştu.

Devran başını salladı, dudakları kıvrıldı. Berken her böyle davrandıkça ona bulaşma isteği artıyordu. "Ya eşimle beraber uyumak istiyorsam?" Berken gülümsedi. "Olur." Ardından belindeki silahı çekti ve karşısındaki adama doğrulttu.

"Keşke daha önce söyleseydin mezarda yatmak istediğini." Devran bunu beklemiyordu. Telaşla ona baktı, o kadar da ileri gideceğini sanmıyordu. "Berken?" Yeşil gözlü çocuk tetiği çekti. Yavaş yavaş yaklaştı. "Seni burada öldürürsem ne olur?" Devran sustu. "Hayır, bu kadar kolay ölmene izin vermeyeceğim." Tetiği geri bıraktı, silahı beline koydu.

"Talebiniz reddedilmiştir ağam." Berken daha sonra pencereden dışarı baktı. Kadınların hepsi avluda oturmuştu. Hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. "Sevgili kayınvalideme ve yengelerime bir selam vereyim." Berken, karşısındaki adama baktı. Gözlerinin içindeki kırgınlığı gördü. Sonra güldü. "Üzgünüm Devran. Kırmak istememiştim." Elini onun yanağına çıkardı, sonra yürümeye başladı. Kapıyı açtı, koridordan dışarı çıktı.

Devran resmen onun kendisiyle dalga geçtiğini anlamıştı. Bu onun zoruna gitse de Berken'i kendisine öyle bir aşık edecekti ki. Odasının balkonuna çıktı. Oraya oturdu. Kadınları izlemeye başladı. Kısa süre sonra Berken de aralarına geldi. İyice kulak kesildi.

***                                   ***                         ***

"Ooo, damat bey hoş gelmişsin." İbrahim'in eşi olan Delal konuştu. Berken zorlukla gülümsedi. Kara gözlü kadına baktı. Bu kadın her zaman onun düşmanı olacaktı çünkü geçmişte pek de iyi şeyler yaşanmamıştı onunla da. "Bakıyorum pek mutlusun." Bu kez konuşan Halil'in eşi Fidan'dı. Halime hanım ve Hatice ana kalktı.

"Bizim işlerimiz var siz kaynaşın." Halime hanım gelinlerine kaş göz yapıp yaşlı kadınla uzaklaştı. Delal Fidan'ın az önce söylediği şeylere karşı konuştu. "Ma tabi mutlu olacak, hangimizin kocası bu kadar bizim sözümüzü dinliyor." Berken derin bir nefes verdi, sonra güler yüzlü bir şekilde laf soktu.

Nemrut'un Oğlu | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin