Odanın içinde ne yapacağını düşünüyor, bir oraya bir buraya yürüyüp duruyordu yeşil gözlü adam. Ne yapacağına karar vermişti. Bunu uygulayacaktı, dolabın kapağını açtı, kendisi için getirilen takımı aldı. Üstünü çıkardı ve onu giyinmeye başladı. Dudağına sadece lipbalm sürdü. Aynada kendine baktı, derin bir iç çekti. Sonra orada duran güzel kokulu parfümü sıktı. Hazır olduğunda, kapıyı tıklattı. Kapı açıldı.
Kendisine küçümseyen bakış atan Fırat'ın adamı, kafasını salladı. "Ne istiyorsun?" Berken gülümsedi, sonra adamın ceketini düzeltti. Yeşillerini adamın kahvelerine dikti. Adam onun ne yaptığını anlamaya çalıştı. "Kiminle konuştuğuna dikkat et." Sonra adamın kulağına eğildi, fısıldadı. "Benim hala bir Karagül olduğumu unutma." Bu yeterince korkutucuydu, adam başını eğdi. Berken, cebinden çıkardığı iki yüzlük banknotu adamın cebine koydu. O sırada adamı midesi bulansa da biraz okşadı.
Adamın gözleri zevke geldi, Berken onun telefonunu bundan fırsat bilerek aldı. Sonra kulağının dibine üfledi. "Hadi bakalım, ağana söyle odada bekliyorum. Ayrıca bolca içki getirin." Adam ona şehvetli bir şekilde baktı. "T-tamam." Berken gülümsedi, adam giderken hemen içeri girdi. Ezbere bildiği abisi Hazar'ın numarasını buldu. Berken, adamın cebine bir de konum bildiren bir cihaz yerleştirmişti. Neyse ki her daim hazırdı. Gizli cepleri sağ olsun, ona çok yardımcı oluyordu.
Konum cihazının kodunu girdi, abisine yolladı. Daha sonra doğrulamak amacıyla bir de kısa tuttuğu bir ses kaydı attı. Ardından telefonu, gizli cebine attı. Sonra rahatça yatağa geçti, Fırat'tan tekrardan önce gelen, yardımcısı içkilerle geldi. Berken ona yaklaştı, saçını okşadı. "Çok seksisin bir ara deneyelim. Ona sarıldı, okşarken, telefonu yere attı. Adam düşen telefona baktı.
"Telefonunu düşürdün galiba, dikkat et. Kırılmasın şu sıralar her şey pahalı." Adam onun etkisinden çıkamadan başını salladı. "Buradan git ağan bizi görmesin. Ben sana geleceğim." Adam başını salladı, Berken'in yanağını okşadı. Sonra hızla odadan çıktı. Berken hızla odanın kapısını kilitledi, doldurduğu kırmızı kadehe hemen cebinden çıkardığı ilacı boca etti. Sonra da hemen kapının kilidini açtı. Elleri titriyordu, bu kadarı ona çok fazla gelmişti. Kendini bir film ya da dizide hissediyordu. Kapı tıklatıldı. Berken kaşlarını çattı. "Gel!"
Fırat gülümseyerek içeri girdi. "Sevgilim. Sen bir işler mi karıştırıyorsun?" Fırat sorguladı, biliyordu kolay kolay Berken kabul edecek biri değildi. Berken başını salladı. "Sadece bundan başka bir çarem yok, senden tek bir söz istiyorum." Fırat başını salladı, Berken ayağa kalktı. Sol tarafta duran ilaçsız şaraptan çok az bir yudum aldı. "Benimle yattıktan sonra en azından bu odanın dışına çıkabileyim bunu istiyorum." Fırat, başını salladı. Berken'in gözüne baktı, gerçekten gözlerindeki teslimiyete inanmıştı. Onun için doldurulmuş şarabı sonuna kadar içti.
Sonra gülümsedi, Berken'e yaklaşmaya başladı. Berken'e dokunacağı sırada gözleri karardı. Başını salladı, sonra boğazını tuttu. Boğulduğunu hissetmeye başladı. "Hadi sevgilim ne duruyorsun?" Adamın boğazından kan geldi, yere yığıldı. "Öyle bir ilaç ki, ciğerlerin patlayacak." Son kez can çekiştikten sonra Berken arkasına sakladığı ve ilacı attığı eldivenli eliyle onun nabzını kontrol etti. Sonra diğer eldivenini taktı, Fırat'ın cebinden telefonunu aldı ve abisini aradı. İlk çalışta açıldı.
"Lan piç kurusu! Kardeşime dokunmaya bile kalkışma." Sinirle karşı taraftan bir bağırış geldi. Berken gülümsemeye çalıştı. "Abi, benim evden çıkacağım. Neredesiniz?" Abisi hemen rahat bir nefes verdi. "Abiciğim, Antep'e girdik 10 dakikaya oradayız!" Berken başını salladı. "Tamam." Berken, hemen ilacı aldı, boş ve kuru bir kadehi aldı, Fırat'ın cebinden bir çakmak alarak ilacı alarak içine attı, yaktı. Zor da olsa yanan ilacı bardağı kırarak tamamen yok etti. Ardından, oradan ayrılana kadar dışarıdan bağırışmalar geldi. Sonra kendisi de dışarı çıktı.
"Berken!" Devran'ın sesi geldi. Berken dışarı çıktı. "Buradayım!" Hepsi oraya yöneldi, Berken'i görünce Devran sımsıkı sarıldı. Ardından arkasına baktığıyla gördüğü şeye inanamadı. Hazar koşarak yukarı koştu. "Berken?"
"Ben öldürdüm."
*** *** ***
"Sen hiç merak etme tamam mı, ben her şeyi hallettim. Bütün izleri zaten kendin yok etmişsin." Devran hararetli bir şekilde konuşuyordu, Berken'se sadece camdan dışarıyı izliyordu, gözyaşları süzülüyordu. Herhangi bir vicdan azabı çekmiyordu ama bu kadar gözü döneceğini düşünmemişti. Berken, Halfeti'yi görünce biraz olsun rahatlamıştı ama bir süre ne Halfeti'yi ne de Antep'i görmek istemiyordu.
"Hiçbir şey umrumda değil, sadece bu yaşımda neler yaptım ben Devran. Normal değil."
"Bu konuda sen haklısın, sana yaklaşmaya çalıştı. Hem ben, bir şey yaptım." Berken ona baktı. Sinirden güldü. "Ne yaptın sen de mi birilerini öldürdün?" Devran bir süre sustu. "Onlar eski mevzular. Bir süre buralardan uzaklaşmak için ikimize tatil ayarladım. Fransa'da." Berken inanamayarak baktı. Devran açıklama gereği duydu.
"Yani tek Fransa değil aslında, Hollanda, İtalya, İspanya... iki aylık bir süreç. Sana sormadan yaptım üzgünüm." Berken hala ona bakıyordu. Çok şaşırmıştı. "Tabii sen istemezsen..."
"İstiyorum." Berken umutlu bir şekilde baktı, sonra bakışlarını kaçırdı. Çok fazla istekli durmak istememişti aslında ama çok geçti. "Yani küçüklükten beri istediğim bir hayaldi, küçük bir tur yapmak." Devran ona gülümseyerek baktı, sonra arabayı sağa çekti. "Berken'im, senin istemeyeceğin hiçbir şey için zorlamayacağım, kimse de zorlayamaz. Seni seviyorum ama bana yaklaşma dersen uzaktan bile acı çekerek bile severim."
Devran nefes verdi. "Sen ne istersen yaparım, canımı bile veririm. Yeter ki sen iyi ol." Berken dolan gözlerini kaçırdı. Küçük bir kıkırtı bıraktı. "Değişik bir ortam oldu." Berken gözlerini sildi. "Peki tam olarak ne zaman gideceğiz?" Devran gülümsedi. "Birkaç gün içinde, istersen yarın dahi gideriz." Berken gülümsedi, başını salladı. Daha sonra, Devran arabayı çalıştırdı. "Teşekkür ederim Devran." Devran ona bakıp gülümsedi.
*** *** ***
İkisi eve döndükten sonra bütün konak orada bekliyordu, herkes Berken'in kendisini nasıl koruduğunu öğrenmişti. Kapıda duranlara göz gezdirdi, yeşil gözleri kıpkırmızı olmuştu. Halime Hanım bile yumuşak gözlerle bakmıştı ilk defa. Kısa da olsa bu bakışları görmüştü. Teker teker hepsinin elini öpmüştü.
Sonra Devran ona destek oldu, kimseyle konuşmadan yukarı doğru yürüttü. Daha sonra Berken derin bir uykuya daldı. Devran'sa ailesinin yanına gitmişti. "Şimdi bu oğlan arkasında hiçbir iz bırakmamış değil?" Halime, merakla sordu. Devran başını salladı. "Sizden rica ediyorum, kimse bu konuyu onun yanında açmasın."
"Güçlü çocuktur. Yamandır." Abdullah Ağa hoşnut bir şekilde konuştu. "Fırat'ı ortadan kaldırdı, senin rakibini yok etti. Namusunu korudu. Helal olsun." Hepsi ona destek çıktı. Daha sonra farklı konular açıldı. "Ne zaman gidiyorsunuz oğlum?" Hatice Ana sordu. Devran, yanıt verdi. "Birkaç güne." Pek hoşnut kalmasa da başını salladı.
*
Diğer bölüm sezon finaliii görüşürüzzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nemrut'un Oğlu | bxb
RomanceUrfa Halfeti'de bulunan Devran Ağa, Halfeti'nin yanısıra diğer Urfa ve Antep'te saygınlığı olan bir ağaydı. Onun düşmanı olan aşiretin oğlu olan Berken de öyle güzel bir yüze sahipti ki görenler bir daha bakıyordu. Devran Ağa, bu oğlana aşık olur fa...