0.6

24 4 28
                                    

"Birkaç gündür evde kimse yoktu, işler seni çok zorlamamıştır umarım."

Himari abla her zamanki gibi düşünceliydi. Bir düşününce ben bu hafta hiç iş yapmadım.

"Yok yok, merak etme sen. Hasta olduğum için çok iş yapmadım bu hafta, bugün sana yardımcı olurum." Diyip elimdeki bezi su dolu kovaya attım. Uzun boylu olmak da zor iş be, camları hep ben siliyorum.

"Hâlâ kendini kötü hissediyorsan yat dinlen sen, bana Yoshima yardım eder."

Yoshima'nın kendisine bile faydası yok ki anca oturduğu yerden para kazanıyor.

"Gerçekten iyiyim ben."

"İyi madem sen camları hallet ben de merdivenlere geçeyim."

Olumlu anlamda başımı salladıktan sonra çaktırmadan sağımdaki Yoshima'ya baktım. Bu kadın cidden hiçbir bok yapmıyordu ve bu çok sinir bozucu.

"Senin işin yok sanırım Yoshima abla?"

Üstünde düz beyaz bir gecelik takımı vardı. Kadına olan gülümsemesi aslında "İşinin başına dön" demekti ve Yoshima bunu çok iyi biliyordu.

"Birkaç saattir aralıksız çalıştığım için çok yoruldum genç efendi, bu yüzden biraz dinleneyim dedim."

Birkaç sattir ne yapıyormuş ne yapıyormuş? Şaka mısın sen kadın! Tanrım... Bir de yalan söylüyor çocuğa.

"Hmm, senin çalışma anlayışın diğer çalışanların başında dikelmek sanırım ama onlar işlerini kendi başına yapabilir."

Bu çocuk var ya, benim iç ses amına koyayım.

"Ahahah, ben de şimdi işimin başına dönüyordum. Bir ihtiyacınız olursa bana seslenebilirsiniz." Diyerek yüzündeki saçma ifadeyle uzaklaştı ortamdan.

Bu kadına karşı gerçekten hiç iyi hislerim yok. Zaten asla Himari abla gibi sözlerinde samimi olan birisi değil. Konu işe gelince hiçbir bok yok ama maaş olunca fazla fazla istiyor.

"Aylaklık edenlere tepki versene sen ya."

Tıpkı dün Sanzu'nun yaptığı gibi elini boynuma attığında yine o his içimi kapladı. Ayazın ortasında kalmışım da bir yerden yüzüme güneş ışığı vuruyormuş gibi olan his. En ufak temasımızda tüm bedenim yanıyormuş gibi hissediyorum. Eh... Bu duyguya ne nedir bilemiyorum.

"Koskoca kadına 'Sen çalışmıyorsun, git işini yap' diyebilir miyim sizce ben?"

"Dersin canım, ne olacak."

"Benim haddime olan bir iş değil."

"Yine evin çalışanı moduna girmişsin sen."

"Hep öyleydim?"

Odağım önümdeki camda olduğu hâlde sabır diler gibi göz devirdiğini görebilmiştim. Çok mu sabrını sınıyorum acaba?

"Neyse boş ver onu bunu, ben sana bir şey söylemeye geldim."

"Bir isteğiniz mi var?"

Soruma cevap vermek yerine elime bir kağıt uzattı. Sanırım... Davetiye?

"Bu ne?"

"Oku."

Toz pembe kağıtta süslü şekilde yazılmış bir yazı vardı.
Kısa yazıda dediğine göre: partiye davet edilen herkes yanında bir arkadaşını da getirecek fakat getirdiği arkadaşı, davet edilenlerin çok fazla bilmediği birisi olacak.

"Kısacası insanların kaynaşması için düzenlenmiş."

"Aynen öyle."

"Güzel düşünülmüş bir olay, siz gidecek misiniz?"

Undesirable Love |KokonuiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin