(IV)

40 13 6
                                    

Simay ablasının elini sıkıca tutmuş, malikanenin ön bahçesine açılan kapılara doğru, botanik esintileri ve süs havuzlarıyla hareketlenmiş koridorda ilerlemekteydi. Ablasına heyecanla bir şeyler anlatıyor, onu dinlemese de bunu umursamıyordu. 

       Umay aniden durdu ve elini kardeşinin elinden çekmeye çalıştı. Hızla arkasına dönüp yüzüne korku ve kırgınlıkla bakan Simay'ın bu hali içini acıtmıştı fakat polyanacılığı artık uzatmaması gerektiğini biliyordu. 

       "Abla... Bir sorun mu var?" 

         Umay ikinci hamlede Simay'ın elindeki elini kurtardı. Uzanıp saçlarını okşadı ve yanağını kavradı. "Sana yukarıda söylediğimi sakın unutma."

          Simay ablasının elini kavradığı gibi daha da yanağına bastırdı ve başını iki yana salladı. "Hayır, bana izin ver. İzin verecektin, sana göstereceğim şey çok önemli. Hem Babaannemi bulmanı istediği kişi-" 

           "Umurumda değil," diye araya girdi Umay. Gözleri etrafına kırgınlık ve öfkeyle baktıktan sonra tekrar Simay'a döndü. "Artık bu aile ile, özellikle de ailenin büyükleriyle ilgili hiçbir şeye bulaşmak istemiyorum."

          "Buna ben de dahil miyim?" Simay dudaklarını birbirine bastırdı ve duymak istemediği cevabı mutsuzca bekledi. 

         Hayır. "Evet."  

           Simay'ın yüzü bir anda düştü. Hemen sonra inatçı bir ifadeye büründü. "Bana sadece bir şans ver. O kadar beğeneceksin ki..." Ablasının elinden tuttuğu gibi tekrar peşinden sürükledi. Onu yıllar sonra bulmuşken bu kadar çabuk vazgeçmeyecekti. 

         Umay, sürüdüğü adımlarla Simay'ı takip etti. Evden çıktılar ve merdivenlerin dibine park edilmiş kırmızı Lamborghini'ye binip malikaneden uzaklaştılar.

♣8 ♠A ♣A ♠8 

"Hâlâ bıraktığın gibi, tek bir eşyanın dahi yeri değişmedi," Simay tüm yol boyunca diri tutmayı başardığı heyecanını hâlâ korumayı sürdürüyordu. "Düzenli olarak temiz kalmasını ve toz alınmasını sağladım. Bir gün geleceğini biliyordum." Bakışları ablasına döndü ve güldü. "Tabii bu kadar uzun sürmesini beklemiyordum." 

           Umay, sadece birkaç aylığına onun olan on sekizinci yaş hediyesine baktı. Teknik olarak hediyesi ona erken verilmişti. On sekizinci yaş gününde her şey yaşanıp bitmiş, malikaneden ve bu evden çoktan uzaklaştırılmıştı. 

         "İnşaat halinde bırakılan kısmı kendi tasarımıma göre tamamlattım. Umarım beğenirsin," 

         Duvarları füme ve açık gri rengi mat boyalı, pencereleri siyah kaplamalı ev, Umay'ın bütün anılarını canlandırmıştı. 

          "... asıl sürpriz bu kadar da değil, " diye devam etti Simay. Cebinden üzerinde dört anahtar bulunan bir anahtarlık çıkarttı ve ablasına uzattı. 

        Umay kaşlarını kaldırıp Simay'ın uzattığı anahtarlığa baktı. Anahtarlık maskotu bile hâlâ aynıydı: metal kalıpta modellenmesi iki MMA eldiveni. Hafifçe gülümsedi ve anahtarlığın altına doğru elini uzatıp bekledi. 

         Umay parmakları arasında ki maskotu serbest bıraktı ve anahtarlar, Umay'ın avucuna düştü. Hemen ardından ablasının kolunu yakaladı ve onu eve doğru çekiştirdi. "Bu kısmı daha çok seveceksin." 

          Umay, önünde koşuşturan kız kardeşinin heyecanlı kalp atışını neredeyse duyacağını düşündü. Hevesini kırmamak için karşı çıkmadı ama daha ne kadar bu role katlanabileceğini bilmiyordu. Amacı sadece abisinin egosunu törpülemekti fakat görünüşte asıl törpülenen bulunduğu son durumda gitme kararının oluşuydu. Simay'ı takip ettiği her adımda, törpü hamlesinin şiddeti artıyordu üstelik. 

LotC (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin