3

86 39 36
                                    

"Peki ilaçlar, onları ne zaman bırakabileceğim?"

"Bunu yarın klinikte konuşuruz Gamze Hanım. İyi akşamlar." Konuşmasına fırsat vermeden telefonu suratına kapatıp bir kenarı fırlattım. Kendime özel kullandığım numaramı nerden bulduğunu bilmediğim bilmem kaçıncı hastaydı. Ellerimi siyah saçlarıma daldırarak mutfağa gittim. Atılması gereken çöpü yine unutmuştum. "Kahretsin." Çöpü bir poşete daha geçirip kilitlediğim kapıyı açtım. Çöpü atıp içeriye gireceğim sırada Yıldız'a mamasını vermediğim aklıma geldi. Mutfağa giderek dolaptan kedi mamasını aldım. Terliklerimi giyerek apartmanın merdiveninde inmeye başladım. Ellerimi koyduğum şortumdan çıkarıp Yıldızı tek elime aldım. Kafasını hafifçe okşayıp mama kabının yanına çömeldim. Kaba biraz mama boşalttıktan sonra hayvancağızın mamasını yiyişini izledim. Ayağa kalktığım sırada bahçenin kapısını açmaya çalışan birini gördüm. Gözlerimi kısarak baktığımda gördüğüm simayla yerimde çakılı kaldım. Oydu. Lina.

Açık kumral saçları omuzlarına dökülmüş, yanakları kızarmış, kahve gözleri kapanır olmuş bir şekilde karşımda duran Lina'ydı. Bir an gözlerimin görmediğini düşündüm. Kafamın bazı şeyleri tekrar kurguladığını da. Hayır, hayal değildi. Kapıyı açmış salına salına bahçede yürüyordu. Beynim durmuştu. Kalbim tekrar deli gibi atıyordu. Tıpkı onu ilk gördüğüm gün gibi yerinden çıkacakmışçasına baskı uyguluyordu. Nefesim kesiliverdi sanki. Gözlerim donuklaştı. Yerimde durmuş bana doğru gelen kızı izledim. Değişmemişti. Her bir zerresi aynıydı. Yutkundum. Her adım attığında içimde fırtınalar koptu. Her bana yaklaştığında kalbim daha da hızlandı. Tam önümde durmuş kafasını kaldırmıştı. Kızarmış yüzüyle ve baygın gözleriyle baktı bana.

"Bana yardım eder misiniz? Evimi kaybettim." Ağzından bir mırıldama gibi çıkan sözünü bitirir bitirmez dengesini kaybetti. Hızlıca belinden tutup ayakta durmasını sağladım. O ise gözleri kapalı bir şekilde bedenini bana yasladı. Belini tutan ellerim titredi. Çenemin altında tıpkı o günkü gibi hissettiğim saçları gözlerimi kapatmama sebep oldu. Tıpkı o günkü gibi saçlarının kokusunu çektim içime. Her soluk alışımda yeniden doğdum sanki. Yeniden hayata tutundum.

Onu yaşattığım için sevinirken onun kokusunda öldüm ben.

"Evimi istiyorum. Eve gitmek istiyorum. Beni evime götürür müsün? " Başını zoraki yasladığı göğsümden kaldırmış yüzüme bakmaya çalışıyordu. Ona bu kadar yakınken bakabilmek yıllardır beklediğim bir şeyi bulmuş hissiyatı verdi. Kahve gözleri yarı kapalıydı. Gözlerini ilk kez bu kadar yakından görüyordum. Yüzüme çarpan nefesi tüm yüzümü uyuşturuyordu. Alkol kokusunu sevmeyen Ezel ilk defa bir nefeste alkol kokusunu sevdi. Belinde olan ellerimi sakin kalmaya çalışarak gevşettim. Yüzüme çarpan nefesi beni uyuşturduğundan kafamı yukarı kaldırdım. "Evin nerede senin?" meraklı gözlerimi o güzel gözlerine bile götüremedim heyecanlanacak. Kafasını tekrar göğsüme indirince ben de kafamı eğdim.

"En yukarısı. Gök yüzünde yaşıyorum ben." Bugün banyoda duyduğum ses aklıma gelince yeni bir tokat yüzüme inmiş gibi olduğum yerde afalladım.

"Götürmeyecek misin yoksa?" Ağlamaklı çıkan sesiyle kalbime bir hançer inmiş gibi yutkundum yeniden.

"Götüreceğim." Kolundan tuttuğum an soğuk teni ellerimi buldu. Yürütmeye çalışsam da yine düşecek gibi oluyordu. İşe yaramayacağını anlayınca ellerimi sakince bacaklarına götürüp eteğini tutarak kucağıma aldım. Şaşırmış gibi kapanıp açılan gözlerini benimkilerle buluşturdu. Ellerini önünde minik bir kız çocuğu gibi birleştirmişti.

"Çok güçlüsün." Kıkırdayarak ağzından çıkan sözlerle ben de farkına varmadan gülümsedim. "Süper kahraman mısın sen?" Başını önüne eğmiş kapalı gözlerle konuşuyordu. Ben ise yavaş yavaş merdivenleri çıkıyordum.

Kuyruklu YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin