6

51 22 73
                                    

Nefes nefese kalmış bir şekilde elimi kalbime götürdüm. Yüzüm terler içindeydi. İçimde bir ateş vardı sanki. Deli gibi yanıyordu içim. Kalbimin üstündeki elim de titremeye başladı. Yatağımdan kalkarak karanlık koridorda yürüdüm. Işığını açmadığım banyoya girerek duşa kabine girdim. Tepemden açtığım buz gibi su tüm vucüduma yayıldı. Hıçkırıklarım durmuyordu.

Rüyamda annemi görmüştüm. Beyaz bir elbisenin içinde gülümsüyordu bana. Sonrasında da hayatıma son vermek istediğim dama çıkıyordu. Tıpkı yapmak istediğim gibi kendini aşağıya atıyordu. Fakat onu kimse tutmuyordu. Ve ben bomboş gökyüzüyle bakışıyordum.

Soğuk su gittikçe beni daha da titretti. Oturduğum yerde deli gibi titriyordum. Hala etkisinden çıkamamıştım. Kalbim boşluktaydı, nasıl çıkarırdım oradan ben de bilmiyordum. Elim zoraki duş başlığını alırken yavaşça musluğu kapattım. Ellerimi cam duşakabine yaslarken boğazım yanıyordu. Yutkununca derin bir ağrı hissettim. Karanlık banyoda duşakabinin kapısını açtım. Attığım adımlar beni koridora çıkardı. Düz koridorda önümü görmeyerek yürüdüm. Salona vardığımda vücudumundaki damlalar yere düşüyordu. Saçlarımdan akan sular yüzümü yediden ıslatıyordu. Ay ışığı salonu doldururken balkon kapısını açtım. Arkamdan kapattığım kapıdan sonra sallanan uzun salıncağa uzandım. Soğuktan donuyordum sanki. Ama kalkamıyordum, gücüm kalmamıştı. Uzandığım sandalyede soğuk rüzgar tüm tenime çarpıyordu. Yaşlı gözlerim parlak ayı izledi.

"Keşke bu ay kadar içim de parlak olabilse." Kulağıma doğru süzülen yaşlarla kapadım gözlerimi. Daha fazla dayanamadım.

***

"Piçsin oğlum sen! Piçsin lan!" Havada savurduğum yumruklarımla ileriye gidiyordum. Burak önüme geçerek kollarıma vurdu. Beni iteleyerek geriye çekmeye çalıştı.

"Beyefendi hastanede bu şekilde bağıramazsınız. Lütfen dışarı çıkar mısınız?" Sinirlerim daha da bozulurken kahkaha atmaya başladım. Ellerimi saçlarıma götürerek kafamı eğdim.

"O adamı kendi ellerimle öldürmem daha iyi olur ." Burak tekrar omzumu sıkarak önüme geçti.

"Bak kardeşim, sinirlisin anlıyorum ama otur da bi sakinleş. Ambulansın içinde adama küfür savurmak ne?"

"Dua etsin de baygındı. Sadece küfür savurabildim." Burak beni sandalyeye oturturken yanıma geçti. Başımızdaki hemşire gittikçe uzaklaşırken sinirle etrafa bakındım.

"Sen ilk başta bana anlatsana bi, kim bu adam?" Meraklı gözlerle bana bakan Burak cevap bekliyordu. Zar zor soluyarak yerde ayaklarımı hızla oynatmaya başladım.

"Piçin biri."

"Ezel." Burak bıkkınca bakmaya başlayınca kafamı önüme çevirdim. Ne diyebilirdim ki? Veya söyleyeceklerime ben bile dayanabilir miydim? Görürken sinirden deli olduğum şeyleri nasıl dile getirebilirdim?

"Rahatsız ediyordu."

"Seni mi?"

"Mal mısın oğlum, beni rahatsız etse bu şekilde mi davranırım?"

"Kimi o zaman?" Bir süre sustuğum ve ne diyeceğimi bilemediğim o an. Kafamı sağ tarafıma çevirerek ona bakmamaya çalıştım. Gözlerimden yalan söylediğimi anlardı. Biliyordum.

"Bir kadın işte." Ne diyeceğimi bilemiyordum. Arkadaşım mı demeliydim? Değildik. Biz hiçbir şey değildik. Bıkkınlıkla yerimden kalkarak boş koridorda yürümeye başladım. Su içmem lazımdı.

Aldığım suyu kafama hızla dikerken masum yüzü geldi gözlerimin önüne. Kafetaryadaki bir masaya geçerek telefonumu çıkardım. Apartmanın sohbet grubuna girerek numaralara bakındım. Sonunda elime geçen numarayı bulunca profil fotoğrafına tıkladım. Denizin önünde beyaz bir elbiseyle çektiği ve kameraya kocaman güldüğü o fotoğraf. Yüzümde tebessüm oluştuğunu farkına çok sonradan vardığımda öksürerek numaraya tıkladım. Ona destek olmak istiyordum. Elim klavyenin üstünde gezinmeye başladı.

Kuyruklu YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin