7

45 16 57
                                    

"Vâr olmak ve vâr olmamak." Ellerini masamın üstüne götürüp parmaklarıyla daire çizmeye başladı. "Sen doktorsun. Bunu da bilirsin." Şüpheyle çıkan sesiyle kafasını kaldırdı. "Bunların arasındaki fark ne?"

"Vâr olmamak neden her zaman gözüne cazib geldi?" Ben de masanın önüne gelmiş kollarımı bağdaş yapmıştım. Yorgun gözleri nefretle baktı bana.

"Sana bir soru sordum." Masaya biraz daha yanaşarak tekrar konuştu. "Cevabımı istiyorum."

"Sen kendinle yüzleşmedikçe bu sorunun cevabını asla alamayacaksın." Tokat gibi yüzüne yapışan cümleyle bağırmaya başladı.

"Ölmek istiyorum! Anlıyor musun ölmek istiyorum!" Kollarını deli gibi savuşturduğu esnada kapım açıldı. Genç adam büyük bir umutsuzlukla bana bakarak özür diledi. Kolundan tuttuğu kadını zoraki odadan çıkarırken derin bir nefes aldım.

"Senin için hep beddua edeceğim. Pislik!" Havaya savuşturduğu yumruklarına karşılık adam kolundan çekiştirerek kapımı kapattı. Koltukta geriye yaslanmış kahkaha atıyordum. Delirmiş miydim ben de bilmiyordum.

Yaklaşık 5 aydır uğraştığım hasta akıl hastanesinden çıkmıştı. Yeniden beni görmek istediğini ve konuşmak istediğini söyleyince başta reddetmiştim. Akıl hastanesine yatmasının sebebi bendim. Ellerimi saçlarıma daldırıp karıştırdım.

"Ben de aklımı yitirdim galiba." Yerimden kalkarak laptobu alarak çantaya koydum. Son kez aynanın önüne geçerek gömleğimin yakasını düzelttim ve siyah saçlarımı geriye attım. Kapı tıklatıldığında kendim açtım.

"Ezel Bey hasta gitti. Siz de çıkabilirsiniz." Kafamla selam verip uzun koridorda yürüdüm. Binadan çıktığım gibi arabama bindim. Bugün çok yoğun geçmişti. Ağzıma ağır kesici atarak yola koyuldum. Bir yandan da yarın gideceğim kahvaltıyı düşünmeye başladım. Yüzümde bir türlü gülümsememi eksik edemeden aklıma getirip durdum. Evin önüne vardığım sırada hemen karşımdaki arabadan çıkan Lina'yı gördüm. Yüzü son derece yorgun gözüküyordu. Arabamı kilitleyerek ona doğru yürümeye başladım.

Bana dönen kahve gözlerle yerimde durdum. Kısılan gözleri ile içimde garip bir his olurken başıyla selam verdi.

"İyi akşamlar Ezel Bey." Hemen önüme gelmiş elini uzatmış kadına baktım. Uzattığım elim onun ellerini kendi içine hapsederken hafifçe sıktım. Bir yavruyu acıtmaktan korkar gibi temkinli bir şekilde sıktım elini. İçime hapsettiğim elini yavaşça geriye çekerken ben de elimi kendime çektim.

"Size de. Bugün yorgunsunuz galiba?" Yüzünde yorgunluğun tebessümü oluşurken hafifçe kıkırdadı.

"Sormayın. Yoğun bir gündü." Kahve gözleri siyah gözlerimde gezinirken yüzümü inceledi bir süre. "Siz de yorgunsunuz anlaşılan." Dudaklarım kıvrılırken başımı hafifçe eğerek yeniden kaldırdım. "Sormayın. Yoğun bir gündü." Biraz duraksadıktan sonra kendini tutamayarak gülmeye başladı. Ellerini karnına götürmüş deli gibi gülüyordu. Onun bu halini izlerken yeniden doğmuş gibi izledim onu.

"Taklit ediliyorum. Bu makama da ulaştım!" Ellerini zafere ulaşmış gibi çırparken aklıma sarhoş olduğu gece geldi. Tıpkı o geceki gibi ellerini çırpıyordu. Biraz daha öne adımlayarak kafamı eğdim.

"Taklit ettiğim ilk kişisiniz." Yüzündeki gülümseme artarken yanaklarının kızardığını fark ettim. Gözlerim yanaklarına kayarken ellerini yüzüne götürdü.

"Yine mi kızardılar?" Minik elini yanaklarına götürmüş yüzünü elliyordu. "Kusura bakmayın." Dudaklarımın kıvrılmasına engel olmazken arkamo dönerek güldüm. Tekrar ona döndüğümde bana bakan meraklı gözleri inceledim.

Kuyruklu YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin