otopark kapısının önünde beyaz arabasına yaslanmış berkan'a baktım.
"berkan ben sana siyah giy demedim mi?"
berkan'a doğru hiçbir adım atmıyorken kollarımı göğsümde bağladım. berkan sesimi duyunca telefonda olan başını kaldırmış bana bakıyordu. "sen beyaz giyeceğin için beyaz giydim, aynı renk giyinmememiz için siyah giy dediğini biliyordum."
"iyi ben siyah giyinmeye gidiyorum o zaman"
arkamı dönüp otopark kapısından çıkacakken koşma seslerini duyunca geri döndüm. "abartıyorsun beril, alt tarafı aynı renk giyindik. bin arabaya da geç kalmayalım"
göğsüme bağlı olan kollarımı çözüp belime koydum. "yedi buçukta hazır ol diyip sekizde gelen sensin berkan, yarım saat beklettiğin yetmiyormuş gibi bir de bana laf mı ediyorsun?"
berkan susup dudaklarını büzdüğünde yanından onu es geçip arabaya bindim. peşimden koşarak o da arabaya bindiğinde kemerini bağlarken güldü. "bekleseydin de kapınızı açsaydık, gelin hanım"
giydiğim bir tık abartılı beyaz elbiseme ithafen dalga geçtiğinde vitese attığı eline vurdum. "diyene bak, temmuz ayında kazak giyen kişi benim sanki"
berkan eline vurmamla hemen elini kendine çekip kazağının tozunu aldı. "kazağıma laf edecek en son insan sensin, hem yeni aldım çok güzel değil mi?"
dikiz aynasını ayarlayıp arabayı çalıştırdığında kazağını dikkatle inceledim. aslına baktığımda, kazağının üstündeki kırmızı beyaz işlemeler ve üzerinde yazan f1 pilotu lewis hamilton yazısı oldukça hoş duruyordu. en kısa sürede en yakın tommy mağazasına gidip aynısından almam lazımdı.
"eh işte, idare eder"
berkan otoparktan çıktığında yan aynadan araba gelip gelmediğine bakıp otoyola çıkmıştı. "çok beğendiysen alalım sana da bir tane, bir örnek giyinmiş oluruz"
takmayı unuttuğum emniyet kemerini takıp gözlerimi devirdim. hiçbir şey söylemeden rastgele bir radyo frekansı açtığımda ilahi sesleriyle kahkaha atmadan duramadım. "doğruyu söyle, en son kerem mi bindi bu arabaya?"
berkan yola odaklanmışken sesli olmayacak şekilde gülüp telefonunun kilidini açtı ve spotify uygulamasına girdi. "bıraksana şu telefonu, sen bizi öldürmek mi istiyorsun?"
berkan beni tınlamayıp çalma listesinde gezenirken sinirle telefonunu elinden alıp kaydettiği ve kendi yaptığı çalma listelerine göz gezdirdim. kaydettiği playlistlerden biri benim horon müziklerimin olduğu playlistti. "ya ben bu playlistimi gizlememiş miyim? niye kaydediyorsun sen benim horon playlistimi ya?"
telefonunu dizime bırakıp hemen kendi telefonumdan horon çalma listemi bana özele aldım ve kendi telefonumu çantama geri attım. "berkan telefonun kapanmış, şifreni girsene "
telefonu ona uzattığımda gözlerini yoldan ayırmayıp şifresini söyledi. "1905 yaz"
kaşlarımı çatıp yandan iğrendiğimi belli eden bir bakış attığımda gülerek bana bakıyordu. "noldu, 1903 olmasını falan mı bekliyordun yoksa?"
hiçbir şey söylemeyip beğendiği şarkılara girdim ve karışık çal butonuna bastım. nevizade geceleri?
şarkıyı atlama butonuna bastım. sahibisin kalbimin galatasaray?
"senin saçma sapan almanca şarkılardan ve galatasaray marşlarından başka bildiğin şarkı yok mu? djlik yapmak da bana düştü herhalde"
berkan'ın bir şey söylemesine izin vermeden hakan peker'in karam şarkısını açtım.
"ya beril o şarkıyı kapasan olmuyor mu? anısı var"
"karam şarkısının nasıl bir anısı olabilir berkan?"
berkan telefonu elimden aldığında hala elinde tutuyorken, tek eliyle direksiyonu tam tur sağa çevirmişti. bu muydu kızların düştüğü hareket? tamam bellingham falan yapsa düşerdim de berkan kutlu yapınca, yok olmuyordu. yalancı
"barış, keremle küsmeden önce her üçlü takıldığımızda kendimize karam tayfa derdik. arda turan, selçuk inan ve burak yılmaz misali. sonra kerem ve barış küsünce bir daha üçümüz takılamadık"
barış ve kerem'in küslüğünü biliyordum ama bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum. arada kalan berkan'a üzülsem de belli etmemek için konuyu değiştirdim. "artık şarkı açar mısın berkan?"
berkan karşılık olarak göz devirdi ve telefonuna bir şeyler yazıp yeniden telefonunu dizime koydu.
yansın istanbul
"beril, yansın mı istanbul bu gece?"
"sen ve istanbul istediğiniz kadar yanabilirsiniz berkancığım, bana dokunmayın lütfen"