arabayı valeye teslim edip, vale görevlisi kapılarımızı açınca arabadan indik. olduğumuz yerden baktığımızda mekanı görüyorduk ama biraz yürüme mesafesi vardı. deniz kenarında bize özel ayrılımış mekanın iskelesinde oturan kalabalığı gördüğümde geç kaldığımızı anlamıştım. berkan'a baktığımda kafasındaki güneş gözlüklerini takmış, elinde cüzdanı ve telefonuyla yanımda yavaşça yürüyordu.
berkan ona baktığımı anlamış olacak ki önüne bakarak konuşmuştu.
"yemek on dakika önce başlamış, çok da geç kalmış sayılmayız aslında"
"geç kalmamızın benim için çok da önemi yok aslında, tanıdığım olarak sadece sen, simay, barış ve berat var işte"
berkan hızla kafasını bana çevirip yürümeyi bırakmıştı. "beni tanıyor musun?"
berkan anlamadığım bir şekilde sırıtırken kaşlarımı çatıp ben de yürümeyi bıraktım. "tanımıyor muyum berkan?"
verdiğim cevap onu tatmin etmiş olmalı ki gülümseyip beni beklemeden yürümeye devam etti. gülümsemesi bir anda durduğunda mırıldanmaya başlayınca bir şeyler diyeceğini anladım.
"dorukhan'ın pelinayla gittiği için seni davet etmediğini biliyorum da, sahi berat kiminle geldi?"
"bilmem, flörtlerinden biriyle gelmiştir muhtemelen"
berkan konuyu ilerletmeden anladığını belli eden sesler çıkartıp susmuştu. sonunda mekanın önüne geldiğimizde isim vermemize gerek kalmadan kapıda bekleyen görevliler sıcak bir gülümseme sunup bize kapıyı açmışlardı. mekanın içerisinde uçan sinek bile yokken, iskele kısmında neredeyse oturacak yer kalmamıştı.
topuklarımın sesi tahtadan yapılmış zeminden dolayı oldukça sesli bir şekilde yankılanırken otomatik kapıya yaklaşık beş adım kaldığında berkan kolumdan tutup beni durdurdu.
"rahatsız olur musun bilmiyorum ama takımdan dolayı bize ayrılan masada yalnızca galatasaraylı oyuncular ve partnerleri var, eğer istiyorsan abinlerin masasına da oturabiliriz ayarlarım"
camdan dışarıya baktığımda abim tek kolunu pelinay'ın oturduğu sandalyeye atmıştı. oldukça mutlu bir şekilde eski takım arkadaşlarıyla sohbet ediyordu.
"emin ol abimden ne kadar uzak olursak, o kadar iyi"
berkan sen bilirsin diyip önden geçmemi istedi ve otomatik kapı açıldığında neredeyse tüm gözler bize döndü, pelinay haricinde.
berkan ile kapının önünde durup abime baktığımda kolunu pelinay'ın sandalyesinden çekmiş gözlerini bir benim bir de berkan'ın üzerinde gezindirip duruyordu. dorukhan ile yaklaşık iki haftadır asla iletişimde değildik, sebebi ise pelinay ile olan kavgam olmalıydı.
galatasaraylı oyuncuların masasından bize doğru sesler geldiğinde bakışımızı oraya çevirip gülümsemiştik. berkan yeniden önden gitmem için elini uzatmıştı ve masaya vardığımızda sandalyemi çekmişti. ona sessiz bir teşekkür edip oturduğumda hemen yanımda yerini almıştı.
"beril, dorukhan'ın kardeşi. beril bunlar da bizimkiler"
masada kerem demirbay, barış, simay, kerem aktürkoğlu ve tahmin ettiğimce ondan biraz daha küçük duran kız kardeşi olmalıydı, yunus ve sevgilisi, abdülkerim abi ve eşi vardı.
zaten hepsinin ismini abimin milli takım kadrosunda olduğu zamanlardan dolayı duymuştum. herkesle selamlaşıp tanışma faslından sonra onlar kendi aralarında sohbete devam edince kucağımda duran telefonumu elime aldım.
beril
ne zaman geldiniz sizsimay
15 20 dakika oldu
siz niye geç kaldınız