Üniversitenin ilk haftası sorunsuz ve durgun geçmişti her yıl olduğu gibi. Genel olarak okuldan eve, evden okula sapmıştım yani heyecan uyandıran bir şey olmamıştı.
Cansu ile kampüsteki kafeden sandviç ve kahve alıp sınıfımıza doğru ilerledik. Dün onlarda kaldığım için sabah birlikte gelmiştik ve zaten 2 yıldır tanışmamıza rağmen benim en yakın arkadaşımdı. Cansu şekerli ve karamelli ben ise filtre kahve almıştım. Kahvemi sade seviyordum. Süt bile benim için fazlalıktı.
Bir hafta boyunca hayatım ne kadar durgun geçse de aklımın bir yanında beni huzursuz eden düşünceler vardı. Uyurken, yolda yürürken, ders zamanı hocanın gelmesini beklerken, dişimi fırçalerken en olmadık zamanda aklımda belirip zihnimi kurcalayan bir şeydi bu. Bir şeyden çok biriydi.
Tenisçi kız en olmadık zamanlarda aklımda belirerek beni savunmasızken yakalıyordu. Sınıfımda, okulumda ondan daha gıcık, daha ukala bir sürü kişiyi tanıyordum ama onlar benim için önemsizdi. Uygunsuz bir zamanda zihnimde belirip beni rahatsız edecek değere sahip değillerdi benim için. Bununla birlikte Hande de değildi. Peki neden sürekli onu düşünüp ona sinirleniyordum?
Hala düşündüğümü fark edip lavaboya koşar adımlarla gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Bir hafta boyunca onu neredeyse hiç görmemiştim bile o yüzden düşünemem lazımdı. O kimdi ki benim aklımda öylece yer ediniyordu? Lavabodan çıkıp dersimin olduğu sınıfa ilerliyordum şu an. Onu düşünmeyecektim ve dersime odaklanacaktım.
Sabah derslerimin bitmesiyle arkadaş grubumla kafeye gelmiştik. Kampüsün içindeki iki kafeden biriydi. Burası daha yereldi diğerine göre ama alt tarafı bir kahve içmek için o sırayı beklemek can alıcıydı. Burası hem sessiz sakin hem de durgundu. Buranın müdavimi bir tek bizdik sanırsam.
Kahvelerimizi içip derin bir sohbet döndürürken duyduğum rabarbayla kafamı çevirmemle onu görmem bir oldu.
Erkek basket takımından Semih, Berk ve Yiğit yanlarında da Hande ve Rosa vardı. Hande ile Semih çok yakındı birbirlerine kollarını atmış gülüşüyorlardı. Semih'i tanıdığımdan beri ondan haz etmiyordum. Şımarık, dangalak, düşüncesiz kısacası tam bir erkekti. Sevgili olduklarını düşünüyordum her ne kadar bunu kanıtlayacak kesin bir bulgu ortada yokken.
Ancak böyle bir kız Semih ile çıkardı zaten. Ukala ve gıcık. Ayrılmalarını diledim içtenlikle. Neden böyle bir şey dilediğim hakkında en ufak fikrim yoktu hatta lisede birinden hoşlanıyordum fakat platonikti ve sevgilisi vardı. Ona olan aşkımdan hastanelik bile olmuştum ama ayrılmalarını istemedim. Bu kızı sevmezken bile ayrılmalarını dilemem tuhaftı. Onlar iki ayrı ben de ayrı bir bireydim.
"Zehra biraz daha bakarsan sapık ihbarıyla polise bildirecekler seni." Ayça'nın konuşmasıyla önüme döndüm "Ayrıca oraya bakmaktan da boynun kopacak."
"Gözüm takıldı sadece."
"Hande'ye mi?" diye sordu Cansu. İmalı bakışları vardı. Ne kastettiğini anlayıp sinirle göz devirdim. "Şu kız annenleri öldürse daha az kin tutardın Zehra."
"Şeytan tüyü var o kızda anlamıyorsunuz siz." onlara tekrar baktığımda masaları birleştirmiş oturmuşlardı. Hande hala Semih ile birbirlerinin omuzlarına kollarını atmış haldeydi ayaklarını boş sandalyeye uzatıp Semih'e yaslanmıştı. "Sizce sevgililer mi?" kafamla onları göstererek sormuştum bu soruyu.
"Yani, kız oldukça güzel ve tam Semih'in çıkacağı bir kız; uzun, sporcu falan. Yakın gibiler."
"Biraz sonra kafa tokuşturacaklar ne sevgilisi?" Ebrar'ın yorumuyla hepimiz bakışlarımızı ona diktik. "Bakmayın öyle ilişki duayeniyim ben, anlarım."
"Sus sen bi' sana ne Zehra?" Sorgulayıcı bakışlarınndan kaçmak mümkün değildi Ayça'nın.
"Merak ettim sadece maksat dedikodu, gıybet." gözümü devirmekten alıkoyamadım
"Maksat o yani, başka bir sebep yok yani?"
"Mesmursuz."
"Sensin mesmursuz. Sen istediğin gibi anlamışsın bile." Cansu da Ayça'ya destek çıkınca bu ikisinin birliği benim üstüme üstüme geliyordu.
Cevap vermeden yeniden Hande'ye baktım. Hararetli hararetli konuşuyorlardı ama üsluplarına zıt bit şekilde hepsi palyaço gibi sırıtıyordu. En sonunda hepsi kalkıp gitti ama Hande olduğu yerde kımıldamadı bile. Hepsinin arkasından el salladı ve bu süre zarfında dikkatimi çeken şey hala sırıtmasıydı. Çok samimiydi sanırsam ya sürekli gülüyor ya da sürekli sırıtıyordu sanki yüzünü asması imkansız gibiydi. Bu sırada da çukurdan beter gamzeleri kendini gösteriyordu.
Gariptir ama o gamzelerine parmağımı sokmak istiyordum. Çevremde hiç gamzeli biri olmamıştı benim için 'egzotik'e kaçıyordu. Her neyse yine de bu kız ukala bir kız. Bunları düşünmemem gerek.
"Hande!" seslendim ona. Cansu, Ayça ve Ebrar benden beklemiyorlardı çünkü birine kolay kolay samimiyet göstermezdim.
Bana bakıp soru soran gözlerle bana bakıyordu. Suratında yargılayıcı bir ifade vardı ve ben bunu kafamda kurmuyordum. Kim görse bu ifadenin yargılayıcı, tenkit edici olduğunu savunurdu ve -bu beni çıldırıyor- bunu yaparken hala ve hala sırıtıyordu. Akıl hastası mıydı bu?
"Bu kafeye gelen olmaz pek, ilk sınıflar bilmez. Nereden esti buraya gelmek?" konuşuyordum çünkü merak ediyordum. Meral uyandırmıştı bana. Sürekli yüzünde tebessüm olan kızın arkasında başka bir şeyler vardı ve ben bunu biliyordum. Boşuna ek puan için seçmeli olarak psikoloji dersi almamıştım değil mi?
"İlk gün etrafı dolaştım. Gözüme kestirdim ve o günden beri buradayım fakat arkadaşlarıma beğendiremedim." badem gözleri yoğun bakıyordu sebebini anlamadığım bir şekilde. "Hayırdır rahatsızlık mu verdim Zehra hazretleri?"
"Hayır sadece merak ettim. Birinci sınıflar bilmez pek burayı." benimle uğraşıyordu ve bu beni geriyordu.
"Birinci sınıf bile olmamam seni bayılyır heralde canım." sesli gülmüştü bunları derken. "Hazırlıktayım."
Eşyalarını toplayıp kalktı ve Baki Abi'ye iyi günler diledi. Baki Abi ile bile samimi olmuştu. Bu laubali tavırları bitiriyordu beni. Daha bir hafta olmuştu.
Yine de samimi laubali tavırlarına rağmen ketum birine benziyordu. Benzemek değil de direkt öyleydi bence ve buna ek olarak gözleri çok derindi. Derin bakıyordu. Bu derinliğin sebebini ve yüzündeki sırıtışlarının arka perdesini merak ediyordum ister istemez.
Gerçi bana neydi? O kızı sevmemiştim o da beni sevmemişti. Bu çok açık ve netti, üstelemeye gerek yok değil mi? Büyük ihtimalle 'sanat tarihi' gibi bir bölüm okuyan ve sporda ilerleyecek arkasında varlıklı bir ailesi olan genç bir kızdı. Hayatında hiç maddi zorluk çektiğine ihtimal bile vermiyordum. Çevresi, çevresinden kastettiğim Yiğit, Berk ve Semih zengin olmaslar bile orta üst ailelerin çocuklarıydı. Tahminim onunda onlardan biri olnası ve klasik okulun popüler kızı olacağıydı. Birbirimize çok zıttık. Onu merak etmeyeceğim, bu da benim son kararımdı.
***
Selam! Tatilde olduğum için geç geldi yrni bölüm. Eleştirilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Medyadaki şarkı kurgunjn ismini esinlendiğim şarkı. Öptüm!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simply Falling #HanZeh / gxg
RomanceBana nefreti, arzuyu, öfkeyi, şehveti ve daha da tehlikeli bir şeyi hissettiriyor: aşk. Kurgudur, gerçek değildir.