7

518 60 11
                                    

Görsüğüm şeyle koşarak soyunma odasından çıkıp hemen yanındaki kortlara gittim.

Orada olacağını biliyordum çünkü olayın yeni yapıldığını tahmin ediyordum. Sadece hissediyordum onun hakkında hiçbir şey bilmesem de ağzından zorla laf alsam da onu biliyordum. En azından hissedebiliyordum.

Tam da tahmin ettiğim gibi oradaydı, tek başınaydı. Köşedeki banklara oturmuş ayakkabısını bağlıyordu.

Yanına gittim ben de tek başına olmasını fırsat bilererek.

"Hande!" bağırdım var gücümle. "Sen yaptın değil mi?"

Hiçbir şey demedi ama hala rahatsız edici sırıtışı duruyordu yüzünde.

"Neyi ben mi yaptım?"

"Sen yapmışsın." onun yaptığını bildiğimi bildiğini biliyorum ama hala üste çıkmasına anlam verememiştim.

"Bravo anladın sonunda." Çok öfkeli bakıyordu. Neden durduk yere bu nefretinin alevlendiğine asla anlam veremiyordum.

Ama nefreti sanki bana meydan okuyordu. Sen daha çok nefret et, daha çok öfkelen der gibi bakıyordu bana.

Hande ders notlarımı yırtıp soyunma odasındaki dolabıma koymuştu. Neredeyse bu dönemin tüm konuların olduğu bir nottu.

Tıp gibi bir bölümde bu ocağıma incir ağacı dikmekti. Vizelere ve finallere bu notlarla girecektim ve bunun içine sıçmıştı affedersiniz.

"Ağzına sıçmışsın notlarımın! Ne düşünüyordun sen? Ben nasıl tekrar çıkarıcam o notları? Finallerde ne yapacağım? Sen için rahat mı uyuyacaksın?"

Hiçbir şey söylememeye devam ediyordu ancak yüz ifadesi değişmişti. Artık sırıtmıyordu. Büyük bir kayıbın içinde olmama rağmen zafer kazanmkş gibi hissettim. O iğrenç, sinir bozucu sırıtışı yok olmuştu. Mutluydum bunun için.

"O kolyenin benzeri bende de vardı!" elimle gösterdim tişörtümün içinden çıkarıp kolyeyi. "Ebrar benimki sanmış seninkini. Geçen parkta fark ettiğim an sana geri vermeyi planlıyordum."

İfadesizce yüzüme bakıyordu. Hala konuşmaması sinirlendirmişti. Artık o zafer hissi yoktu.

"Sırf bu yüzden liseli gibi notlarımı yırtmana gerek yoktu. Ama sen ne anlarsın? Bok bokuna spor bursu ile okuduğun bölümün derslerine girmiyorsun bile! " ne dediğimi bilmiyordum. "Bu notlara tekrardan ulaşamayanilirim. Bu dersten kalırsam da okulu uzatmam gerekebilir. Bursum kesilebilir ama bunları anlayabileceğini sanmıyorum. Çünkü arkanda hep bir ailen vardı değil mi? Sen de o arkadaşların gibi refah içinde yaşıyordun. Ailen hep arkandaydı."

"Ailemi karıştırma." çok sakince dedi. Ama umursamıyordum delirtmişti beni en sonunda.

"Lafı başka yere çekme!" tüm gücümle bağırdım. Neyse ki kortlar okuldan uzaktaydı. "Bu kadarsın işte sen. Şımarık, başarısızlığa gelemeyecek kadar kendiyle barışık olmayan birisin. O 'rahat' halinin arkasına sığınıp insanlara üstünlük kurmaya bayılıyorsun ama içten içe yiyip bitiriyorsun kendini."

Daha sakin konuşmuştum bunları söylerken ama öfkem hala belli ediyordu kendini. Kolyeyi var gücümle fırlattım.

Ben notlarıma ulaşamıyorsam o da değerli kolyesine ulaşamayacaktı. Çok değerli anneciğinin vermesi umrumda da değildi.

Çekip gittim oradan.

***
Bir ay geçti hiç konuşmadık. Maçlarına da gitmedim bir daha, daha sakindi danki hayatım.

Geçtiğimiz bir ay daha durağan olmasına rağmen minik noksanlarla doluydu.

Mesela kampüste birbirimize omuz atmalar. Üzerimize su dökmeler... İlk başta sadece ben yapıyordum ama karşılık vermiyordu. Vicdan azabından olduğunu düşünüyordum ama onun insani bir özelliği olduğunu da sanmıyordum.  antrenmanda topları hep kort dışına kaçıyordu galiba o topları çalmak minik bir hobi olmuştu benim için.

Simply Falling #HanZeh / gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin