9

515 61 31
                                    

"Ben kalkayım artık."

"Hayır!" gitmesini istemiyordum. "Trafik dinsin seni bırakırım Ebrar'ın arabasını buraya park ediyor."

Ehliyetim vardı ve Ebrar bugün yoktu ama arabası vardı. İyi bir bahane üretmiştim.

Bir süre suratıma baktıktan sonra "tamam" diyerek onayladı.

Bir bardak daha çay koyduktan sonra yine aynı yerimizi almış kulak cızırdatan bir sessizlikte çayımızı içiyorduk.

"Maçların nasıl gidiyor?" bir muhabbet girişiminde bulunmam gerekiyordu çünkü sessizlik kulaklarımı tırmalamaya başlamıştı bile.

"İyi." çayından bir yudum aldı. "Hazırlık senem olduğu için derslerle birlikte daha az yoğun. Senin derler nasıl?"

"Zor ama yeni notlarım işimi çok kolaylaştıracak." dedim gülümsemeyle.

"Kolum koptu yazarken. İlk iki yıl okumuş kadar oldum uygulamalı ders eksiğimi kapatırsam sağlık ocağında çalışabilirim artık." dediğinde gülümsemem daha da arttı.

O da gülümsememe karşılık verdiğinde gözüm gamzelerine kaydı.

"Gamzelerin çok güzel."

"Küçükken çok dalga geçerlerdi 'yanağı delik' diye."

"Öyle gözüküyorlar aslında çukur gibi ama çok güzeller."

"Senin de gözlerin öyle yeşil ama ela gibi canlı."

"Teşekkür ederim." karşılıklı iltifatlarımızla birlikte gözlerimiz kenetlendi.

Ne hissettiğini bilmiyordum çoğu zaman. Çokça dediğim gibi kapalı bir müzik kutusu gibiydi. Kolunu çevirdikten sonra işlemeli beyaz kutusunun içinden porselen pembe etekli balerin yanında bir kuğu çıkanlar gibi.

Kolunu be kadar çevirirseniz o kadar çıkıyordu kutusundan yanında tatlı bir müzik

Çayından son yudumunu aldı. Bardağını tezgaha koymak için kalktığında ben de kalkarak tuttum kolundan.

"Gerek yok ben kaldırırım." bardağı geri masaya bırakıp saate baktı.

"Zehra." demesiyle kolunu hala tuttuğumu fark ettim.

"Pardon" diyerek geri çekildim.

"Geç oldu, bi' saate diner trafik." masaya geri oturdu.

"Notlar için teşekkürler gerek yoktu."

"Vardı çocukça davrandım."

"Ben de çocukça davrandım."

"Hayır öyle davranmadın hem seni ben kışkırttım." dedi yerinden kalkarak üzerime doğru geliyordu. "Ama sen de hileci davrandın."

Sanırım şu an meselenin notlar olmadığını anladım.

Sandalyemi ittirerek geriye çıktım ve ona izin verdim.

Usulca kucağıma oturdu ellerini boynuma sardı brnim ellerim de sorgulamadan bilinçsizce onun belini buldu.

"Devam et" dedi usulca yanağımı öptü "ama bu kez hile yapma."

Gözüm dönmüştü dudaklarımızı birleştirdiğimizde sanki cennetteydim. Doya doya öpmek istiyorum gül kurusu dudaklarını.

Öpücüklerimiz hararetlendikçe kendini bana sürtüyordu, altımda bir sıcaklık bir yanma hissi hissedebiliyordum.

Bir elimle belini diğer elimle kalçasını kavrayarak kucakladım onu. Daha fazla beklemek istemiyordum. Tatlı dudaklarını bırakmadan odama doğru götürdüm. Yatağa yavaşça bırakınca beni kendine çekmesiyle üstüne yığıldım. 

Üstündeki beyaz atletinin askıları düşüyordu omuzlarından artık nazik olamıyordum, hızlı bir şekilde çıkarıp fırlattım altındaki şortuyla beraber odanın bir yerine. Sütyen giymemesi nefesimi kesti, artık dudaklarından ayrılıp boynuna geçtiğimde kesik kesik inlemeye başladı. Ellerini belimde hissedince üstümdekilerden beni kurtarmasına izin verdim.

Göğüslerine ulaştığımda ıslak öpücükler bırakıyordum her bir çevresine. Yavaşça emmeye diğer göğsünü de elimle okşamaya başladığımda daha yüksek inledi. İnledikçe daha da inletmek istiyordum.

Uzun bir yol çizmiştim kendime altındaki külodunun sınırların geldiğimde ona baktım. Dağılmış saçları pembeleşmiş yüzü ve hafif mayışmış bir şekilde devam etmemi istedi. İstediği gibi çıkarttım ve onu da odanın bir köşesine fırlattım.

Kalbim yerine sığmıyordu üniversitemdeki kanlı bıçaklı olduğum kızın beni çileden çıkarmasına hayret ediyordum ve bir yandan da onu bu kadar istediğime inanamıyordum.

Kadınlığını yavaş öpücüklerle ıslatırken bir yandan da okşuyorduö tenini. Hala kesik kesik içine doğru inlemesi beni çıldırtıyordu kendisini tutmasın, sesini duymak, duvarlarda sesinin yankılanmasını istiyordum, elleri yatağın çarşafıyla buluştu.

Girişine dilimle bastırdığımda  çığlığa benzer bir şekilde inledi. Yavaş yavaş hareket ederek yavaş yavaş istediğimi alıyordum. Daha da derine itmeye devam ederken bir yandan da kadınlığını parmaklarımla okşuyordum.

"Lütfen artık!" diye bağırdığında parmağımı içine ittirdim yavaş yavaş git gel yaparken kadınlığını dilimle keşfe çıktım.

Alışmaya başlamasıyla diğer parmağımı da içeri ittirdim duvarları sıkıca sarıyordu parmaklarımı. Bu sırada dudaklarına çıkıp esir aldım o gül kurusu dolgunluklarını.

Bir süre daha yavaş bir şekilde gitgel yaptıktan sonra daha da hızlandım esir aldığım dudaklarından dolayı boğuk boğuk ağzıma inliyordu vücudu titremesiyle ellerime gelmesi bir oldu. Ellerimi ağzıma götürdüm onun olan hiçbir şeyden mahrum kalmak istemiyordum.

Bir öpücük daha kondurduktan sonra yanına uzandım.

Başını göğsüme koyup uzun kollarıyla sarmaladı beni. "Adil oldu mu?" diye sordum.

"Fazlasıyla" dedi gülerek. Elleriyle gerdanımı okşuyordu nazikçe "Daha önce şey yaptın mı yani kadınlarla beraber oldun mu?"

"Evet. sen?"

"İlk seferimdi." yüzüne baktığımda utanmıştı.

"Daha önce hiçbir kadından hoşlanmadın mı?"

"Hoşlandım ama beraber olmadım."

"Nasıl hissediyorsum?" diye sorduğumda öpücük kondurdu dudağıma cevabımı almıştım.

Sıcak çıplak tenini, tenimde hissetmek çok hoşuma gitmişti. Yapboz gibi birbirimize sarmalanmıştık.

Ellerim saçlarını okşuyordu, saçları ipince telliydi ama geldiğinden bu yana dalgalanmıştı. Doğal hali buydu anlaşılan.

"Trafik ne durumdadır acaba?" gidecek mi kalacak mı merak ediyordum.

"Bence dinmemiştir." dedi boynuma iyice sokularak.

"Bence de." ben de saha sıkı sarıldım ona








Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Simply Falling #HanZeh / gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin