🪞12

118 9 0
                                    

Rafa dizilmek üzere yıkanan bardakları kurularken bir yandan etrafı izliyordum.Kafeye başlayalı 1 hafta olmuştu. Çok kalabalık bir kafe değildi. Genelde akşam saatlerinde kalabalıklaşıyordu. O saatlerde garsonluk yapıyor, nispeten daha sakin olan zamanlarda ise temizlik işleriyle uğraşıyordum. Benimle birlikte garsonluk yapan 3 kişi vardı. Birisi benim yaşlarımda bir erkek, diğeri 30larında bir kadındı. Onlar önceden beri tanışıyor olduğundan samimilerdi. Bana karşı da gayet kibar davranmışlardı ancak bu boktan hayatıma yeni insanlar almak isteyeceğim son şeydi.

Doğan'la bir haftadır konuşmuyorduk. O zaten ben yazmasam bana asla yazmazdı. Ben de yazmayacaktım. Her ne kadar içimde yazmak için delice bir istek olsa da kendimi dizginlemek istiyordum.

"Doğa'cım, Ayşe ablaya sordum ama hiç denk gelmemiş bahsettiğin bilekliğe." Garson Filiz ablaya başımı salladım. Birkaç gün önce bilekliğimin kaybolduğunu fark etmiştim. Odamı, pansiyonun lobisini ve burayı karış karış aramıştım ama bulamıyordum. Ne zaman düşürdüm, en son ne zaman bileğimdeydi onu da bilmiyordum. Aklım karman çorman bir vaziyetteydim.

"Kızım molaya çıkmadın bugün. Birazdan kalabalık başlayacak, biraz ara ver istersen." Konuşan patronumdu. İyi bir insandı. Bu iyilik herkese miydi yoksa Doğan'ın arkadaşı olarak başlamamdan ötürü bana mı özeldi bilmiyordum.

"Yok Mehmet Bey iyiyim böyle. Servise başlayacağım birazdan." Omzunu silkerek kasaya geri döndü. Performansımı etkilemediği sürece çalışma saatlerimin uzunluğu onun işine gelirdi neticede.

Bardaklarla işim bittiğinde çoktan akşam olmuştu. Burası iş merkezlerine yakın bir yerdi. O yüzden akşam yemeğini burda yiyen çok insan oluyordu. Tempo başladığında kafamı başka şeylerle meşgul edeceğim için sevindim.

Masalardan hızla sipariş almaya başladım. Ardı ardına müşteriler geliyor, masalarda müşteri kalmadığı taktirde paket servise yardıma gidiyordum.

"Masa 12'ye yeni müşteri geldi. Sorun olmazsa sen ilgilenir misin Doğa, çok yoruldum?" yaşıtım olan garson Burak'a başımı sallayıp adisyonu ve menüyü alarak masaya ilerledim.

Bu masa bizim geçen sefer Doğan'la oturduğumuz masaydı. Şimdiyse yüzünü seçebildiğim güzel bir kız ve arkası dönük bir adam oturuyordu. Masaya yaklaştım ve, "Hoş geldiniz." diyerek menüyü masaya bıraktım.

"Hoş bulduk, Doğa." başımı konuşan adama çevirdiğimde hızla yutkundum. Doğan'dı bu. Sevgilisiyle mi gelmişti?

İçime oturan saçma bir ağırlığı yok saymaya çalıştım. "Ne alacağınıza karar verdiğinizde seslenebilirsiniz." diyerek uzaklaşmaya yeltendim. Ancak bileğimi saran, sert bir elden gelen nazik bir dokunuş beni yerime mıhladı.

Boğazımı temizleyerek Doğan'ın karşısındaki kıza baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Pekala, ya sevgili değillerdi ya da kız Doğan'ı zerre kadar kıskanmıyordu.

"Bir merhaba ya da nasılsın yok mu? Tanışmıyormuşuz gibi mi yapacağız?" Başımı kasaya çevirdim. Mehmet Bey ödemelerle ilgilendiğinden buraya bakmıyordu.

"Mesai saatleri içindeyim Doğan. Elimde kalan tek şey bu, işimi kaybetmek istemiyorum."

Geriye yaslandı. "Ben de varım Doğa. İyi olduğunu görebilmek için buraya kadar geldim."

"Teşekkür ederim. Mesaj da atabilirdin." dediğimde güldü.

​​​​​"Senden uzak durmamı istediğini sanıyordum."

Kırık Ayna | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin