Bazen acaba denizin üstü nasıldır diye merak ediyordum. Aslında daha küçük bir deniz çocuğu iken bile çok meraklı bir yapım varmış. Hep saray dışına çıkıp bir yerlerde kayboluyormuşum. Tabii sonra babam muhafızları göndererek bir şekilde buluyormuş beni.
Diyorum ya yerimde duramıyordum. Hem burası benim için fazla sıkıcıydı bir yolunu bulup dışarıyı keşfetmeliydim. Aklımda bu düşüncelere uyanmıştım o sabah. Kimseye çaktırmadan saray dışına çıkabilmiştim.
Sınırlardan çıkabilmişliğin verdiği öz güvenle hızlıca yüzüyordum denizin ortasında. Yüzeye yaklaştığımı hissedince duraksadım. Her ne kadar meraklı olsamda korkuyordum yani.
Derin nefes alıp başımı gün yüzüne çıkardım. Yüzümü yalayan güneş ışınları, rüzgarın hafif esintisi beni mest etmişti. Gerçekten bu kadar güzel miydi denizin üstü?
Gördüğüm kayalıklara yaklaşıp üstüne çıktım yavaşça. Artık güneş tüm vücuduma nüfuz ediyordu. Hoşuma gitmişti. Gökyüzünde uçuşan martılar, ve büyükçe bir deniz feneri bir dakika ne deniz feneri mi?
Demek ki insan vardı. Dikkatli olmam lazımdı çünkü tanrı aşkına hangi insan deniz kuyruğu olan yarı insan bedenli bir deniz insanını normal karşılardı. Kayanın arkasından dolanıp denize atladım. Yüzerek fenerin kıyısına doğru yaklaştım. Merak ediyordum işte ne yapayım.
Sadece fener yoktu ayrıca bir evde vardı. Ozaman burada gerçekten bir insan yaşıyordu. Bunları düşünürken evin içinden çıkan insanı gördüm. Göremeyeceği şekilde kayaların arkasına saklandım.
Garipti çünkü iki tane değişik bir vücut parçası vardı. Benim gibi kuyruğu yoktu. Elimi alnıma vurdum.
" Salak Yoongi o insan tabii ki kuyruğu olmayacak ah tanrim bana birazcik akıl verseydin ya"
Kendi kendime konuşurken yalnız yaşayan adama baktım. Bakmamla beraber ona kitlenmem bir olmuştu. Gözlerimi ayıramıyordum. Kalbimde anlamlandıramadığım bir çırpıntı vardı. Ve ayrıca göğüsumun üstünde bir acı. Gözlerimi ondan ayırıp bedenime baktığımda oluşan Nergis çiçeklerine baktım.
" Aman tanrım! Buda ne yoksa olamaz.."
****
Oradan hızlıca ayrılıp saraya doğru yüzmüştüm. Kimseye çaktırmadan yine içeriye geçip kendi odama geçtim. Hemen odamdaki raflari karıştıp aklımdaki düşüncenin gerçek olmamasını diledim.
Bulduğum "Ruh Eşleri" kitabını sayfalarını hızlı hızlı çevirdim. Bir insanla bir deniz insanın ruh eşi olabilmesi hakkinda bir bölüm arıyordum. Bir kaç sayfa çevirdiğimde aradığım sayfayı bulmuştum galiba.
" Bir insan ve deniz insanın ruh eşi olması oldukça nadir durumdur. Fakat imkansız da değildir. Böyle bir durumda deniz insani olan taraf ruh eşi olan insanı gördüğü anda ona kitlenir ve vücudunun herhangi bir bölümünde eşinin sevdiği bir çiçeğin sembolü oluşur. Gün geçtikçe oluşan çiçek artık onun kokusu haline gelir. Ruh eşleri birbirlerine aşık olduğu sürece iki tarafta sağlıklı bir hayat yaşayabilir. Fakat bu aşk gerçekleşemezse iki tarafında ölüm riski taşıyacağı kaçınılmaz bir gerçektir."
Dehşete düşmüştüm. Tanrım ne ruh eşi ne ölümü ne aşkı. Saçma sapan bir merak başıma neler açmıştı. Ellerim titriyordu resmen. Bunu babama nasil söyleyecektim peki. Kesinlikle karşı gelirdi.
Ağlamak istiyordum.
Yoongi'nin ruh eşi sembolu. Tam olarak böyle degil daha ince uzun hayal edin bu sadece bir örnek
Bilmeyen çiçeklerim icin Nergis boyle bisey kendileri benim ikinci favori çiçeğim olur. Kokusu harika bisey ben ayilip bayiliyorum yani pauwhjwjejwjwn
NE OLDU BİRDEN BOYLE AMAN AMAN
Ehehehehe neyse yazdıkça valla aklıma boyle bisey yapmak geldi. Bu arada gecis bölümü gibi bisey devami var yani ama iste biraz uzasin diye diğer bolumde yazicam.
Lutfen yorum falan yapin ya okuyim azcik. Oy falan da olur. Ama yorum yazin yazin bileyim seviyor musunuz sevmiyor musunuz. Hayalet gibi takilmayin ayol yemicem sizi🤭
Neyse saka maka seviyorum hepinizi öptüm ben kacar artik🏃🏾🏃🏾🏃🏾💗💗🤭😚
Gi~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pearl Of The Sea | taegi
Fantasia"İnan bana bu hayatımda başıma gelen en güzel şeysin" diye fısıldadı yıldızlarla dolu gökyüzüne