Yaşamın renklerini tartışabilseydik, geçmişle geleceğin oluşturduğu zihin karmaşasını ortadan kolayca kaldırabilirdik. Geçmişteki hatalar tekrardan tekrarlanır, geleceğe dönük yatırımlar daha fazla nitelik kazanırdı. En çok sevdiklerimizi "Bir zamanlar" çok sevdiğimiz olmaktan kurtarırdık.
Belki sonuncu madde imkansız olabilirdi şu durum için. Ancak her ne olursa olsun alınacak bir intikamımız vardı ve yine her ne olursa olsun bunun önüne kimse geçemezdi!
" Yapabilecek bir şeyimiz var sanırım."
Evet vardı. Dirisiyle iş göremediğimiz insanı, ölüsüyle değerlendirebilirdik. Katil olmadığımızı, bunun bizim işimiz olduğunu bir kez daha vurgulamamız içinde güzel bir fırsattı.
" Cesedi kaçıracağız." Imkansiz değildi ancak mümkündür ki zor bir işti.
Ladin'e gözümü diktiğimde rahatsız olmuş olmalı ki gözlerini benden kaçırıp, denizin derinliklerinde görünmez bir gezintiye çıkmıştı. Aklına yattığı konusunda adım kadar emindim ancak düşüncesi her an değişebilir durumdaydı.
" Acı veriyor, biliyorum. Ancak bunca yılın manasız gözyaşlarını ve umursamaya el vermediğim haykırışlarını, tam şuan da görmezden geleceğimi düşünme. Ayrıca unutma. Bu bir tek senin savaşın değil. " Kısık gözlerini etrafta gezdirerek ışığın hücum ettiği gürültülü ortamı idrak etmeye çalışıyordu. Kendi içinde çatışan ve bunu belli etmeye çekinen hali, onu zavallı gibi göstermekten başka bir işe yaramıyordu. Insanoğlu duygulara o kadar sıkı tutunmuş ki pençesine takılan her ihmalin kötü kaderden başka bir şey olmadığını düşünür ve bir zavallı gibi yasar. Ladin'in yaptığı bundan farksız...
" Ben sadece... Ben sadece yapabileceğimize inanmıştım." Mavi gözlerinde ki hüzün kim bilir hangi şiirin hangi satırında aranmayı bekliyordu. Duygusuz bir insan olabilirim ancak bu, zamanında duygu okyanusunda yüzmediğim anlamına gelmiyor. Aksine, bu yollardan ustalıkla geçmiş olmam onu en iyi anlayan kişinin ben olduğumu gözler önüne ummasızca seriyordu.
" Öldü. Ama cennette, ona cehennemi yaşatmam için beni bekliyor olacak. Unutma, uğruna kan döktüğüm hayat, onun, hayalkervanımda ki hayatımda yaverim olmasının önüne geçemeyecek" dediğimde ruhsuz bakan gözleri bir nebzede olsa huzur bulmuş, parlamaya el vermişti.
" Gürültüden korkması gereken insanoğlu gürültülüye aşık, sessizliğe karşı mayhoştur. Ancak bilirsin, benim lügatımda durum tam tersi işler. Sessizliğe tapıyorum."
Gülümsedi.
" Peki bunu nasıl yapacağız? Şu zamana kadar yaptıklarımız arasında ilkimiz olacak." Hak veririm ki bu doğruydu. Taze kan kokusunu içime çekmek varken ne diye cesetle işim olsun ki şu zamana kadar.
Bir sadist ya da bir psikopat olarak görünebilirim. Ancak tutku denen şey bunların önüne her zaman geçmeyi başarır. Öldürmek ve öleni sevmek psikopatlık değildir. Tıpkı kemanının telleri için saçlarını feda eden yalnız kumru gibi.
" İşimiz basit. Hastane morguna girip cesedi alacağız. "
Mantıklıydı. Ama menşankatliydi de. Basit bir fikir gibi görünsede yapabileceğimizin en iyisiydi.
Benim için mukaddes bir hazine olan ölüm tufanı, yine benim için hayalden öte bir yolculuk tufanıdır. Sonsuzluğu içimde hissedebildiğim her dakikanın griye çalan kısmı gibi... Minik puntolarla aklıma kazıdığım, netliğin demode olup bulanıklığın boy gösterdiği sonsuzluk... Ölüm hissedebildiğim tek gerçek iken, yaparken tenezzüle itham etmeyeceğim tek şey ölümlüye ölümü tattırmaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
RomanceTanrısallaşmak... Ben Tanrı'yım? Tanrı ne der? Tanrı herkesin eşit yaratıldığını söyler. Buna inanmanın getirisi insanlara kaldığı vakit, eşitliğin yalnızca kız ve oğlanlar ya da paradan öte olmadığını ancak görüyorsunuz. Böyle bir dünyaya mensup ol...