SOYTARI KATİLİ6. Bölüm
"Farklı Yol, Aynı Son"
🎵Cigarattes After Sex-Apocalypse
❝Gerçekler hiçbir zaman masallar kadar süslü olmadı. Rapunzel'in saçlarına kanan, o yüksek kuleden sarkıtıldı. Uyuyan Güzel'in güzelliğine kananlar, sonsuz uykuya daldı. Sindirella'nın ayakkabısına kananlar, yalanları kaldıramadı. Masallarda gördükleri düş, gerçekliğin kana bulanmış cesetleriydi. İnsanı en çok umut mahvetti. Prens ümitliydi, karşısındakinin görünmez zehire sahip olduğunu göremedi. Kimsenin masum olmadığını fark edemedi. Belki de bu yüzden hayatı uzun sürmedi. Yalanlar onu hasta etti, zehirli elma onun için bir ödül gibiydi. Belki de bu yüzden hep prens kaybetti.
Prensin kaybedişi halka bir dersti. Zayıflıklarını örten halk güçlü yönlerini unutup gitti. Ve bir gün soytarı çıkageldi. Halka prens değil, kral olduğunu söyledi. Halk soytarının yüzüne kandı, zehirli yalanları tekrardan tattı.
İnsanlar şeytan yüzlü insanlardan korunmaya çalışırken, melek yüzlü iblisleri göremedi. Bu da bunlara en büyük hayat dersiydi. Fakat kimse bu önemli dersi hayata geçirmedi.❞
—M. İ. M.🔐
Soluklanmak çok zordu.
Nefes almak, biraz beklemek, belki düzenli atan nabzını dinlemek.
Eğer hayatınız hareketliyse, dur durak bilmiyorsa, bunlar zordu.
Bir hızlı trende gibi hissettiriyordu içinde bulunduğum yaşam. Hiç durmadan, duraksamadan, hep bir önceki andan daha hızlı bir şekilde ilerliyordu. Soluklanmak için durmuyordu. Beklemiyordu. Hep ilerliyordu. Daha hızlı ve daha korkutucu bir şekilde geri geliyordu. Ne zaman o hızlı treni durdurmaya çalışsanız yaralanıyordunuz. Bu yüzden orada durmaktan başka çareniz yoktu.
Durmak istiyordunuz, durmak için yalvarıyordunuz fakat o hızlı treni yöneten kişi sizin yalvarışlarınıza ya da çığlıklarınıza tepki vermiyordu, duymuyordu, duysa bile o treni durdurmaya yeltenmiyordu.
Neden?
Neden kimse o treni durduramıyordu? Soluklanmak istemek, biraz hayatın o korkutucu ve nefes kesici atmosferinden uzaklaşmak istemek bir lükstü?
Yirmi üç yaşındaydım.
Yirmi üç yıldır hayattaydım ve bir gün bile olsun gün yüzü görmemiştim.
Hayatım karanlıktı. Kapkaranlık.
Öyle ki içindekileri de bir kara delik gibi içine yutarak karanlığın için kaybolmalarını, belki de yok olmalarını sağlıyordu.
Bir renk olsaydım, siyah olurdum. Oysaki benim en sevdiğim renk kahveydi.
Her şeyi içine çeken, güzel şeyleri yutan, kaybeden, öldüren. Ben insanların hayatlarındaki karar deliktim.
Korkulması gereken. Ürküten. Kaçıran.Neden kimse görmüyordu? Ben tehlikeliydim. Hayatıma girmemeleri gerekiyordu. Beni sevmemeleri, kendilerini bana sevdirmemeleri lazımdı. Yaşamak için, mutlu olmak için bana bulaşmamaları gerekiyordu. Benim tarafımdan kirletilmemeleri gerekiyordu. Çünkü ben pistim, lekeydim, kirliydim, dokunduğum güzellikleri hep mahvederdim.
Kimse bunu fark etmedi şimdiye kadar ama ben kötüyüm. Ellerimde kanlar var, sırtımda iki ceset; biri suçlu, biri suçsuz. Zihnimdeki mahkemede ikisinin de cezası aynı, ölüm. İkisinin de sonu aynı; ölüm. Farklı yolları seçseler de herkesin sonu ölümdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOYTARI KATİLİ
Misteri / ThrillerKrallardan daha önemli olan tek kişi; soytarılardır.