10 dakika.
Kararlaştırdığımız buluşma saatine 10 dakika vardı. Evet nihayet o gün gelmişti. Çok gerginim. Kararlarım konusunda kesin olsam da karşımdaki adamın ne yapacağını kestiremiyordum. Bugün bizi neler bekliyordu merak konusuydu.
Aşkar bağlarındaydık. Beni kaçırdığı gün buraya gelmek istediğimi söylemiştim çünkü festival vardı. Şimdi ise oldukça sakindi cumartesi olmasına rağmen. Başka bir yer önersem bile reddetmişti. Bengü gitmemem konusunda ısrar etse de ikimizde onun gelip beni bulacağını biliyorduk. Neyse ki bugün yalnız değildim. Bengü yan kafeye oturmuş bekliyordu. Telefonum açıktı.
İkilimde kalsam da kafenin sarmaşık demir kapısından içeri girdim. Erken geldiğim iyi mi oldu bilmiyorum. O geldiğinde nasıl tepki vereceğim? Hem de şu çadır olayından sonra. Gergin bir şekilde açık alanda ilerledim. Etrafıma bakınırken terleyen avuç içlerimi pantolonuma sürdüm. Bengü ile göz teması kurabileceğim kenarda bir masaya geçerken Cihan'ın sesini duydum.
"Sezercik!"
Sesin geldiği yönü ararken bir garson yanıma yanaştı. "Hoş geldiniz efendim. Cihan Ağa terasta." başımı işaret ettiği yöne doğru kaldırdığımda Cihan'la göz göze geldik.
Sol dirseğini terasın taş korkuluğuna yaslamış çenesini de eline koymuş bana bakıyordu. Gülümsemesi o kadar büyüktü ki gözleri kısılmıştı. Diğer eliyle el salladı. Heyecandan nasıl karşılık vereceğimi bilemedim. Yanımda ki garsona utanarak bakıp teşekkür ettim ve yukarı kata çıkan merdivene yöneldim. Ayaklarım geri geri gidiyordu. Yuvarlanıp düşmemek için tırabzana sıkı sıkı tutundum. Ancak ellerim terliyordu. Hızlı kalp atışı akabinde karnıma gerginlikten kramplar girdi. Nefesimi düzene sokmak için derin bir nefes aldım. Terasa vardığımda Cihan ile göz göze gelmemeye dikkat ederek masaya yöneldim. Ne yazık ki hedefime ulaştığımda bu uğraşım boşunaydı. O zift karası gözlerin girdabındaydım işte.
"Hoş geldin Sezercik" dedi soğuk bir ses tonuyla. Sandalyede geriye yaslanmış, sinirli duruyordu.
Şaşırmadan edemedim. Nerede az önceki çiçekler saçan adam? Ne oldu birden?
"Hoş buldum. Çok bekletmedin umarım." derken sandalyeyi çekip karşısına oturdum.
"Hayır."
Kısa cevabı ile bir sessizlik oldu. Bu gerginlikte neydi şimdi. Kalkıp gitsem mi? Belki de sıkıldı bu oynadığı oyundan.
Gözlerimi sıkıntıyla etrafta dolaştırdım. Gözünü üzerime dikmesi ve hiç göz kırpmaması aşırı ürkütücü.
Bengü! Bengü'yü bir görsem rahatlayacağım. Telaşlandığım için mi göremiyorum yoksa yer mi değiştirdi?
"O adamı mı arıyorsun?" tüylerimi diken diken ses tonu ile bakışlarımı Cihan'a çevirdim.
"Adam mı?" refleks olarak sorduğum soru tüm merakımı barındırıyordu. Yüzündeki korkutucu ifadeye rağmen göz temasımızı kesmedim. Çene kemiği belirginleşmiş, kaşları çatılmış, gözü seğiriyordu. Masa da öne eğildi biraz. Hareket etmedim.
"Şu benden esirgediğin gülüşünü sunup sohbet ettiğin garson çocuk. Hoşlandın mı ondan?" tane tane konuştu. Sesi buz gibiydi. Fırtına öncesi sessizliği barındırıyordu sanki. Ancak bende ondan farksız değildim.
"Yardımcı olduğu için teşekkür etmem beni ne olarak gösteriyor? Kibarlık ne zamandan beri flört olarak algılanıyor?"
"Ona gülümsedin!"
"Yani ne olmuş?!"
İkimizin de yükselmesi ortamı iyice germişti. Göz temasımız sürüyordu. Biraz yumuşadığının farkındaydım ama geri adım atmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sezercik Öğretmen (Mpreg)
RandomSezercik: Kimsiniz? (15:22) Siz: kocan 💍(15:24) Engellendiniz. Eşcinsel kurgudur.