Hyunjin'den
Nişan işi falan bittikten sonra Minho'yla birlikte hemen eve dönmüştüm ancak annemin bin ton azarıyla evden çıkıp karımla benim adıma ayarladıkları rezervasyon için otele doğru yol almıştım. Ne gerek vardı ki şimdi? Zaten nişanlanmıştık bari eve gelseydik.
Annem 'seni evlendirecek birini buldum' dediğinde ciddi ciddi havalara uçmuştum(Minho'nun sırtına atladım). Sonunda sabahtan akşama kadar yan gelip yatacak ve Minho'yla günlerimi boş boş geçirerek hayatın tadını çıkaracaktım. Karım ise annemle takılırdı artık. Erkek muhabbetlerinden hangi kız hoşlanırdı ki?
Yol boyunca keşke yanımda Minho'da olsaydı diye düşünmedim değil. Onunla o kadar çok zaman geçirmiştim ki onsuz zaman geçmiyordu sanki.
İlk okuldan beridir oldukça yakın arkadaştık, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi hiçbir zaman.
İlk kez hırsızlık yaptığımda(babamın cüzdanını çalıp barda yedik),
İlk kez okulun merdivenlerinden aşağı düştüğümde(Minho şerefsizi itmişti arkamdan),
İlk kez anneme yalan söylediğimde(sınıf arkadaşlarımız bizi dövdüğünde sırf gıcıklık olsun diye müdürün dövdüğünü söylemiştik)
Hep yanımdaydı. Hep beraber yemiştik disiplin cezalarını.
Anlattıkça özledim lan şerefsizi.
Annemin konumunu attığı otelin önüne geldiğimde garip bir şekilde gerilmiştim. Yeni nişanlandığım ve tanımadığım biriyle otel odasında... Sevişecek miydim? Ya da konuşacak mıydım? Kesinlikle anneme sormam lazım.
Asansöre binerken diğer yandan cebimden çıkardığım telefonla annemi aramış, telefonu kulağıma götürmüştüm. Asansörün duvarındaki aynadan kendime bakarken arama da yanıtlanmıştı.
"Alo anne?"
"Söyle başımın belası."
"Anne neden öyle diyorsun ki şimdi? Hem boşver ben şimdi ne yapacağım odaya girince?"
"Sence Hyunjin?"
"Bende sana soruyorum anne. Daha tanımıyorum bile kızı."
Uzun süreli bir sessizlik oluşmuştu. Bu sırada ise asansör durmuş ve ineceğim katta asansörden çıkmıştım.
"Anne orada mısın?"
"İstediğini yap Hyunjin. Sakın üzme onu."
"Üzmem de... Anne?"
"Ne oldu yine?"
"Minho'da gelsin mi buraya?"
Sonunda girmem gereken kapının önünde durduğumda telefonu kulağımdan uzaklaştırmama sebep olacak şekilde annemin bağırmasıyla yüzümü buruşturmuştum istemeden.
"Sen beni delirtecek misin Hyunjin!? Şimdi nişanlının yanına gidiyorsun, onunla tanışıyorsun ve ağzına bir daha Minho'nun adını almıyorsun! Duydun mu beni!?"
Telefon yüzüme kapandığında somurtmuş ve kapının kulbunu tutmuştum. Tamam, sadece bir arkadaşa bakıp çıkacağım neyin bu kadar stresini yapıyo- delirdim sanırım. Cidden delirdim!
Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirdim önce, hemen ardından elimdeki anahtar kartıyla kapıyı açıp göz ucuyla içeriyi kontrol ettim. Oradaydı işte. Pencerenin hemen önünde ayakta dikilmiş, aynı zamanda kollarını göğsünde birleştirmiş dışarıyı izliyordu.
Kıyafetlerini değiştirmemişti henüz. Beyaz şort ve gömleği, beyaz kurdaleyle bağlı saçları... Kabul ediyorum oldukça güzeldi.
Ağır adımlarla içeri girerek arkamdan kapıyı kapatmış ve oluşan sesle birlikte onunla göz göze gelmiştim. Heyecandan anneme adını bile sormamıştım ki nasıl hitap edeceğim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Erkekmiş / Hyunlix
Fanfiction"İnanmıyorum, erkek olamazsın sen. Bu güzellikte bir erkek olamaz." Adım adım ona yaklaşmış ve tam karşısında durmuştum. Bir anlığına aklıma birkaç saat önce onu öptüğüm kareler gezinirken çenesinden tuttum, bana bakmasını sağlayarak yüzünü yüzüme h...