Akşam yemeğini Hyunjin'lerde yedikten sonra biraz daha zaman geçirmiş, saat gece 12'ye gelirken artık gitmem gerektiği için Jisung'la birlikte ayaklanmıştım. Minho, Mina teyzelerde kaldığı için odasına geçerken Hyunjin bizi bırakmak için üstüne bir şeyler geçirmeye, odasına gitmişti.
"Minho neden sizde kalıyor?" Sorduğum soruya karşılık Mina teyze gülümsemiş "Minho benim öz oğlum gibidir. Hyunjin'le yapışık ikili oldukları için genellikle evine arada sırada gider." Demişti. Başımı onaylar anlamda sallarken Hyunjin geldi. Kısa kolluyla olduğumdan dolayı omzuma kendi kokusunun sindiği ceketi bırakırken Jisung'a da başka bir ceket uzatmış fakat Jisung zaten ceketi olduğu için gerek görmemişti.
Mina teyzeyle vedalaşıp ayrılmıştık evden. Jisung'la evimiz yakındı. Onun evi aynı sokağın başında, benimki ise sonundaydı. Bu nedenle Hyunjin önce Jisung'u bıraktı. Benim evime doğru giderken "babama 'baba' deme" demiştim bir anda. Bakışları anlık bana dönsede hızla önüne dönüp kıkırdamıştı.
"Sende anneme 'anne' de ödeşelim."
Kötü kötü ona bakarken tekrar gülmüş, araba durduğunda ise bakışlarını bana çevirmişti. Gülüşü hem sinir bozucu hemde nasıl böyle büyüleyici olabiliyordu?
"Koş babanın yanına. Zaten 2 gün sonra daha az göreceksin."
"1 gün kaldı. Saat 12'yi çoktan geçti."
Başını onaylar anlamda salladı. "Nikahta görüşürüz o zaman... Hazırlıklardan dolayı görüşebileceğimizi sanmıyorum."
"Görüşürüz."
Arabadan inerken el sallamasıyla karşılık olarak gülümseyerek el sallamış ve koşarak girmiştim binaya. Direkt omuzlarımdaki Hyunjin'in ceketine bürünürek kokusunu içime çekerken koşarak ikinci kattaki evimize gelmiş ve cebimdeki anahtarı çıkarmıştım. Zile basmasam iyi olacaktı. Anne ve babama sürpriz yapacaktım.
Sessizce içeri girip kapıyı büyük bir özenle kapattıktan sonra parmak uçlarımda önce odama gelip pijamalarımı giydim. Hyunjin'in evinde Jisung'un sıkıntıdan yaptığı makyajı da temizleyip nihayet odamdan çıktım.
Anne ve babamın yatak odasının önüne geldiğimde önce yüzümdeki sırıtan ifadeyi silip acı dolu bir ifadeye büründürmüştüm. Kollarımı karnıma sarıp kapıyı tıklattım ardından. Kısa bir süre içinde açılan kapıyla zaten uyumadıklarını anlamak zor olmamıştı.
"Felix? Ne zaman geldin sen?"
"Az önce geldim anne."
Yüzümü buruşturarak ona baktığımda hemen yanıma adımlamış ve endişeli şekilde karnıma sardığım kolumun üstüne getirmişti elini.
"Ne oldu Felix?"
"Karnım çok ağrıyor anne."
"Bekle hemen ağrı kesici getireyim sana." Yalandan gözlerimi doldurup başımı onaylar anlamda sallamış, annem yanımdan ayrılıp mutfağa geçtiğinde ise koşarak yatak odasına girip babamın yanına yatmıştım.
"Felix?"
"Efendim baba?"
Kollarımı beline sararak çoktan uyku moduna geçtiğimde kıkırdayarak saçlarımı karıştırmıştı. "Senin karnın ağrımıyor muydu?"
"Sana sarıldıkça geçiyor sanki."
Yine kıkırdamasını duyarken annem gelmişti odaya.
"Hani karnın ağrıyordu senin? Kandırdın değil mi beni?"
Gözlerimi aralayarak başımda dikilmiş, elindeki ilaçla ve kıstığı gözlerle bana bakan anneme 32 diş sırıtmış ve elindeki hapı komodinin üzerine bırakıp annemi bileğinden çekerek yanıma yatırmıştım. Bakışları anında yumuşarken saçlarıma uzun bir öpücük bırakıp üstümü örtmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Erkekmiş / Hyunlix
Fanfiction"İnanmıyorum, erkek olamazsın sen. Bu güzellikte bir erkek olamaz." Adım adım ona yaklaşmış ve tam karşısında durmuştum. Bir anlığına aklıma birkaç saat önce onu öptüğüm kareler gezinirken çenesinden tuttum, bana bakmasını sağlayarak yüzünü yüzüme h...