1

141 9 2
                                    

Kuşların telaşlı sesi rüzgarda sallanan ağaçların hışırtısına karışmış ormanın her yanını doldurmuştu
Gün çoktan doğmuş vakit öğleni bulmuştu Buna rağmen kapkaranlık bulutlar kaplamıştı gökyüzünü ha yağdı ha yağacak bir hali vardı havanın Bu havaya rağmen çatlatırcasına sürüyordu atını şehzade Alaeddin zira onunda yüreği uzun zamandır karşılıksız bir aşkın buhranındaydı yada kendisi öyle sanıyordu hayatın ona nasıl bir imtihan hazırladığından haberi yoktu henüz içindeki sıkıntı daha da artmıştı geç kalmaktan korkuyordu daha çok Son zamanlarda içi hep sıkılıyordu zaten bir yıl kadar olmuştu Ayşe Hatun ile evleneli Allah biliyor ya en son yüreğine aldığı sevda yarasından sonra hiç evlenmek hayatına yeni birini almak istememişti Hele ki yaşadığı onca şeyden sonra herkese şüpheyle yaklaşmış ne yüreğindeki sevdayı silebilmiş nede yeniden birine güvenebilmişti Yenişehir meydanında ki çaşıtlık olayından sonra Germiyanoğlu Yakup beyin kızını ise bir daha hiç görmemişti Anaları Malhun ve Balanın bulduğu bütün talipleri geri çevirmişti sürekli. Hayata küsmüştü adeta şehzade Alaeddin ancak işler onun istediği gibi gitmemişti Hamit oğulları beyi Hamit bey babasına biat etmek karşılığında kendi kızı Ayşe Hatunun osman beyin oğullarından biri ile evlenmesini istemişti Ağabeyi Orhan bey daha kısa süre önce evlendiği için bu evlilik Alaedinin payına düşmüştü Yani daha çok ağabeyini düşünmüştü o an için çünkü biliyordu ki ağabeyi ve yengesi Holofira epey çetin bir imtihandan geçerek evlenmişlerdi şimdi Alaeddin gibi onlarında bir oğlu vardı ancak onlar kendi mutlu yuvalarına kavuşana kadar çok badire atlatmışlardı en sonunda da Holofira kendi dininden vazgeçip Müslüman olmuş Nilüfer adını almıştı bu durumda ağabeyini daha fazla zora sokmak istemediğinden kabul etmişti Ayşe Hatun ile evlenmeyi Her ne kadar istemese sevmese de bir kez bile gönlünü kırmamış merhametinden mahrum etmemişti Hatununu bir gün evvel söylemişti Hatunu ailesini ziyaret etmek istediğini şehzade ise olur vermişti ancak kendisinin vazifesi vardı bundan sebep Hatununu ve balasını alpların korumasında göndermişti ama işte keferenin ne yapacağı nereden yada ne şekil çıkacağı belli olmazdı Olmadı da zaten Daha bir saat önce almıştı pusu haberini ve ardındakiler ile birlikte düşmüştü yola İçindeki sıkıntı git gide çoğalıyordu yaklaştığını hissediyordu çünkü kısacık vakitte bile bir hayli yol kateddiğinin farkındaydı yağan yağmur sırılsıklam ıslatmıştı onu ve ardındaki alpları baskın haberini aldığında zaten vazife için yola çıkmıştı şehzade yolda haber gelince her şeyi bırakıp yola düşmüştü çok geçmeden kulağına kılıç sesleri ve bağrışmalar gelince yanılmadığını anladı Atına biraz daha hız verdi alaeddin içinden de dua ediyordu evladına Hatununa birşey olmadan yetişebilmek için alana vardığında gördüğü manzara hayli korkunçtu Bizans askerleri kalabalık bir şekilde kuşatmıştı heryanı savaş meydanına baktığında ağabeyi Orhan bey ve yengesi Nilüferin ondan önce vardığını gördü ancak düşman kalabalıktı öyle ki kendisinin bile yetebileceğine emin değildi yine de hiç beklemeden daldı cenk meydanına bir yandan kefere biçerken bir yandan hatununu arıyordu gözleri çok geçmeden de aradığını buldu zaten Ayşe hatun kucağında bebesi ile kendini muhafaza etmeye çalışıyordu alplar onu korumaya almıştı yanlarına vardığında hatununun yaralı olduğunu gördü üstelik birkaç yerden yara almıştı ama yine de dimdik ayaktaydı bebeğine sıkıca sarılmış pusadı elinde tetikte bekliyordu şehzade Ayşe hatunu ve kucağındaki balayı kısaca süzmüş ardından onun çevresinde savaşmaya devam etmiş hanesini müdafaa etmek için elinden geleni yapıyordu ancak çok geçmeden o da yaralanmıştı omzundan düşman kalabalık bastırdığı için alplar da yetişemiyordu artık Ayşe hatun balasını yarenine vermiş yaralarına rağmen yine cenk meydanına çıkmıştı yaman savaşçıydı iyi kılıç kullanıyor düşmana göz açtırmıyordu şimdi eri ile sırt sırta savaşıyordu ikisi de yaralıydı alaeddin daha bir endişeleniyordu onun bu haline içindeki sıkıntı hala geçmemişti ve bir anda korktuğu başına geldi bir mızrak Hatunu Ayşenin tam göğsüne saplandı hayııırrr diye bağırdı Alaeddin bu olamazdı gördüğü rüya olmalıydı meydandaki alpların çoğu şehit olmuştu zaten ve şimdi de Hatunu Ayşe en ağır yarasını almıştı çok geçmeden onunda elinden kılıç düştü tam düşman üzerine atılmıştı ki üstüne gelen adamın yere düştüğünü gördü sırtına bir ok saplanmıştı sonra birden savaş alanına neren geldiği belli olmayan oklar yağmaya başladı kefere bir bir düşüyordu oklar öyle hızlıydı ki bizansın kalkanları bile onları korumaya yetmiyordu Alaeddin hemen Ayşe hatunun yanına koştu onu teskin etmeye çalışıyordu ama nafileydi biliyordu şehzade çünkü son aldığı yara oldukça teklikeli bir yerdeydi ve Ayşe hatun fazla kan kaybetmişti yine de elinden geleni yapmaya çalıştı şehzade ancak Hatunu son nefesini veriyordu gözünden yaşlar süzülmeye başlamıştı istemsizce oğlumuza iyi bak dedi Ayşe hatun kesik kesik biraz bekledi ve son sözlerini söyledi şehzade ye oğlumuzu sana ikinizi de Allaha emanet ediyorum sonra zar zor kelimei şehadet getirmişti Ayşe hatun gözlerindeki yaşlar çoğalmıştı şehzadenin sevmemiş olsa dahi Ayşe evladı Hızırın anasıydı şimdi ise evladı anasız kalmıştı hangi birine yanacağını bilemiyordu Alaeddin ne yapacağına dair hiç bir fikri yoktu öylece donup kalmıştı  sonra birden yanı başına düşen bir kefere gördü kafasını kaldırıp etrafına baktığında düşmanın çoğunun ölmüş olduğunu ve kendilerine yardıma gelen germiyan alplarını gördü evladı Hızırı neredeydi acaba onu hemen bulması gerekiyordu bu amaç ile kalkıp hemen balasını aramaya başladı hatununun yarenini gördü bir an o da yaralıydı bebek onda değildi koşup yanına gitti ve oğlunu sordu ona ancak hatun konuşacak durumda değildi kalktı etrafı aramaya başladı onu bulmalıydı ağabeyine ilişti gözü iyi sayılabilecek bir durumdaydı ancak hayran kalmış bir eda ile nereye bakıyor diye ağabeyinin yanına vardı hayrolsun ağabey bir bu ne hal diye sorduğu soruya cevap olarak eliyle işaret ettiği yere baktı Alaeddin yengesi Nilüfer vardı orada ancak gözleri yanındakine kayınca gördüğü manzara karşısında donup kaldı Alaeddin birçok duyguyu bir arada yaşıyordu adeta hayalindeki manzara şuan bütün gerçekliği ile karşısında duruyordu kalbi sanki yıllardır atmıyormuş gibi şiddetle çarpmaya başlamıştı çünkü yengesi germiyanoğu Yakup bey kızı Gonca Hatun ile konuşuyordu ve dahası kendi oğlu Hızır ise Gonca hatunun kucağındaydı... İşte bu Alaeddinin yıllardır görmek istediği manzaraydı...

Bölüm sonu arkadaşlar nasıldı ilk bölüm düşüncelerinizi merak ediyorum 914 kelime

Sevda büyüsü algonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin